Tükendi
Gelince Haber Ver*Aklın alamayacağı bir cehennem ortamının görüntülerini izliyoruz altı yıldır. Kardeşin kardeşe kırdırıldığı bir ortamda *işlenmiş belleklerimizle* medeniyet havzalarının kör şiddete teslim edildiği, yığınlarca aktör ve faktörün birbirine geçtiği bir sürece üzülüyor, kanıyor, acıyor ama yıllara yayılan *tarihin en uzun cenaze töreni*nde, film kareleri gözümüzün önünden kaybolduğu anda gömülüyoruz kendi koltuklarımıza.
Baştan başa ceset kokan, yüreklerin yangın evine döndüğü, sürgün yemiş evlatlarının parçalanmış cesetleriyle, tüm yaşamları iki fotoğraf karesine mahkûm edilen annelerin feryatlarının arşı yırttığı, merhametin beşiklerde yakıldığı, işgalin ve yağmanın girdabında; Garp’ın aç kurtlarına Şark’ın Yusuflarını kurban eden; mazlumun ahının, zalimin günahının resmedildiği; kalburcuların, her karışını zulüm tarlasına çevirdiği; bölgenin, üstü kapanmış yaralarının hunharca açıldığı, atılan her adımın nefret figürüne dönüştüğü, gerçeklerle birlikte toplumsal dokunun da katledildiği; katilin hâkim, maktulün mahkûm olduğu; insanlığın göz yumduğu, kulak tıkadığı, adalet ve merhametin parçalandığı, *sözcüklerin hâlâ bir anlamı var mı?* dedirten bir cenaze töreni bu...*