Tükendi
Gelince Haber VerO diri diri yanan, daha ölmeden kör ve karanlık kuyulara atılan, uzuvları bağırta bağırta kesilen; hatta 12 parçaya ayrılırken dağlarda acı çığlıkları yankılanan Türklerin feryatları, bugün de kulaklarımızda algılanıyor gibi.
Araştırmalar sırasında; bazı köylerde canlı canlı kör ve karanlık kuyulara atılan Türklerin iniltilerinin hâlâ işitilmekte olduğu anlatılıyor. Bazılarında; o iniltileri biz de işitir gibi olmuştuk. Sanki *Bunun hesabını sorun!* diye inliyorlardı.
Hâlâ ölemediklerine ve hâlâ cennete ulaşamadıklarına dair işaretler hissediliyordu adeta. Sanki yakalarımıza yapışır gibiydiler. Oldukça ürkütücü olan bu duygular, beynimizi tırmalayan cinstendi.
Şehitlerimizin; gece ya da gündüz, beynimizi rahat bırakmayan o tırmalayıcı dürtülerinden asla kurtulamıyorduk. Onların yüzlerini ve vücutlarındaki derin yaraları görür gibiydik.
Kiminin kulakları; kiminin burnu; kiminin bacakları ve kolları; kiminin de gözleri yerinde yoktu. Bu haliyle atıldıkları kör kuyularda; kâh boğularak kâh zehirlenerek kâh açlıktan kıvranarak ölmüşlerdi.