Tükendi
Gelince Haber VerAlaylar Zituvâ mevkiinde toplandı. Allah’ın Resulü’nü ortalarına alarak, etrafında halkalandılar. Hicretin sekizinci yılının Ramazan ayı… Onun da, yirminci günü… Kâinat Efendisi, Mekke’ye inerken develerinin arkasına Usame bin Zeyd’i bindirmiş vaziyetteler… Mübarek başlarında miğfer ve onun da üzerine sarılı, Yemen işi siyah bir sarık… Allah’ın fethi müyesser kıldığı Kumandanlar Kumandanı, develeri üstünde öyle bir huşu ve tevazu tavrındadırlar ki; mübarek başlarını öne doğru eğmişler ve handiyse, sakallarının ucu develerinin semerine değecek… Böyleyken mübarek ağızlarından dökülen inci kelimeler:
“Ey Allah’ım! Hayat ancak ahiret hayatıdır!”
Etraflarına işittirecek bir sesle, Fetih Sûresi okumaktalar… Grup grup alaylar, kabileler, ağırlıklar… Herkesin mıntıkası ve vazifesi belli… Taarruz gelmedikçe kimseye kılıç çekilmeyecek, kaçanlar izlenmeyecek, esirler öldürülmeyecek… Mekke’ye dört koldan ve aynı anda girilecek…
Sağ kolda Halid bin Velid… Mekke’ye aşağı tarafından girecek… Sancakları şehir binalarına yakın mevkilere dikecekler… Sol kolda Zübeyr bin Avvam… Şehre yukarıdan, Kûda denilen yerden girecek… Peygamber sancağını Hacun Dağı’na dikecek, Allah Resulü gelmeden hareket etmeyecek… Ensar’dan müteşekkil üçüncü kol, Seniyye tarafından şehre girecek ve saldırı olmadan asla kılıca davranmayacaklar… Zırhsız piyadelerden müteşekkil Ebu Ubeyde bin Cerrah kumandasındaki dördüncü kol ise, Mekke’ye üst tarafından girecek ve hedefleri, silahsız taifenin zaptı…
Bütün alay ve kollara tekitle verilmiş Peygamber emri ise aynı:
“Size saldırılmadıkça, kılıç kullanmayacaksınız!”