Tükendi
Gelince Haber VerEdebi sanatlar, klasik Türk şiirinin gizemli ve cazibeli dünyasını muhafaza eden muhkem ve kadim kalesinin kapılarından birinin anahtarıdır. Bu anahtar sayesinde okur, şairin kurguladığı olağanüstü güzellikte bir ülkeye giriş yapar; birçok şairin ayak izlerini bıraktığı vadide yolunu aydınlatacak bir fener bulur.
Eskiler, şiiri sihir ve mucize ile bir tutmuşlar, şairliği de velilik mertebelerinden biri kabul etmişlerdir. İşte bu duyarlılıkla yazılan şiirleri anlayabilmek, çok yönlü bir bakış açısı ve geniş bir ufuk gerektirir. Şiiri oluşturan parçalar, tek başlarına değerlendirildiklerinde ya da oluşan terkibin doğasındaki bütünlük bozulduğunda; geriye cümleler, kelimeler, edebi sanatlar, kafiye ve vezinden başka bir şey kalmaz. Bu sayılanların her biri şiirin bir parçası olabilir; ancak onların hiçbiri tek başına şiir değildir. Şiir, büyüsü de dahil olmak üzere, kendisini meydana getiren her parça ile birlikte düşünüldüğünde anlam kazanır. Manalar, kendilerini zuhura getirecek kalıpları kendileri seçerler. Şair, sadece çabasıyla bu dönüşüme yardımcı olur. Bu aşamada kalıpların pek fazla önemi yoktur. Böylesine çileli bir uğraşın ilk adımı sayılabilecek elinizdeki eser; eski şiiri anlama yolunda bir merhale ve bir kılavuz niteliğindedir.