Tükendi
Gelince Haber VerFakir Baykurt, öyku¨lerinde köy yaşamının sertliği, yoksulluk, cahillik, taassup, batıl inanç, sömürü gibi sorunları ele alarak köylu¨nu¨n maddi ve manevi du¨nyasını toplumsalcı ve gerçekçi bir bakıştan, canlı tanıklıklardan yola çıkan yazar, gu¨nlu¨k konuşma dilini öyku¨ye taşıyarak zaman zaman mizahi bir dil kullanıyor; bu¨rokrasinin çarkları arasında sıkışan ama içinde de bir umudu barındıran *sıradan insanı*, yaşadığı yerin atmosferiyle birlikte çarpıcı bir biçimde betimliyor.
İlk basımı 1959’da yapılan Efendilik Savaşı’nı yeniden okurla buluşturuyoruz:
*Bu havadisin dumanı u¨stu¨ndeyken, bir ikindi vakti, ayağındaki mestlerin yırtığını yamatmak için, Beytullah Hoca bize geldi. Onun geldiğinde Ramazan uyku çekiyordu. Anam, akşam içinyaprak sarması yapıyordu. Ben, anama yardım etmekte olan teyzemin, anadan öksu¨z, babadan yetim ve genç yaşında kocasından dul kalan teyzemin dizine yattım: *Nedir seninle alıp veremediği tanrının? Ne biçim iş, ne biçim adalet bu?* diye şakalaşıp duruyordum. Birden giriverdi kapıdan. Nasıl derlenip toparlandık, anam nasıl Ramazan’ı uyardı, bir anda nasıl oldu bunlar? bilmiyorum... Altına minder attık, oturttuk. Elini öptu¨k.*Hoş geldin, safa geldin, evimize bereket getirdin!* dedik. Hiç o seksen yaşın adamı değil. Dinç mi dinç! Kendi yönu¨nde hala kafası işliyor. Söz ettiği konularda onu yanıltmak gu¨ç. Okuduğu arapça ayetleri hiç du¨şu¨nmeden çeviriveriyor...* (Yaran Dede’nin Taşları)