Tükendi
Gelince Haber VerHalil Cibran, Sözcüklerle ruha dokunmayı, tensel bir dokunuşa tercih etti. On dokuz yıl boyunca hiç görmediği bir kadına sadece yazdıklarını okuyarak aşık oldu. Aşka edebiyat yoluyla ulaşmanın nasıl bir şey olduğunu gösterdi dünyaya.
Sait Faik, yüzünde sarışın çocukluğuyla bir çocuk adamdır, Burgaz’dan esen rüzgârdır, denizdir, İstanbul`dur, baştan sona hikayedir.
Stefan Zwein’in kadınları Tanrı’nın günah saydığı duyguları onun cennetini reddederek yaşadılar. Tüm kuralları alt üst ederek, hayatı aşkla tatlandırarak, ona kendini adayarak mutluluğu keşfetmeye çalıştılar.
Fernando Pessoa, hiç hayatı olmamış bir adamın bitmeyen hüznü ve huzursuzluğuyla örtüşen duygular içinde Eylül’ü yaşamaktır onu okumak.
Cesare Pavese, hayal kırıklıklarıyla dolu bir yürekle
Yaşama Uğraşından yorgun düşmüş bir tutunamayandı o.
Sabahattin Ali, yaşadığı haksızlıklara rağmen taş duvarlar arasında Aldırma gönül, aldırma diyebilen kaç kişi vardır yazın dünyasında?
Ve daha sayısız pek çok isim… Hayat, edebiyatın kıyılarından aşkın sularına doğru akarken, geride bıraktığı izler de içimizde incecik kâğıt kesiği bir sızı bırakır… Hayatın ayrılmaz ikilisidir, edebiyat ve aşk!
Olmadan da yaşanır, diyorsanız, doğrudur elbet.
Ama mutsuz, ama yalnız, ama yarım…*