Tükendi
Gelince Haber VerBu kitap, Eski Anadolu, Yakın Doğu, Kafkasya, Çin ve Mısır gibi eski ve köklü dünya efsanelerinin özüne bağlı kalarak yazılan mitolojik romanın ikinci ve son kısmıdır. Dikkat edin, okuyucuyu asıl heyecanın doruğuna sürükleyecek olay ve maceralar, burada saklıdır! Bu kısımda, temellerinin ilk kez nasıl ve ne zaman atıldığı bilinmeyen tanrısal düzen ve onun açık uzantısı vekalet krallık kurumuna karşı dünya tarihinin tanık olduğu en belirgin ve eski başkaldırılara ve insanlığın bitmez derdi adaletsiz ve düzensiz düzeni yıkma çabalarına tanık olacaksınız. Kurgulamada, eskilerin en az Gilgamiş veya Homeros Destanları kadar bitmez zevkle dinledikleri Hurri kökenli Keşşi masalı, Kumarbi miti ve onun dev kadın Perunaşena’dan yarattığı ve göksel tanrıların başına musallat ettiği duygusuz kaya azman Ullikummi etrafında dönen nefes kesici destan yanında, Sümer, Akad, Mısır, Hitit, Hatti, Hurri, Luvi, Ugarit, Çin, Hint ve Kafkasya dillerinde yazılmış kaynaklar esas alınmıştır. Coğrafya alabildiğine geniş tutulmuş, kasten Anadolu sınırları dışına da kaydırılmıştır; zira olayların en can alıcı kısımları oralardan kaynaklanmakta olup gene oralarda cereyan etmiştir. Yani sırf Anadolu merkezli bir kurgu, içeriği dolduramadığı gibi yavan ve ruhsuz kalırdı. Roman, türünün ilki olup, okuyucuyu şimdiye kadar gitmediği, görmediği, tanımadığı, adını bile duymadığı çok değişik dünyalara, kentlere, köylere, dağlara, bayırlara, göklere, denizlere, yer altına götürecek, iyisiyle kötüsüyle nice tanrı, insan, azman yaratık, hayvan, cin, peri, ejderha, akıl almaz olaylar ve doğa güçleriyle tanıştıracaktır. Şu günlerde, hantal, sevgisiz ve uğursuz ellerde her ne kadar tanınmaz hale getirilmiş olsa da, doğal ortam ana çizgileriyle aynıdır. Bazı yerler, sizin üzerinde yaşadığınız, her gün önünden geçtiğiniz, ama göremediğiniz, gizlerinin içine sızamadığınız olağan mekanlardır. Şimdi gecikmeli de olsa bir zamanlar onların da derin, mistik mitleri, ruhları ve dilleri olduğunu ve o sıradanmış gibi gelen yıpranmış ve yavan toprakları süslediğini ve canlandığını okuyunca, bugüne dek hangi hakla sizlerden saklandığına ve unutturulduğuna hayret edip kalacak, yapan ve yaptıranları lanetleyeceksiniz! Şaşıracaksınız, ama romanın bel kemiği ana kaynak Ullikummi Destanı olay, motif, yer, zaman, karakter ve kahraman çeşitliliği ve zenginliği bakımından Homeros Destanlarından kat kat daha geniştir. Asıl konusu, şaibeli din ve onun sağ kolu devletin Eski Anadolu ve Yakın Doğu’da yaşayan kitleler arasında yarattığı, tahammül sınırlarını zorlayan bıkkınlık ve alikıranlık ile bunun sonucu baş gösteren dinsel ve tanrısal zorbalığa ve sömürüye karşı dünyanın ilk laik ayaklanmasıdır. Bu açıdan anlatılanlar, insanlığın sosyal, sosyalist, siyasi, psikolojik ve entelektüel gelişme süreci çerçevesinde seçkin ve benzersiz bir konuma sahiptir. Ahmet Ünal Ankara ve Münih Üniversitelerinde Eski Çağ Tarihi, Sümerce, Hititçe, Asurca, Arkeoloji, Genel Dilbilim, Eski Grekçe ve Latince öğrenimi görmüş ve bilimsel çalışmalarını aynı alanlarda sürdürmüştür. Doktorasını Münih’te; doçentliğini Ankara’da vermiş, Chicago ve Münih’te öğretim görevliliği ve sözlük yazarlığı yapmış, Münih Üniversite’sinde Eski Anadolu Dilleri ve Hititoloji Bölümü başkanı olarak çalışmıştır. Araştırmaları, katıldığı arkeolojik kazılar yanında sayısız inceleme gezileri sayesinde Anadolu’yu geçmişi ve günümüzü ile çok yakından tanıyan Ünal’ın çoğu yabancı dilde basılmış çivi yazılı metin yayınları, sözlük, dilbilgisi, tarih, arkeoloji, kazı raporu, tarihî coğrafya, topografya, filoloji, dil ile arkeolojik veriler arasındaki ilişkiler, din tarihi, falcılık, büyücülük, edebiyat, mitoloji, leksikografik araştırmalar, sanat, kadının konumu, kraliçe Puduhepa, mutfak, müzik, dans, eğlence, at eğitimi, Oryantalizm ve kültür sömürüsü hakkında çok sayıda araştırma, pek çoğu el kitabı niteliğinde kitap ve makalenin yazarıdır.