Tükendi
Gelince Haber VerTürkiye’de mimarlık ve yapı üretimi, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne, ülkenin politik, ekonomik, kültürel ve toplumsal durumunun farklı yansımaları doğrultusunda gelişmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki mimarlık oluşumlarının, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batılılaşma sürecine dayandığı, farklı kaynaklarda ifade edilmektedir. 100 yıl önce, Türkiye’nin, bugün benzeri yoğun geçişlerine tanık olduğumuz cinsten ekonomik, sosyal, kültürel ve mekânsal farklı bir platforma geçiş süreci yaşamaya başladığı ve bu geçişin mimarlık ortamına da doğrudan yansıdığı söylenebilir. Ancak, yüz yıllık bu yolculuğu mimarlık üzerinden okumak çetrefilli bir süreci de beraberinde getirmektedir. 1923’te Cumhuriyet kurulduğunda, yetersiz sayıda mimar ve teknik insanın ve gelişmemiş bir teknolojinin bulunduğu, savaştan çıkmış topraklarda, mimarlık ve yapı uygulamaları açısından zengin bir kültürel mirasın varlığından söz edilebilir. Bu kültürel mirasın yanında, başta başkent Ankara ve İstanbul, İzmir, Anadolu kentleri gibi pek çok farklı dinamik ve kültürel katmanı barındıran bir Türkiye makro formu da bulunmaktaydı. Bu makro formun Cumhuriyet sonrasındaki yüz yıllık değişimi, dönüşümü, gelişimi ve bu bağlamda yer alan mimarlık ortamı, farklı biçimlerde ele alınmayı, gündeme taşınmayı ve irdelenmeyi hak etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren ‘köktenci bir çağdaşlaşma projesi’ şeklinde ele alındığı söylenen kentsel gelişme ve kent planlaması ile paralel olarak da değerlendirilebilecek olan bu yüz yıllık mimarlık süreci, 1923-1950, 1950-1980, 1980-2000, ve 2000’ler sonrası şeklinde bir kronolojik yaklaşımla irdelenebilir. Bunun yanında, söz konusu dönemlerden bağımsız olarak, konut mimarlığı, kültür-mekân, halkevleri, kooperatifler, endüstriyel yapılar, etnik mimarlık, temsiliyet, kültürel miras, modern mimarlık, yarışmalar, mimarlık eğitimi, kadın mimarlar gibi farklı tematik açılımlar da, gerekli görülürse benzer kronolojik çerçeve içinde ayrı ayrı ele alınabilirler.
Elinizdeki bu eser Türkiye Cumhuriyeti’nin yüz yıllık mimarlık ortamını, farklı uzmanların çalışmaları üzerinden ele alıyor. Yoğun bir emekle hazırlanan kitap Türkiye mimarlığı ile ilgili uzun soluklu koşudan mütevazi bir kesit alarak, geleceğe dair yeni soruları, hayalleri ve umutları gündeme taşımayı hedeflemektedir.