CHD'nin yeni bir sayısında daha sizlerle birlikte olmanın büyük mutluluğunu ve heyecanını yaşıyoruz. Bu sayımızda yine birbirinden değerli birçok bilimsel çalışmayı sizlerin dikkatine sunuyoruz. Konu başlıklarının ülkemizdeki ceza hukuku gelişmelerini yakından takip eden başlıklar olması bu sayımızın ilk dikkati çeken özelliğidir. Bu da bizi ziyadesiyle mutlu etmektedir. Zira bu özellik *yaşayan ceza hukukuna temas etme* iddiamızı geleceğe taşımak bakımından bizi gerçek anlamda motive etmektedir. Biz bu *motivasyonu* çok anlamlı buluyoruz çünkü günümüzde yaşanan gelişmelere bakıldığında aksine tam bir *iç karartıcı havanın* hâkim olduğunu söylemek mümkündür. Bugün birçok konuda yaşanan dezenformasyonu, siyasi çekişmelerin kısır tartışmaları içerisinde çok değerli ve önemli olmalarına rağmen gün geçtikçe anlamsızlaşan kavramlarla yeni bir *sistem* kurma çabalarını hep birlikte takip etmekteyiz. Bu süreçte sağduyunun ve hukukunun üstünlüğü yerini dizginlenemez iktidar mücadelesine bırakmış durumdadır. Şüphesiz ki, böyle bir gerçeklik karşısında en büyük yarayı; temel hak ve özgürlüklerin korunması, insan onurunun öncelenmesi ile toplumda huzur ve barışın tesis edilmesi temelinde şekillenen demokratik hukuk devleti anlayışı almaktadır. Kendi penceremizden bakacak olursak; her geçen gün derinleştirilen bu yaranın önüne geçmek için en önemli kaynaklardan biri olma özelliği gösteren ceza hukukunun, bilakis bu yarayı daha da katlanılmaz hale getirdiğini üzülerek ifade etmeliyiz. Aslında bu durum, birkaç senedir işaret ettiğimiz bir tehlikenin daha da olgunlaştığının bir göstergesidir. Artık öyle bir noktaya doğru sürüklenmekteyiz ki; politize edilen ceza hukuku canavarının karşısında demokratik hukuk devleti ilkeleri ve kazanımları da çaresiz kalmakta, adeta teslim bayrağını çekmeye hazırlanmaktadır. Ancak ne olursa olsun, yüzyıllar boyunca insanoğlunun sergilediği demokrasi ve insan onuru mücadelesinin ortaya koyduğu kazanımların *olağanüstü* koşullarda yeniden hayat ve anlam bulduğunu unutmamak gerekir. Bu gerçeğin bir umut ışığı olarak daima canlı tutulması demokratik hukuk devleti prensiplerini referans alan biz ceza hukukçularının en büyük sorumluluğudur. İşte bizler bu sorumluluğun bir göstergesi olarak Ceza Hukuku Dergisi’nin yayın hayatına başladığı ilk günden bu yana ortaya koyduğu ilkeli çizgiyi aynı kararlılıkla sürdürerek, hiçbir akımın/yönelimin takipçisi veya sözcüsü olmadan, herkese eşit mesafede bulunarak, *bilimsel* olmak koşuluyla *söyleyecek sözü olan* herkese kapılarımızı sonuna kadar açık tuttuk ve tutmaya devam edeceğiz. (Önsöz’den)