Tükendi
Gelince Haber Ver"İçinde yaşadığımız toplum bizi kendisiyle aynı kılmaya çalışıyor. .. Biz, hele de o çocuk çağlarımızda toplumda beğenmediğimiz yanlar bulup, aykırı şeyler de düşünüyoruz zaman zaman... Yıllar içinde aykırılıklar azalıyor sanki. Diğer insanlara benzemeye başlıyoruz... Ya da, bütün camların buğuları siliniyor, bütün camlar birbirine benzer oluyor..."
Aykırılıklar ise yazıyla sürdürüyor varlığını...
İnsan yazıyı öğrenmeden önce de yaşama bu kadar çok anlam yükleyebiliyor muydu acaba?
Yaşam hep sürecek... Camlardaki buğular silinecek, insanlar içinde yaşadıkları toplum tarafından konulmuş kurallara uymaya, birbirine benzemeye, tekdüze yaşamaya zorlanacak... İnsana en çok yakışanıysa, aynılaşmaya karşı duran o buğulu camlar dünyası olmalı... Herkesin kendini yalnızca kendisi olarak duyumsadığı, hiçbir sesin, hiçbir rengin birbiri üzerinde egemenlik kurmaya çalışmadığı, o erken saatlerin büyülü dünyası...
İlker`in geçmiş bir zamanda, buğulu bir cama yazdığı adı, damlacıkları birleştiren su yollarıyla karışıyor, akıp gidiyor... Geriye anlatılası bir öykü kalıyor.