Ziya Paşa, (d. 1829, İstanbul - ö. 17 Mayıs 1880, Adana) Türk edebiyatının ilk manzum tercüme piyesi “Tartüf Yahut Riyanın Encamı” nı, Türk edebiyatındaki ilk röportaj örneği Rüya’yı, Türk edebiyatındaki ilk antoloji örneği Harabat’ı kaleme alan Tanzimat dönemi fikir insanı, gazeteci ve şairdir. Osmanlı Devleti’nde 19. Yüzyılın en önemli devlet insanlarından birisidir. Ziya Paşa, İbrahim Şinasi ve Namık Kemal ile birlikte “ Batılılaşma” kavramını Osmanlı Devletinde ilk defa duyuran aydınlardan olmuştur. Yazarın günümüze kadar kaleme aldığı 16 adet eseri bulunmaktadır.
Ziya Paşa’nın asıl adı Abdülhamid Ziyaeddin’dir. Babası, Galata Gümrüğü'nde kâtiplik yapan Erzurum'un İspir ilçesinin Kerab köyünden Feridüddin Efendi, annesi Itır Hanım’dır. Ziya Paşa, öğrenimine Süleymaniye civarındaki Mekteb-i Ulûm-i Edebiyye’de, daha sonra Beyazıt Rüşdiyesi’nde devam etmiştir. Arapça ve Farsça’yı eğitim aldığı sırada öğrenmiştir. Ziya Paşa, yaşıtlarına göre bilgisi ve el yazısının güzelliği nedeniyle dikkat çekmiştir. Bu sebeple henüz 16-17 yaşında iken Dâire-i Sadâret-i Uzmâ Mektûbî Kalemi’ne kâtip olarak girmiştir. Mekteb-i Ulûm-i Edebiyye’de başladığı şiir yazmayı burada biraz daha geliştirdi. Ziya Paşa, katiplik yaptığı Mekteb-i Ulûm-i Edebiyye’de şiir yazmaya başlamış ve bu sırada Fatîn Efendi, Leskofçalı Galib, Osman Şems Efendi, Osman Nevres ve Kâzım Paşa gibi şahsiyetlerle tanıştı, onlarla yakın dostluklar kurmuştur. Yazar Defter-i A‘mâl adlı hâtıratında Sadâret Kalemi’ne intisap ettiği yıllarda aruzu ve şiir bilgisini Fatîn Efendi’den öğrendiğini söylemiştir.
Ziya Paşa, şair kimliğindeki başarısının Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından takdir edilmesiyle 1855 yılında Mabeyn-i Hümayun Katipliği’ne atanmıştır. Bu sırada Fransızca öğrenmiş Moliere’in Tarfuffe adlı eserini “ Tartüf yahut Riyanın Encamı” adı ile çevirerek Türk edebiyatında ilk manzum tercüme piyesi ortaya koymuştur. Ayrıca Louis Viardot’un “ Endülüs Tarihi”, Cheruel ve Lavella adlı yazarların “ Engizisyon Tarihi” adlı eserlerini Fransızcadan Türkçeye çevirmiştir. Ziya Paşa, Terc-i Bend şiiri ile ilk defa edebiyat alanında ün sağlamıştır.
Ziya Paşa, 1856 yılında Sadrazam Mustafa Reşid Paşa vasıtasıyla Mâbeyn-i Hümâyun beşinci kâtibi olarak girdiği sarayda Fransızca öğrenmek amacıyla Batı kültür ve edebiyatını daha yakından tanımaya çalışmıştır. Bu çalışmalar doğrultusunda Ziya Paşa, Türk edebiyatının kendi geleneğine sahip çıkmasını istemiş, şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini savunmuştur. Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi’yle birlikte, Tanzimat’la başlayan “Batılılaşma” hareketinin etkisinde gelişen Batılılaşma Dönemi Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç yazardan biri olmuştur. Şiirlerinde divan şiiri kalıplarıyla hak, adalet, uygarlık, hürriyet gibi temaları işlemiştir. Yenilikçi düşüncelere sahip olan Ziya Paşa, divan şiiri geleneğinden kopamamış, aruz ölçüsüyle ve ağır bir dille eserlerini kaleme almıştır.
Ziya Paşa, 1862 yılında paşa unvanıyla Kıbrıs mutasarrıflığına tayin edilerek İstanbul’dan uzaklaştırılmıştır. Yazar, Kıbrıs Lefkoşa’ya geldiğinde etrafı oldukça harap bulmuştur. Bu sebeple geniş çaplı imar faaliyetleri gerçekleştirmiştir. Tarım, ticaret, maliye, esnaflık işlerini düzene koymuştur. Günümüzde Kıbrıs’ta ziyaretçi toplamaya devam eden fuar-panayır çalışmalarının temellerini Ziya Paşa atmıştır. Ayrıca Lefkoşa sokaklarının tamirini yaptırır, çevre temizliğini sağlar, dere yataklarındaki mezbahalarını kaldırmıştır. Bugün Lefkoşa’nın Rum kesiminde kalan alanda camii ve okul inşa ettirmiştir. Ancak bu olumlu gelişmelerin yanında eşi, çocukları ve babası Lefkoşa’da hastalanmıştır. Babasının vefatı sebebi ile tayinini Amasya’ya aldırmıştır.
Ali Paşa tarafından siyasi bir tedbir ile İstanbul’dan uzaklaştırılan Namık Kemal, Muhbir’deki yazıları dolayısıyla Kastamonu’ya Ali Suavi ile birlikte sürülmüştür. Bu süreçte Ziya Paşa’nın da henüz bilinmeyen Yeni Osmanlılar Cemiyeti’yle ilişkisi aynı günlerde ortaya çıkmıştır. Bu sebeple görevi Kıbrıs’tan Rodos’a çevirilince Ziya Paşa istifa etmiştir. 17 Mayıs 1867 yılında Ziya Paşa ve Namık Kemal, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin koruyuculuğunu ve başkanlığını sürdüren Mustafa Fazıl Paşa’nın daveti üzerine Paris’e kaçmışlardır. Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin kararlaştırdığı programa göre, “ Hürriyet” adlı gazete 29 Ağustos 1868 tarihinde Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın yönetiminde yayımlanmaya başlamıştır. Ancak bir süre sonra gazetede yayımlanan ağır eleştiriler Ziya Paşa’ya soruşturma açılmasına sebep olmuştur.
Ziya Paşa’ya göre ülkenin içinde bulunduğu olumsuz durumların sebebi vezirlerin suiistimali idi. Ancak Yazar’ın makalelerinde açıkça Ali Paşa hükümetine karşı ağır ithamlar içermektedir. Bu durum hükümetler arasında anlaşmazlıklar oluşturması nedeniyle 6 Eylül 1869’da Ziya Paşa ve Namık Kemal’in gazeteden ayrılmalarına yol açmıştır. Bu durumdan öfkelenen Ziya Paşa, Cenevre’ye çekilmiştir. Yaklaşık bir ay sonra uluslararası bir sergiye davet edilen Sultan Abdülaziz’in Paris’e gelmesi üzerine Fransız hükümetinin uyarısıyla Yeni Osmanlılar Cemiyetinin üyeleri Londra’ya geçmişlerdir. Hürriyet’in kapanmasından sonra gazete çıkartmak isteyen ancak başaramayan Ziya Paşa, Sadrazam Ali Paşa’nın ölümünden sonra İstanbul’a dönmüştür.
Ziya Paşa, Ali Paşa’nın 7 Eylül 1871’de ölümünden sonra yeni sadrazam Mahmud Nedim Paşa’nın aracılığıyla Sultan Abdülaziz’e sunduğu bir kasidenin yumuşattığı havadan yararlanıp İstanbul’a dönmüştür. 1872 yılının başında Divan-ı Ahkam-ı Adliyye’de kurulan İcra Cemiyeti reisliğine getirilmiştir. Ardından Adliye Nazırı Mithat Paşa ile bir araya gelip adliye işlerinin yeni bir düzene konmasında büyük gayret sarfetmiştir.
Ziya Paşa, Mayıs 1876 yılında Mithat Paşa ve ekibi tarafından Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilip yerine 5. Murad’ın tahta çıkarılmasından sonra Mabeyn-i Hümayun başkatipliğiyle Maarif Müsteşarlığı’na tayin edilmiştir. Ancak bu görevin ilk günlerinde bazı gerekçeler sebebi ile azledilmiştir. Ziya Paşa, 2. Abdülhamit’in tahta çıkması üzerine yeni padişah tarafından Namık Kemal’le birlikte bir süre Kanun-ı Esasi Encümeni’nde görevlendirilmiştir. Şubat 1878 yılında Meclis-i Mebusan’ı süresiz kapatmasından kısa bir süre önce İstanbul Mebusluğuna aday olacağı söylentileri üzerine vezir rütbesi ve paşa unvanıyla Suriye valiliğine tayin edilmiştir.
Ziya Paşa’nın kaleme aldığı eserler aşağıda listelenmiştir:
Zafername (1869, düzyazı şiir)
Terkîb-i bend (Ziya Paşa)
Tercî-i bend (1859)
Endülüs Tarihi (Louis Viardot'tan)
Engizisyon Târihi (Lavalle Cheruel'den)
Ziya Paşa’nın ilk eseri Zafername’dir. Zafername’de Yunanistan devletinin kurulmasından sonra Girit adasındaki gayrimüslimler adanın Yunanistan’a bağlanması için ayaklanmıştır. Bu ayaklanmanın büyük sorunlara sebep olabileceğini düşünen Osmanlı Devleti, 1867 yılında Sadrazam Ali Paşa’yı sorunları çözmesi için adaya göndermiştir. Sadrazam Ali Paşa’da Girit’te ilan ettiği ıslahat programıyla, vergilerin azaltılacağını, valinin yanında bir Müslüman bir Hristiyan danışman bulunacağı, devletin resmi dili olan Türkçenin yanında Rumcanın da kullanılacağını bildirir. Dolayısıyla Girit’te kısmi bir özerklik verilmiş olmuştur. Islahat programı ilan edildikten sonra ayaklanmalar bir süreliğine durulmuştur. Ancak Girit’te kısa sürede eski sorunlara geri dönülmüş, Ziya Paşa’da Ali Paşa’nın bu geçici zaferini Zafername’si ile hicvetmiştir.
Ziya Paşa, Zafername’de Ali Paşa’nın devlet politikasının ve etrafındaki kişilerin mizahını yapmıştır. İçerik olarak Osmanlı Devleti’nin 19.yy’da dış politikasını eleştiren ve dönemin şartları ile bilgi veren Zafername, teknik yönden ise Türk edebiyatı tarihinde bir devrim niteliği taşımaktadır. Nazım, nesir karışık olmak üzere kaleme alınan eserde “Kaside”, “Tahmis” ve “Şerh” olmak üzere üç bölüm bulunmaktadır. Ziya Paşa’nın kitapta farklılığı ise her bölümün yaşayan başka kişilerce imzalanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Ziya Paşa, “Kaside”yi İzmit Mutasarrıfı Fâzıl Paşa’nın, “Tahmis” i Karantina kitabetinden karşılık Hayri Efendi’nin, “Şerh”i ise Zaptiye Müşîri Hüsnü Paşa’nın ağzından yazmıştır. Bu üç anlatıcı Sadrazam Âli Paşa’nın çok güvendiği ve her zaman yanında bulduğu adamlarıdır. Ziya Paşa’nın Âli Paşa’yı en çok güvendiği kişilerin dilinden eleştirmesi ise dil ironisi açısından Zafernâme’yi önemli bir yere koymaktadır.
Ziya Paşa’nın yazdığı toplam 16 adet eseri bulunmaktadır.
Ziya Paşa, Şiir ve İnşa Makalesinde halk şiirini övmüştür. Şiir ve İnşa Makalesi 1868 yılında Londra’da yayımlanmıştır. Ziya Paşa, yenileşme dönemi Türk edebiyatında şiirlerinin yanında, edebiyat hakkındaki değişken fikirleriyle dikkatleri üzerine çekmiştir. Polemik ve tartışmalara zemin hazırlamış, başta Namık Kemal olmak üzere devrin bazı edebiyat adamları tarafından şiddetle eleştirmiştir. Türk edebiyatı hakkındaki görüşlerini Şiir ve İnşa makalesinde yazan Ziya Paşa, klasik edebiyatı tenkit edip, asıl edebiyatımızın klasik edebiyat değil, halk edebiyatı olduğunu öne sürmüştür. Makalede “ Osmanlıların şiirleri acaba nedir?” diye soran Ziya Paşa, Necati, Baki ve Nef’i, Nedim ve Vasıf’ın ismini sayarak divanlarında yer alan şiirlerin bizim asıl şiirimiz olamayacağını söylemiştir. Çünkü bu şairler Fars şiirini, Fars şairleri de Arap şiirini taklit etmişlerdir. Ayrıca şiir ve düzyazı kavramlarını açıklamıştır.
Ziya Paşa’nın tercümeleri aşağıda listelenmiştir.
Ziya Paşa, Şiir ve İnşa’dan altı yıl sonra yazdığı Harabat Makalesi’nde Şiir ve İnşa’nın aksine klasik şiiri yüceltirken halk şiirini küçümsemiştir. Kendisinin şiir sanatıyla ilk teması hakkında bilgi verdikten sonra şairin bir tip olarak olması gereken özellikleri üzerine durmuştur. Ziya Paşa, hal ve hareketleriyle diğer insanlardan farklı olduğunu, kaidelerle bağlanamayacağını, başkalarına tenezzül etmeyeceğini ifade etmiştir. Şairlik için kabiliyetin gerektiği fikrinde olan Yazar, ikinci şart olarak ilim ve fazileti şart görmektedir. Ayrıca şairlik için Avrupa dilinin öğrenilmesinin şart olduğunu belirtir. Ziya Paşa, Racine ve Lamartine’in Nef’i gibi kaside yazamayacağını; Senai ve Ferezdak’ın da Moliere gibi bir tiyatro yazamayacağını belirtir. Çünkü, Doğu kültürü ve Batı kültürü birbirinden farklıdır.
Ziya Paşa’nın Harabat’ında en önemli özellik manzum bir edebiyat tarihi olarak nitelenebilecek bir önsöze sahip olmasından kaynaklanır. 9 bölümden oluşsan önsözde dil, edebiyat ve şair hakkındaki görüşlerini bildirmiştir. Ziya Paşa, Hürriyet gazetesinde yayımlanan Şiir ve İnşa Makalesinde halk şiirini övmüş, makalede “ Osmanlıların şiirleri acaba nedir?” diye soran Ziya Paşa, Necati, Baki ve Nef’i, Nedim ve Vasıf’ın ismini sayarak divanlarında yer alan şiirlerin bizim asıl şiirimiz olamayacağını söylemiştir. Harabat önsözünde ise Osmanlıcanın Arapça ve Farsça ile zenginleştiğini savunup, klasik edebiyatı övmüştür. Bu karşıtlık dönemin aydınlarında doğu-batı ikiliğini yansıtır. Ziya Paşa’nın klasik edebiyata olan övgüsü Namık Kemal ile aralarının bozulmasına yol açmıştır. Namık Kemal, Harabat Mukaddimesine karşılık Tahrib-i Harabat adlı makaleyi kaleme almıştır.
Ziya Paşa’nın kaleme aldığı şiirler aşağıda listelenmiştir:
Ziya Paşa’nın günümüze kadar ulaşan dört adet şiir kitabı bulunmaktadır.
Ziya Paşa’nın en çok sevilen şiir kitabı Eş’ar-ı Ziya’dır.
Ziya Paşa’nın ilk şöhretini kazandığı eseri “ Terci-i Bend” tir.
Ziya Paşa’nın şiirinin özellikleri aşağıda listelenmiştir:
Ziya Paşa, Şinasi ve Namık Kemal ile birlikte, Tanzimat Dönemi ile başlayan “Batılılaşma” hareketinin etkisinde gelişen Batılılaşma Dönemi Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç yazardan birisidir. Ziya Paşa, Türk edebiyatında birçok gelgit yaşamış ancak Türk edebiyatının kendi geleneğini benimseyip sahip çıkmasını istemiştir. Şiir ve yazı dilinin halkın dili olmasını istemiştir. Yazar, divan şiiri nazım biçimlerini lirik bir dille aruz ölçüsünü kullanarak şiirlerini kaleme almıştır.
Ziya Paşa, Türk edebiyatının kendine özgü geleneklerine sahip çıkmalarını savunmuştur. Şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini istemiştir. Ziya Paşa, Fransız İhtilali’nin de getirdiği düşüncelerden etkilenerek divan şiir biçimiyle hak, adalet, hürriyet, uygarlık gibi temaları şiirlerinde işlemiştir.
Ziya Paşa, şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. Ancak bazı şiirlerinde hece ölçüsünü de denemiştir.
Ziya Paşa, şiirlerinde göz için kafiyeyi savunmuştur.
Ziya Paşa, birçok Tanzimat dönemi aydınları gibi Batı’nın etkisi altında kalmıştır. Bu sebeple siyasal ve sosyal konulu eserlerinde büyük ölçüde realizme yaklaşırken bir kısım manzumelerinde ise romantizme yer verir. Ziya Paşa, duyguları ile halk dilinde yerli kalmaya çalışırken fikir yönü ile ise eski edebiyat savunucularından ayrılır. Şekil bakımından eski edebiyattan yararlanır. Bir bakıma duygularıyla yerli kalmaya çalışırken şekilden ziyade fikir yönüyle eskilerden ayrılır.
Ziya Paşa, Tanzimat dönemi yazarıdır. Eserlerinin çoğu Tanzimat döneminin ilk yarısında kaleme alınmıştır. Tanzimat Dönemi, 1860’da Tercüman-ı Ahval gazetesinin çıkmasıyla başlayan, batı kültürüne yönelerek yazınsal türlerini benimsemeyi amaçlayan edebiyat yönelimidir.
Tanzimat dönemi, akıl, hukuk, eleştiri, demokrasi, evrim, özgürlük ve devrim gibi kavramlarla kendini ifade eder. Ayrıca bu tanım modernizm olarak da nitelendirilir. Akıl, hukuk, adalet, demokrasi gibi kavramlar 19. yüzyılın Osmanlı aydınlarının beklentileriyle ölçüşme sağlamıştır. Ancak bu modernizme ulaşma, Batı’dan faydalanma süreci uzun yıllar kesintili, sancılı oluşum ve gelişim evreleri geçirdikten sonra, edebi ve düşünsel anlamda Türk edebiyatında Şinasi’de bulunur. Şinasi’ye kadar geçen sürede; Tanzimat aydınlarının yenilik amacı, içeriği ve sınırları konusunda yeterli bilgiye sahip oldukları söylenemezdir.
Ziya Paşa, şiirlerinde eskiye geniş ölçüde bağlı kalırken, içerik konusunda yeni fikirlere ve temalara değinmiştir. Divan şiirinin çerçevesinde hayata yukarıdan bakan, rindane söyleyişle şiirlerini kaleme alır. Şiirlerini divan nazım biçimiyle yazmış, ölçü olarak aruzu kullanmıştır. Encümen-i Şuara topluluğunun en önemli şairlerinden olan Ziya Paşa’yı hayata karamsar gözle bakarak kötünün daima galip gelmesi, iyinin ezilmesi şüpheye düşürür. Eserlerinde de bu karamsarlık oldukça yansır. Ziya Paşa’nın şiir sanatında hicivleri ön planda yer tutar. Zafername ve Zafername Şerhi siyasi rakiplerinden Ali Paşa’nın Girit İsyanı’nın bastırılmasında gösterdiği başarısızlığı ele alır. Bu eser, hiciv edebiyatımızın yenileşmesi içinde değerlendirilmiştir.
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi ile birlikte Türk edebiyatında Tanzimat Dönemi aydınlarının öncüsü olmuşlardır. Tanzimat Fermanı'nın ilanından sonra, Osmanlı Devletinde başlayan askerî, siyasi, sosyal ve iktisadi çöküşü önlemek ve devlete Batı medeniyetini örnek alarak yeniden şekil vermek amacıyla yenilikler başlanmıştır. Eserlerini daha çok şiir ve eski tarzda kaleme alan Namık Kemal, Şinasi ile 1862 yılında tanışmış ve fikre dayalı edebiyat anlayışını benimsemiştir. Şiirde daha çok roman, tiyatro, tarihi biyografi, edebî tenkit, siyasi makaleler gibi mensur eserlere ağırlık vermiştir. Ziya Paşa ise eski edebiyatı sorgulayan "Şiir ve İnşa" adlı makalesine rağmen, yeniliğe çok açık olmamış, kaderci bir anlayışı tercih etmiştir. Bu süreçte Namık Kemal, Şinasi ve Ziya Paşa birbirlerini etkilemiş, dönemin fikir insanlarının öncüleri olmuşlardır.
Ziya Paşa’nın Türk edebiyatına kazandırdığı ilkler aşağıda listelenmiştir:
Ziya Paşa, İstanbulludur.
Ziya Paşa, babası Galata Gümrüğü Katibi Erzurum’a bağlı İspir kazasının Kerab köyünden Feridüddin Efendi’dir.
Ziya Paşa’nın asıl adı Abdülhamid Ziyaeddin’dir. Babası, Galata Gümrüğü'nde kâtiplik yapan Erzurum'un İspir ilçesinin Kerab köyünden Feridüddin Efendi, annesi Itır Hanım’dır. Ziya Paşa, öğrenimine Süleymaniye civarındaki Mekteb-i Ulûm-i Edebiyye’de başlamış, daha sonra Beyazıt Rüştiyesi’nde devam etmiştir. Arapça ve Farsça’yı eğitim gördüğü sırada öğrenmiştir. Ziya Paşa, yaşıtlarına göre bilgisi ve el yazısının güzelliği sebebi ile dikkat çekmiştir. Bu sebeple henüz 16-17 yaşında iken Dâire-i Sadâret-i Uzmâ Mektûbî Kalemi’ne kâtip olarak girmiş, Mekteb-i Ulûm-i Edebiyye’de başladığı şiir yazmayı burada biraz daha geliştirmiştir. Ziya Paşa, katiplik yaptığı Mekteb-i Ulûm-i Edebiyye’de şiir yazmaya başlamış ve bu sırada Fatîn Efendi, Leskofçalı Galib, Osman Şems Efendi, Osman Nevres ve Kâzım Paşa gibi şahsiyetlerle tanıştı, onlarla yakın dostluklar kurmuştur. Yazar, Defter-i A‘mâl adlı hâtıratında Sadâret Kalemi’ne intisap ettiği yıllarda aruzu ve şiir bilgisini Fatîn Efendi’den öğrendiğini söylemiştir. Ziya Paşa, şair kimliğindeki başarısının Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından takdir edilmesiyle 1855 yılında Mabeyn-i Hümayun Katipliği’ne atanmıştır.
Ziya Paşa’nın eğitim aldığı okullar aşağıda listelenmiştir:
Ziya Paşa, Türk edebiyatının şiir geleneklerine bağlı şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini savunmuştur. Sosyal faydayı önemseyen bir şair olup şiirlerinde divan edebiyatı nazım türlerini kullanmıştır. Şiirle ilgili görüşlerini Harabat adlı eserinin önsözünde ifade etmiştir. Hem şiir, hem de düzyazı türlerinde eserleri olan yazar, düşünceleri ile yenilikçi olmasına karşın eserleri ile divan şiirine bağlıdır. Ziya Paşa, sade bir dilden yana olmasına rağmen bu düşüncesi sadece istek olarak kalmış ağır bir dil kullanmıştır. Şiirlerinde didaktik bir şekilde ele alır. Ayrıca muhtevasında atasözü gibi hikmetli deyişler içerir.
Ziya Paşa, iki evlilik yapmıştır. İlk evliliğinden Hayali Bey, Seniha Hanım, Vahit Ziya Bey adlı üç çocuğu olmuştur. İkinci evliliği ise Saadet Hanım ile gerçekleşmiştir.
Ziya Paşa’nın ilk evliliğinde üç çocukları olmuştur. Ziya Paşa’nın çocukları Hayali Bey, Seniha Hanım ve Vahit Ziya Bey’dir.
Ziya Paşa, 1880 yılında 55 yaşında iken vefat etmiştir.
Ziya Paşa’nın mezarı Adana’da Ziya Paşa parkında bulunmaktadır.
Ziya Paşa hakkında yazılan kitaplar aşağıda listelenmiştir.
Ziya Paşa’nın Poetikası – Ali İhsan Kolcu