Menü
Hesabım
Şifremi Unuttum
Kayıt Ol
Sepetim
Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Nedir?
03.05.2024

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Nedir?

19. yüzyılın sonları Osmanlı İmparatorluğu için değişim ve dönüşüm dolu bir dönemdir. Bu değişimin öncülerinden biri de Vatan ve Hürriyet Cemiyeti idi. Cemiyetin hikâyesi modernleşmenin ve meşrutiyetin sancılarını çeken bir imparatorlukta umut ve direniş arayışının heyecan verici bir örneğidir.

Atatürk’ün: “Ancak hür fikirlere sahip olan insanlar vatanlarına faydalı olabilirler ve onlardır ki vatanlarını kurtarıp muhafaza etme kudretine malik olurlar.” Sözleriyle ismini kazanan cemiyet geçmişten geleceğe köprü kuran evrensel bir mesaj da taşır. Bu mesaj modernleşmenin ve demokrasinin zorlu ama heyecan verici bir yolculuk olduğunu, özgürlük ve adalet için verilen mücadelenin önemini vurgular.

Tarih serimizin bu yazısında Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'nin amacı ile kuruluşundan faaliyetlerine, etkilerinden mirasına kadar her yönü detaylandırılmıştır. Cemiyetin liderlerini, ideolojisini ve kullandığı propaganda araçlarını ve Osmanlı'daki siyasi ve sosyal atmosferin altında gelişen süreci daha yakından öğrenelim.

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Ne Zaman Kuruldu?

Atatürk’ün Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurması 1905 yılında gerçekleşmiştir. Kuruluşuyla ilgili hatıratlarda net bir tarih olmamakla birlikte bazı tahminler yürütmek mümkündür. Prof. Afet İnan’ın yazmış olduğu "Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler" kitabında Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsen dikte ettirdiği bölümler arasında “Vatan ve Hürriyet” başlıklı kısım vardır. Atatürk’ün bu kısımda anlattıkları cemiyetin kuruluş dönemiyle ilgili bilgiler içermektedir.

Mustafa Kemal Atatürk 11 Ocak 1905 tarihinde Harp Akademisi’ni kurmay yüzbaşı olarak bitirmiş ve aynı yılın şubat ayında 30. Süvari Alayı’nda staj görmek üzere merkezi Şam’da bulunan 5. Ordu emrine verilmiştir. “Vatan ve Hürriyet” bölümünde 1905 yılında Havran’da "Emvali Magsube" yani talan edilmiş mallar adıyla ortaya atılan olaylara Mustafa Kemal ile sevdiği arkadaşı Müfit’in kumanda ettikleri bölüklerin de katılması ancak bu katılımdan bölük kumandanlarının haberdar edilmemesi yer alır.

Mustafa Kemal ve Müfit kendilerine bildirilmeden kumanda ettikleri bölüklerin görevlendirilmiş olmasına dair şikayetlerde bulunurlar ancak bir sonuç alamazlar. Bunun üzerine görevlendirilmedikleri hâlde orduyla birlikte Şemiskin’e doğru yola çıkarlar. 11 Mart 1905’te Havran, Kuneytara bölgelerinde olan olaylara dâhil olurlar. Büsrulhalil yakınlarındaki Karrase’de Dürzilerle çıkması muhtemel çatışma Mustafa Kemal’in üstün liderlik yeteneği sayesinde diplomatik şekilde çözülür.

Mustafa Kemal, Şam Jandarma Kumandanı’nın Dürzilerle geçen süreci “Zat-ı Şahane” olarak anılan padişaha yalan şekilde rapor etmesini engeller. Mustafa Kemal liderlik kabiliyetinin yanı sıra dürüst yapısıyla da dikkat çeker. Atatürk sonraları Vakit Gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman’a verdiği röportajda bu bölgede 4 ay kaldığını söyleyecektir. Tüm bu süreç boyunca cesareti, liderliği, askerlik ve diplomasi kabiliyetiyle dikkat çeken genç subayın Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurması 1905 yılının Şubat - Haziran ayları arasındadır. Makedonya şubesinin açılması ise 1906 yılının ilkbaharındadır.

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Nerede Kuruldu?

Çok kısa süre boyunca var olan bir cemiyet olduğu için “Vatan ve Hürriyet cemiyeti hangi şehirde kurulmuştur?” sorusu da sıkça araştırılan konular arasında yer alır. Mustafa Kemal'in Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurduğu yer Şam’dır.

Mustafa Kemal ve Müfit’ten habersiz, onların kumanda ettikleri orduların Havran’daki göreve götürülmesi; iki genç subayın bu duruma kayıtsız kalmayarak görevli olmadıkları hâlde ordunun içine girmeleri ile başlayan süreç Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin kuruluşu ile ilgili ilk nüvedir.

Şemiskin, Havran, Kuneytara ve Karrase’de yaşanan süreçlerden sonra Şam’a dönen Mustafa Kemal ve Müfit Bey, Havran Harekâtı’nı yönetmiş kumandan Lütfi Bey ile Hamidiye Çarşısı’nda gezinmektedirler. Bu gezinti esnasında küçük bir dükkana rast gelirler. Bu küçük dükkân tüccar Mustafa’nın ticarethanesidir. Dükkân içinde felsefe, devrimler, sosyalizm ve tıp ile ilgili kitapları gören Mustafa Kemal ticarethane sahibine: Siz tüccar mısınız, filozof musunuz, doktor musunuz, nesiniz?”diye sorar. Aslında tıbbiye mezunu olan Mustafa, tüccar olduğu yanıtını verir. Burada başlayan sohbet ile bir dostluk kurulmuştur.

Günler sonra bir gece Mustafa Kemal, Müfit ve Lütfi; Tüccar Mustafa’nın evine gider. Bu toplantıda ihtilal ve inkılap yapılmasının gerekliliğinden söz edilmiştir. Lütfi bey, çocukları olduğunu söyleyerek bu işin içinde yer almayacağını beyan eder ve toplantıdan ayrılır. Kalanlar devrim uğruna ölmekten söz ederlerken Mustafa Kemal şu çarpıcı cümleyi söyler: “Mesele ölmekte değil, ölmeden idealimizi yaratmak, yapmak ve yerleştirmektedir.”. O gece o evde devrim yolunda çalışmak üzere “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti” kurulur. Suriye çöllerinin devrimin olgunlaşması için uygun yer olmadığını çok iyi bilen Mustafa Kemal, cemiyeti daha hareketli bir yer olan Makedonya’da faaliyete geçirmek için Selanik’e gitmiş ve 1906 yılı ilkbahar mevsiminde Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin Makedonya şubesini açmıştır.

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Neden Kuruldu?

Atatürk Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni niçin ve kimlerle kurmuştur sorusunun yanıtını, kuruluşun gerçekleştiği dönemde aramak gerekir. Cemiyetin kurulduğu 19. yüzyılın son yılları Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi, sosyo-ekonomik ve askeri açıdan en zor dönemleridir. Dönemin padişahı 2. Abdülhamid tahtta kaldığı 33 yıl boyunca (1876-1909) otokratik bir yönetim şekli uygulamış, imparatorlukta hoşnutsuzluğa ve muhalefete yol açmıştır. Balkanlar ve Arabistan’da güç kazanmaya başlayan milliyetçilik akımları bu bölgelerde yaşayan halkları Osmanlı egemenliğine karşı ayaklanma sürecine taşımıştır. Aynı zamanda Avrupa devletleri de Osmanlı’nın iç işlerine karışmaya başlayarak topraklarını ele geçirme hamlelerinde bulunmuştur.

İmparatorluk 19. yüzyıl sonlarında ekonomik sıkıntılarla da baş etmek zorunda kalmıştır. Avrupa devletlerine olan borçlar nedeniyle ekonomi zayıflamış, kalkınma gerilemiştir. Bu gerileme sanayileşme ve modernleşme süreçlerini yavaşlatmıştır. İmparatorluk ekonomisinin zayıflaması rüşvet ve yolsuzluğa yol açmış, yaygın hale gelen kanun dışı uygulamalar nedeniyle halkın yönetime güveni sarsılmıştır. Böylelikle ülkede yaşayanlar arasında da sosyal sorunlar baş gösterir. Kamuda oluşan huzursuzluk imparatorluk sınırları içinde yaşayan farklı etnik ve dini gruplar arasında gerginlik ve çatışmalar çıkmasına yol açmıştır. Yeterince gelişmemiş eğitim sistemi nedeniyle modernleşme yolunda ilerleyemeyen halk, bu çatışmalarda taraf olmayı tercih ederek bölünmüştür. Zenginler ve fakirler arasındaki uçurumun gittikçe derinleşmesi de sosyal huzursuzluğu tetiklemiştir.

Osmanlı ordusu ve donanması Avrupa devletlerine kıyasla modern silahlarla taktiklere sahip olmayan ve gittikçe de eskiyen bir yapıya sahiptir. 19. yüzyılda Rusya, Avusturya - Macaristan ve Yunanistan gibi devletlere karşı yapılan savaşlarda uğranılan yenilgiler de orduda inancın yitirilmesine neden olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu bu sorunlar nedeniyle 20. yüzyılın başlarında çöküşe geçmiştir. Bu çöküş dönemi birçok siyasi cemiyetin ortaya çıkmasını tetiklemiştir. Vatan ve Hürriyet Cemiyeti kuruluş amacı da diğer oluşumlarla örtüşmektedir: Vatanseverlik. Bağımsızlığa tutkun olan ve halka değer veren Mustafa Kemal Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni neden kurdu sorusu da Osmanlı’nın son dönemlerdeki çöküşüyle çok daha kolay yanıtlanabilmektedir.

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Kimler Tarafından Kuruldu?

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin kurucuları Mustafa Kemal Atatürk, Doktor Mustafa (Cantekin) ve Müfit (Özdeş)’tir. Tarihi araştırmalara göre Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin kurucusu kimdir sorusunun yanıtı bu üç isimdir. Türk siyaseti ve meşrutiyet mücadelesinin önemli bir figürü olan Mustafa Cantekin, 1878 yılında Çorum’da dünyaya gelmiştir. İstanbul Tıp Fakültesi'nde öğrenciyken siyasetle ilgilendiği için üç yıllığına Şam'a sürgün edilir. Bu sürgün, kaderini değiştirecek ve onu Mustafa Kemal ile tanıştıracaktır.

Şam'daki sürgün hayatı iki Mustafa'nın dostluğunun filizlenmesine vesile olur. Bu dostluğa, genç subay Lütfi Müfit (Özdeş) de katılır. Sürgünden döndükten sonra İstanbul Tıp Fakültesi'ni tamamlayan Cantekin, sadece mesleğinde değil siyasette de önemli roller üstlenmiştir. Kurtuluş Savaşı'nda Mustafa Kemal'in yanında yer alan Cantekin, 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Kozan milletvekili olarak seçilmiştir. 1950 yılına kadar aralıksız Çorum milletvekilliği görevi yapan Cantekin, bu süreçte Afyon Askeri Hastanesi'nin de başhekimliğini üstlenmiştir. Evli ve dört çocuk babası olan Cantekin, 21 Ekim 1955 tarihinde aramızdan ayrılmıştır.

Bir diğer Vatan ve Hürriyet Cemiyeti kurucusu Lütfi Müfit Özdeş ise Atatürk’ün silah arkadaşı, Türk Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarından biri ve TBMM milletvekili olarak tarihe geçmiştir. 1874 yılında Kırşehir'de dünyaya gelen Lütfi Müfit Özdeş Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş Savaşı'nda cephelerde görev almıştır. Cesareti ve liderliği ile öne çıkan Özdeş, Mustafa Kemal Atatürk’ün yanı sıra ve Ali Fuad Cebesoy gibi subaylarla da yakın dostluklar kurmuştur.

Müfit Özdeş, gizli bir gazete çıkarma girişimi nedeniyle Şam'a sürgün edilir. Bu sürgün, onu Mustafa Kemal ile daha da yakınlaştırır. Şam'da sürgündeyken Tüccar (Doktor) Mustafa Efendi ile tanışan Özdeş, bu dostluğun da etkisiyle meşrutiyet ve özgürlük fikirlerine daha da sıkı sıkıya bağlı hâle gelir. Bu üç dost, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurarak meşrutiyet mücadelesine katkıda bulunurlar.

Kurtuluş Savaşı'nda Mustafa Kemal'in yanında yer alan Özdeş, cephelerde gösterdiği kahramanlıklarla Kırmızı Şeritli İstiklâl Madalyası ile taltif edilmiştir.

1923 yılında binbaşı rütbesinde emekli olan Özdeş, TBMM'de Kırşehir milletvekilliği görevi de yapmıştır. Bu süreçte Şehremaneti müfettişliği görevini de üstlenmiş ve 1940 yılında İstanbul'da vefat etmiştir.

Atatürk'ün Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin Kurulmasındaki Önemi Nedir?

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti niçin kurulmuştur sorusunun yanıtını daha önceki paragraflarda vermiştik. Peki bu cemiyetin kuruluşunda Mustafa Kemal Atatürk’ün rolü ve önemi nedir? Mustafa Kemal Vatan ve Hürriyet Cemiyeti kuruluş ve faaliyetlerinde önemli bir role sahiptir. Onun fikirleri cemiyetin ideolojisi ve hedeflerini belirlemede temel oluşturur. Atatürk ayrıca cemiyetin diğer üyelerini meşrutiyet mücadelesine katılım için teşvik etmiştir. Cemiyetin şubelerinin kurulması, faaliyetlerinin planlanması ve yürütülmesinde de Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük rolü vardır. Fikirlerini yaymak için makaleler yazmış ve konuşmalar yapmıştır. Atatürk'ün Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ne katkısı sadece cemiyetin kurulması ile sınırlı değildir. Atatürk, cemiyetin faaliyetleri sırasında da aktif rol oynamış ve cemiyetin meşrutiyet mücadelesine önemli katkılar sağlamıştır.

Atatürk'ün Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni Kurması Hangi Özelliğini Gösterir?

Atatürk Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurması hangi özelliğini gösterir sorusunun yanıtını farklı açılardan düşünmek mümkündür. Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Mustafa Kemal tarafından kurulurken onun meşrutiyetçi, devrimci ve lider yönlerini görebilirsiniz. Cemiyet aracılığıyla Osmanlı İmparatorluğu’nda meşrutiyet rejiminin kurulmasını savunan Atatürk’ün mutlakiyet rejimine karşı olduğunu ve halkın temsiliyetine dayalı bir yönetim şekline inandığı görülmektedir. Mevcut rejimi değiştirmek ve yeni bir düzen kurmak için adımlar atmak devrimci bir ruhun eseridir. Bu, onun statükoya karşı koymaktan ve yeni bir dünya kurmaktan çekinmediğini göstermektedir.

Cemiyetin kuruluşunda ve faaliyetlerinde liderlik vasıfları göstermesi insanları etkileme ve yönetmeye dair üstün yeteneğinin meyveleridir. Atatürk, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurarak vatanına olan sevgisini ve vatanını özgür ve müreffeh bir ülke haline getirme arzusunu göstermiştir. Bu onun milliyetçi duygularını ve vatanı için her şeyi yapmaya hazır olduğunu gösterir.

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurması hangi kişilik özellikleri ile ilgilidir sorusunun yanıtı Atatürk’ün tarihe damgasını vuran liderliğindedir. Bu cemiyet, Atatürk'ün düşüncelerini ve eylemlerini anlamak için önemli bir kaynaktır.

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'nin Osmanlı Genelinde Yayılması Nasıl Sağlanmıştır?

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti, İttihat ve Terakki kuruluş safhalarında önemli bir yere sahiptir. Ancak uzun yıllar boyunca unutulan bu önemli olay Mustafa Kemal’in 1922 yılında Vakit gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Yalman’a verdiği otobiyografik röportajla aydınlanır. Mustafa Kemal bu röportajda (Vatan ve) Hürriyet Cemiyeti namında bir cemiyet kurduklarını, bunu yayma amacıyla alınan tedbirler kapsamında Beyrut, Yafa ve Kudüs’e gitmek üzere hareket ettiğini anlatmıştır. İsimleri sayılan yerlerde teşkilatın kurulduğunu, Yafa’da daha fazla kaldığını ve oradaki teşkilatın daha kuvvetli olduğunu ifade etmiştir. Ancak organizasyonun Suriye’de istenen şekilde yayılması gayri mümkün görünür. Mustafa Kemal Atatürk örgütlenmenin Makedonya’da daha seri gerçekleşeceğini düşünmektedir. Bununla birlikte kendisi hakkında “Vesait-i sehile ile memleketine gidemeyecek bir yere gönderilmesi”kaydı bulunmaktadır.

Atatürk Makedonya’ya gitme planları yaparken eline bir mezuniyet teskeresi geçer. Bu teskere İzmir’e görevlendirme göstermektedir. “Teskereyi cebime koydum, Makedonya’ya gitmek üzere yola çıktım.” der Mustafa Kemal aynı röportajda. Daha sonra izini kaybettirmek için Mısır üzerinden Pire’ye ulaşır. Buradan Selanik’te Erkânıharp Yüzbaşısı Ahmet Tevfik’e “Yunan gemisiyle gidiş” anlamına gelen şu isimsiz telgrafı çeker: “Partir bateau Grec.”. Atatürk telgraftan sonra Pire’den gemiyle yola çıkarak Selanik’e ulaşır. Faik Reşit Unat’ın "Atatürk ve 2. Meşrutiyet" adlı eserinde Atatürk’ün Selanik’e dönüş tarihi 1906 Nisan veya Mayıs ayları olarak olarak belirtilmiştir.

Mustafa Kemal Selanik’te doğduğu eve giderek annesiyle kucaklaşır. Dört ay kadar burada kalan Mustafa Kemal hatip Ömer Naci’yi, topçu subaylarından Hüsrev’i, sınıf arkadaşı ve o tarihte Selanik Askeri Rüştiyesi Tarih ve Edebiyat öğretmeni Hakkı Baha'yı bulur. Arkadaşlarının aracılığıyla Selanik Askeri Öğretmen Okulu Müdürü öğretmen Mahir ve Selanik Askeri Rüştiyesi Müdürü Bursalı Tahir Bey ile tanışır.

Bir gece Selanik Çınarlı Mahalle’de Baha Bey’in evinde Mustafa Kemal, Ömer Naci, Hakkı Baha, Mustafa Necip ve Hüsrev Sami bir araya gelir. Mustafa Kemal: “Arkadaşlar, bu geceburada sizleri toplamaktan maksadım şudur. Memleketin yaşadığı vahim anları size söylemeğe lüzum görmüyorum. Bunu cümleniz müdriksiniz. Bu bedbaht memlekete karşı mühim vazifelerimiz vardır. Onu kurtarmak yegâne hedefimizdir.” diye başlar ve şöyle tamamlar: “Ben Suriye'de bir cemiyet kurdum. İstibdat ile mücadeleye başladık. Buraya da bu cemiyetin esasını kurmağa geldim. Şimdilik gizli çalışmak ve teşkilatı taazzuv ettirmek zaruridir. Sizden fedakarlıklar bekliyorum. Kahhar bir istibdada karşı ancak ihtilal ile cevap vermek ve köhneleşmiş olan çürük idareyi yıkmak, milleti hâkim kılmak hulâsa vatanı kurtarmak için sizi vazifeye davet ediyorum.”.

O gece Baha Bey’in evinde Hüsrev Sami’nin Browning tabancasını, masanın üzerine koymasını ister Mustafa Kemal. Orada bulunan herkes tabancayı öperek bu kutsal dava için çalışacağına, gerektiğinde silah kullanmaktan çekinmeyeceğine yemin eder. Afet İnan tarafından kaleme alınan “Mukaddes Tabanca” başlıklı eserde Vatan ve Hürriyet Hareketi Selanik şubesinin kuruluşu, Mustafa Kemal’in kendi ağzından dikte edilerek anlatılmıştır.

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Faaliyetlerini Hangi Dönemde Artırmıştır?

Cemiyetin faaliyetleri Selanik şubesinin kuruluşundan sonra artmıştır. Ancak bu dönemde saray idaresi Mustafa Kemal’i Şam’a iade etmiştir. Selanik’te kalan arkadaşları Mustafa Kemal’in kendilerine emanet ettiği cemiyeti genişletir. 1907 yılının Mart ayında Ömer Naci ve Hüsrev Sami, sultan 2. Abdülhamid hükümetince takip edilmeye başlar. Ömer Naci’nin Selanik’te çıkan Çocuk Bahçesi gazetesine, o zaman söylenmesine izin verilmeyen yürekli muhalif cümleler yazması bölgedeki halkı cesaretlendirmiştir. Bunun yanı sıra her iki üyenin de tutuklanması için mabeyn ile müfettişlik arasında şifreli telgraflar gidip gelmektedir. Üyelerden Talat Paşa her iki üyenin de hızlı şekilde ülkeden ayrılması gerektiği konusunda uyarılarda bulunur. İki arkadaş 1907 yılı sonlarında Paris’e geçerek burada Ahmet Rıza ile tanışarak Jön Türkler ile birleşme konusunu değerlendirmiştir.

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Ne Zaman Kapandı?

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti 1907 yılında isim değiştirerek kapanmıştır. Bu kapanma aslında üyelerin farklı bir isimle yeni bir oluşum kurma girişiminin zeminini oluşturur. Ömer Naci ve Hüsrev Sami’nin Paris’te Ahmet Rıza ile yaptığı görüşme, Selanik dönüşlerinde cemiyetin diğer üyelerince de tartışılmıştır. Bu tartışmalar özellikle iki cemiyetin birleşmesi sonucunda yeni oluşuma verilecek isim üzerinde yoğunlaşır. Ahmet Rıza bu yeni oluşumun, uzun zamandır çok yerde tanınan “Terakki ve İttihat” ismini almasında ısrarcıdır. Bununla birlikte ismin geçmişindeki kanun dışı süreçlerin bu yeni oluşuma etkileri konusunda da üyeler arasında çekinceler bulunmaktadır. Ancak tartışmaların sonunda oluşumun isminin “Terakki ve İttihat” olmasında karar kılınmıştır.

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Hangi Parti ile Birleşti?

Mustafa Kemal’in Şam’a dönmesinden sonra Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Mart 1907 tarihinden itibaren bütünüyle Talat Paşa grubunun hakimiyetindeki Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne katılmıştır. Bu birleşmeden o zaman Suriye’de bulunan Mustafa Kemal’in haberi olmaz. Osmanlı Hürriyet Cemiyeti 27 Eylül 1907 tarihinde İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşme kararı alır. İttihat ve Terakki Ahmet Rıza’nın liderliğinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Atatürk Eylül 1907’de Suriye’den Makedonya’da bulunan 3. Ordu’ya atanır. Görev yeri Manastır ve hemen ardından Selanik olarak belirlenir. Selanik’e geldiğinde Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin Osmanlı Hürriyet Cemiyeti aracılığıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldığını görür. Kendisi de 29 Ekim 1907 tarihinde aynı cemiyete kaydolur ve bir yıl önce İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne dâhil olan Kurmay Binbaşı Enver Bey ile tanışır. Bununla birlikte Mustafa Kemal, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nde gerçekleştirmeyi düşündüğü birçok planın Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde başarılamayacağını ilk günden anlar ve başlangıçtan itibaren bu cemiyetin yöneticileriyle tam bir fikir birliğine varamaz. Bu sebeple de merkez çevrelerden uzak tutulur.

Şevket Süreyya Aydemir’in yazdığı Tek Adam kitabında konuyla ilgili şu paragraf yer almaktadır: “Bu durum onun hayat hikâyesinde önemli etkiler yapmıştır. Bu sonuçta, belki de iki taraf farkına varmadan, gizlice çarpışan iki mizaç, iki karakter, iki ayrı şahsiyet rol oynamış olsa gerektir. Mustafa Kemal'i İttihat ve Terakki'nin icra ve aksiyon mevkilerinden iten, gizli umumi merkezin müessir şahsiyeti Binbaşı Enver Bey (Paşa) idi. Enver Bey, 1908 öncesi de İttihat ve Terakki umumi merkezinin büyük yıldızıydı…”

Osmanlı İmparatorluğu’nda 2. Meşrutiyet'e damga vuran ve 1908-1918 yılları arasında faaliyet gösteren İttihat ve Terakki Cemiyeti, siyasi bir hareket olmanın ötesinde bir dönemin ve bir kuşağın da adıdır. 21 Mayıs 1889'da kurulan İttihat ve Terakki, anayasal düzene dönüş ve Meclis-i Mebûsan'ın yeniden açılması hedefiyle gizli bir dernek olarak faaliyetlerine başlamıştır. Meşrutiyet'in ilan edilmesiyle birlikte İttihat ve Terakki, siyasi bir partiye dönüşerek iktidarın denetleyicisi konumuna yükselmiştir. 1913'teki Bâb-ı Âli Baskını'ndan sonra ise yönetimde egemen güç haline gelmiştir.

İttihat ve Terakki, üçlü bir yönetim şekli olan triumvira sistemi ile yönetilmiştir. Bu sistemde partinin önde gelen üç ismi (Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa) yönetimdedir. 1918 yılında kendini feshetmesine rağmen, İttihat ve Terakki'nin önemli bir kısmı Kurtuluş Savaşı'nda yer alarak Milli Mücadele’nin zaferine katkıda bulunmuştur. İttihat ve Terakki, kendilerinden önce gelen Yeni Osmanlılar kuşağının devamı olarak kabul edilir. Jön Türkler olarak da bilinen bu kuşağın temel hedefi, Osmanlı İmparatorluğu'nu modernleştirmek ve Avrupalı devletlerle eşit bir konuma getirmektir. Bununla birlikte Jön Türkler terimi, İttihat ve Terakki'nin yanı sıra dönemin diğer muhalif kesimlerini de kapsamak için kullanılır. İttihat ve Terakki, Jön Türkler arasında daha radikal ve milliyetçi bir çizgi izleyen bir grup olarak öne çıkmaktadır.

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti Üzerine Yazılmış Kitaplar Nelerdir?

Vatan ve Hürriyet Cemiyeti üzerine yazılmış kitaplar arasında tarihsel sürecin ve diğer bileşenlerin de yer aldığı farklı eserler vardır. Konuyla ilgili yazılmış kitaplardan 11 tanesinin listesini aşağıda bulabilirsiniz:

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.