Sabahattin Ali (25 Şubat 1907, Eğridere - 2 Nisan 1948, Kırklareli), Cumhuriyet Döneminde roman, öykü, şiir, oyun gibi türlerde 15'ten fazla eser kaleme almış, Toplumcu Gerçekçi Türk şair, roman, oyun ve hikaye yazarıdır.
Sabahattin Ali, babasının görev yaptığı Bulgaristan’ın Gümülcine sancağına bağlı Eğridere ilçesinde Yüzbaşı Ali Selahattin Bey ve Hüsniye Hanım'ın ilk çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Fikret ve Süheyla adlarında iki kardeşi vardır. Trabzon kökenli bir aileye mensup olan yazar Sabahattin Ali'nin büyükbabası Bahriye Alay Emini Oflu Salih Efendi'dir.
Sabahattin Ali, Eğitim hayatına Üsküdar Doğancılar’daki Füyuzat-ı Osmaniye Mektebi’nde başlamıştır. Başarılı bir öğrenci olan Sabahattin Ali, İstanbul Muallim Mektebi’nden öğretmen diploması ile mezun olmuştur.
Sabahattin Ali, birçok edebi türde eser vermiş ve eserleri ile Türk edebiyatında öncü isimlerden birisi olmuştur. 1948 tarihinde bir cinayet sonucu öldürülen Sabahattin Ali, birçok dile çevrilen eserleri ile dünyanın birçok ülkesinde tanınmış bir yazardır.
Sabahattin Ali’nin 19 adet eseri aşağıda listelenmiştir.
Sabahattin Ali’nin ilk öyküsü 3 Mayıs 1924 tarihinde Yeni Yol dergisinde yer alan “Horoz Mehmet”tir. Sabahattin Ali, bu öyküsünü 17 yaşındayken “Gültekin” mahlasıyla yazmıştır. Prof. Dr. Ali Duymaz’ın araştırmaları sonucunda ortaya çıkan bu hikâye Sabahattin Ali öykücülüğünün bütün özelliklerini taşımaktadır.
Sabahattin Ali’nin 19 adet eseri vardır.
Sabahattin Ali’nin 4 adet şiir kitabı aşağıda listelenmiştir.
Sabahattin Ali’ye ait en ünlü beş şiir aşağıda verilmiştir.
LEYLİM LEY
Döndüm daldan düşen kuru yaprağa
Seher yeli dağıt beni kır beni
Götür tozlarımı burdan uzağa
Yarin çıplak ayağına sür beni
Aldım sazı çıktım gurbet görmeye
Dönüp yare geldim yüzüm sürmeye
Ne lüzum var şuna buna sormaya
Senden ayrı ne hal oldum gör beni
Ayın şavkı vurur sazım üstüne
Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne
Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne
Ay bir yandan sen bir yandan sar beni
Yedi yıldır uğramadım yurduma
Dert ortağı aramadım derdime
Geleceksen bir gün düşüp ardıma
Kula değil yüreğine sor beni
HAPİSHANE ŞARKISI -1-
Göklerde kartal gibiydim.
Kanatlarımdan vuruldum;
Mor çiçekli dal gibiydim,
Bahar vaktinde kırıldım.
Yar olmadı bana devir,
Her günüm bir başka zehir;
Hapishanelerde demir
Parmaklıklara sarıldım.
Coşkundum pınarlar gibi,
Sarhoştum rüzgarlar gibi;
İhtiyar çınarlar gibi
Bir gün içinde devrildim.
Ekmeğim bahtımdan katı,
Bahtım düşmanımdan kötü;
Böyle kepaze hayatı
Sürüklemekten yoruldum.
Kimseye soramadığım,
Doyunca saramadığım,
Görmesem duramadığım
Nazlı yarimden ayrıldım.
ÇOCUKLAR GİBİ
Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
Kırlara yayılan ilkbahar gibi
Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
Göğsümün içinde ateş var gibi
Bazı nur içinde, bazı sisteyim
Bazı beni seven bir göğüsteyim
Kah el üstündeydim, kah hapisteydim
Her yere sokulan bir rüzgar gibi
Aşkım iki günlük iptilalardı
Hayatım tükenmez maceralardı
İçimde binlerce istekler vardı
Bir şair, yahut bir hükümdar gibi
Hissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi
Şimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım senin dizindir
Sevgilim, saadet ikimizindir
Göklerden gelen bir yadigar gibi
Sözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi
Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi
DAĞLAR
Başım dağ saçlarım kardır,
Deli rügarlarım vardır,
Ovalar bana çok dardır,
Benim meskenim dağlardır.
Şehirler bana bir tuzak,
İnsan sohbetleri yasak,
Uzak olun benden, uzak,
Benim meskenim dağlardır.
Kalbime benzer taşları,
Heybetli öter kuşları,
Göğe yakındır başları;
Benim meskenim dağlardır.
Yarimi ellere verin;
Sevdamı yellere verin;
Elleri bana gönderin:
Benim meskenim dağlardır.
Bir gün kadrim bilinirse,
İsmim ağza alınırsa,
Yerim soran bulunursa:
Benim meskenim dağlardır.
HAPİSHANE ŞARKISI -5-
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah’a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma
Sabahattin Ali, 100’den fazla şiir yazmıştır.
Sabahattin Ali’nin en ünlü şiiri “ Hapishane Şarkısı 5 yani Aldırma Gönül”dür.
Sabahattin Ali'nin yazdığı ilk şiir bilinmemektedir. Fakat ulaşılan en eski şiirleri Balıkesir Karesi Darülmuallimini’nde öğrenci iken 1924 yılında arkadaşları ile birlikte çıkardıkları okul gazetesinde yayımlamış 5 Mart 1924 tarihli “Kamer-i Mestur” ve “Saçlarımın Türküsü” isimli şiirlerdir.
Sabahattin Ali'nin şiirlerinde yer alan temalar: Sevgi, aşk hapishane yaşamının zorluğu, karamsarlık, bireysel yalnızlık, bunalma ve kaçıştır. Sabahattin Ali, bazı şiirlerinde kişileri de konu edinmiş ve babası Selahattin Bey, Mustafa Kemal Atatürk, Abdülkâdir Geylânî ve Ziya Gökalp'i konu ettiği şiirler kaleme almıştır. Sabahattin Ali roman ve öykü gibi birçok türde eser kaleme almış olsa da şiirleri oldukça popüler olmuş ve Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli, Edip Akbayram, Sezen Aksu, Volkan Konak, Nükhet Duru ve Ali Kocatepe gibi sanatçılar tarafından beste halinde seslendirilmiştir.
Sabahattin Ali bentlerden oluşan şiirler kaleme almış, bazı şiirlerinde ise divan şiiri geleneklerini yaşatmıştır. Toplumcu Gerçekçi yazarlardan olan Sabahattin Ali, şiirlerinde toplumsal sorunlardan daha çok bireysel konulara eğilmiş, ağırlıklı olarak melankolik bir ben’in şiirini yazmıştır. Sabahattin Ali'nin sade ve anlaşılır bir dille yazdığı şiirlerinde halk şiiri imaj ve kalıplarına rastlamak mümkündür. Az da olsa bazı şiirlerinde Osmanlı Türkçesine ait Arapça- Farsça asıllı kelimelere de yer vermiştir.
Sabahattin Ali, koşma biçiminde şiirler yazmıştır. Koşma: Genellikle hecenin 8'li ve 11'li kalıplarıyla yazılan, en az üç, en fazla altı dörtlükten oluşan âşık edebiyatı nazım biçimidir. Sabahattin Ali, farklı türlerde şiirler de kaleme almış, daha çok bentlerden oluşan şiirler yazmıştır. Sabahattin Ali'nin az da olsa divan şiiri geleneklerini yansıtan şiirleri de vardır.
Sabahattin Ali, Toplumcu Gerçekçi anlayışla eserler kaleme almış bir yazar olsa da şiirlerinde daha çok melankolik bir ben’i anlatmıştır.
Sabahattin Ali, hece ölçüsünü kullanmıştır. En çok kullandığı hece kalıbı ise hecenin sekizli kalıbıdır.
Sabahattin Ali, şiirlerinden birçok kafiye türünü kullanmıştır.
Sabahattin Ali’nin şiirleri birçok yerde yayımlanmıştır. Sabahattin Ali’nin şiirlerinin yayımlandığı gazete ve dergiler aşağıda listelenmiştir.
Sabahattin Ali’nin 3 adet romanı aşağıda listelenmiştir.
Sabahattin Ali’nin en ünlü romanı “Kürk Mantolu Madonna”dır.
Sabahattin Ali'nin "Kürk Mantolu Madonna" romanı Hakikat gazetesinde Büyük Hikâye başlığıyla kırk sekiz sayı şeklinde tefrika edilmiştir. Sabahattin Ali'nin ikinci kez askere alındığı dönemde kaleme aldığı "Kürk Mantolu Madonna" romanının tefrika edildiği tarih ise 18 Aralık 1940 - 8 Şubat 1941 tarihleri arasıdır. 1943 yılında ise ilk kez Remzi Kitabevi’nden kitap halinde çıkmıştır. Aşk ve evlilik temalarının öne çıktığı roman Raif Efendi'nin hayatında yaşadığı en yoğun üç aylık süreci anlatmaktadır. On iki ila on beş yıllık bir zaman diliminde yaşananları anlatan "Kürk Mantolu Madonna" romanı, Sabahattin Ali'nin üzerinde en çok konuşulan eseridir.
Sabahattin Ali'nin "Kürk Mantolu Madonna" romanı Türk Kütüphaneciler Derneği'nin yayımladığı istatistiklere göre 2015 yılında Türkiye'de en çok okunan kitap olmuştur. Kitap bu popülerliğine hem sosyal medyada çokça konuşulması ve paylaşılması, hem de okullarda önerilmesi ile kavuşmuştur. Almanca, Arapça, Rusça, İngilizce, İspanyolca ve İtalyanca gibi çeşitli dillere de çevrilmiş olan "Kürk Mantolu Madonna" romanı, 2017 yılında üniversite kütüphanelerinden en çok ödünç alınan kitaplar listesinde de yer almaktadır. Hakkında çokça konuşulan ve hem olumlu hem de olumsuz birçok eleştiri alan "Kürk Mantolu Madonna" romanı hem tiyatroya uyarlanmış hem de sinemaya uyarlanmaya hazırlanmaktadır.
Sabahattin Ali'nin ilk romanı "Kuyucaklı Yusuf "tur. Romanlarında genel anlamda bireysel temalar ön plana çıkmıştır. Romanlarında kullandığı bazı kavramlar ise: Aile, evlilik, aşk, intihar ve mektuptur. Sabahattin Ali'nin romanlarında öne çıkan konular ise sosyal sorunlar, iletişimsizlik ve yalnızlıktır. Sabahattin Ali, eleştirel ve realist bir tavırla kaleme aldığı romanlarında aydın kesimi eleştirmekten kaçınmamıştır. Kaleme aldığı üç romanının da ana karakteri erkek olan Sabahattin Ali, bu üç karakteri de bulundukları çevreye uyum sağlayamamış kişilerden seçmiştir. Farklı mekan ve farklı zaman dilimlerini anlatan romanları ile sosyal gerçekçi eserler kaleme almış olan Sabahattin Ali'nin dili de yalın, sade ve anlaşılır bir dildir.
Sabahattin Ali’nin 5 adet öykü kitabı aşağıda listelenmiştir.
Sabahattin Ali'ni oyunu 1936 yılında "Esirler" adı ile yayımlanmıştır. Türk tarihindeki Kürşad İhtilali'nden esinlenilerek yazılmış olan eser üç perdeden oluşmaktadır.
Sabahattin Ali’nin 5 adet çeviri eseri aşağıda listelenmiştir.
Sabahattin Ali Cumhuriyet dönemi yazarıdır.
Sabahattin Ali, “sanat toplum içindir” anlayışını benimsemiştir.
Sabahattin Ali, Toplumcu Gerçekçi edebiyat akımından etkilenmiştir. Toplumcu Gerçekçilik: 1930'lu yıllarda sosyalizm ideolojisinin sanat ve edebiyata yansıması olarak ortaya çıkmış ve ilk örneği Maksim Gorki'nin "Ana" isimli romanı kabul edilen bir akımdır. Devrim, işçi sınıfı ve sanayi akımın ele aldığı ana konulardandır. Türk edebiyatında Toplumcu Gerçekçi eserler kaleme alan yazarlar ise Anadolu coğrafyasında yaşananları konu edinmiştir. İdeolojiye angaje olmuş olan Toplumcu Gerçekçilik, 1940 ve 1950'li yıllarda Sol edebiyat olarak nitelendirilmiştir. Anadolu'nun problemlerini ve bu problemlerin çözümlerini arayan Toplumcu Gerçekçi eserler 1940 yılına kadar gösterilen Anadolu'dan daha başka bir Anadolu'yu göstermiştir. Sanatın gerçeği yansıtması gerektiğini savunan Toplumcu Gerçekçi Türk yazarlardan bazıları aşağıda listelenmiştir.
Sabahattin Ali’nin etkilendiği isimlerden bazıları aşağıda listelenmiştir.
Sabahattin Ali, tüm iyi edebiyatçılar gibi hem eser verdiği dönemde hem de vefatından sonra birçok kişiyi etkilemiştir.
Sabahattin Ali, roman, öykü ve şiir gibi birçok türde beğenilen ve başka yazarları etkileyen eserler kaleme alması, Türk hikâyeciliğini Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir ve Samim Kocagöz çizgisi ile devam edecek olan yeni bir mecraya sürüklemesi ile edebiyatımızda önemli bir yere sahip olmuştur.
Sabahattin Ali, "Sanat gücünü daha çok hikayelerinde gösteren, Anadolu köy kasaba hayatından aldığı acıklı konuları gerçekçi bir yöntemle işleyen, kuvvetli doğa tasvirleriyle sert çizgili çarpıcı bir tragedya niteliği kattığı hikayeler yazan" şiir, öykü, roman ve tiyatro gibi birçok edebi türde eser kaleme almış Toplumcu Gerçekçi bir yazardır. Eserlerinde sade ve anlaşılır bir dil kullanmış, “halkın konuştuğu, anladığı dili kullanma” prensibini benimsemiştir.
Sabahattin Ali’nin eserleri birçok gazete ve dergide yayımlanmıştır. Sabahattin Ali’nin eserlerinin yayımlandığı yerler aşağıda listelenmiştir.
Sabahattin Ali, yazarlık dışında mümeyyizlik, yayıncılık, çevirmenlik, kamyon ve nakliyecilik gibi pek çok farklı işte çalışmıştır.
Sabahattin Ali, İstanbul Muallim Mektebi’nden öğretmenlik diploması ile mezun olduktan sonra ilk öğretmenlik deneyimini Yozgat Merkez Cumhuriyet İlkokulunda gerçekleştirmiştir. 1928 yılında ise eğitim amacıyla Türkiye Cumhuriyeti tarafından Almanya'ya gönderilmiştir. On beş gün Berlin'de kalan Sabahattin Ali sonra Potsdam'a yerleşmiştir. Almanya'da hem özel bir kurumdan hem de bazı kişilerden özel Almanca dersi alan Sabahattin Ali, Almanya'daki ikinci yılını tamamlamadan Türkiye'ye geri dönmüştür.
Sabahattin Ali, Türkiye'ye döndükten sonra Nihal Atsız, Pertev Naili Boratav, Orhan Şaik Gökyay ve Nihad Sâmi Banarlı gibi arkadaşlarının yanında kalmış, Bursa'nın Orhaneli ilçesine ilkokul öğretmeni olarak atanmıştır. Bursa'nın ardından Aydın'a Almanca öğretmeni olarak atanmıştır. Sabahattin Ali, Aydın'dayken komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılmış ve hakkında önce serbest kalması yönünde bir karar verilse de soruşturma ilerlemiş ve bir süre Aydın Hapishanesi'nde tutuklu kalmıştır. Sabahattin Ali, Aydın Hapishanesi'nden çıktıktan sonra Almanca öğretmeni olarak Konya Ortaokulu'na atanmıştır.
Sabahattin Ali, 22 Aralık 1932 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü gibi Türk devlet yöneticilerini yerdiği iddiasıyla tekrar tutuklanmıştır. Bu tutuklanması bir toplantıda okuduğu "Hey anavatanından ayrılmayanlar" şeklinde başlayan şiirdir. Önce Konya ardından da Sinop Cezaevine gönderilen Sabahattin Ali, Cumhuriyet'in 10. kuruluş yıl dönümü sebebiyle çıkan genel aftan yararlanarak serbest kalmıştır. Sinop'ta kaldığı cezaevi günümüzde müze haline getirilmiş ve ziyarete açılmıştır.
Sabahattin Ali, Almanya'ya gidip komünizmle tanışana kadar Türk Ocakları'na giden, Türkçülük düşüncesini benimsemiş birisidir. Siyasi fikirlerini eserlerinde ve çeşitli yazılarında dile getirmekten çekinmeyen Sabahattin Ali, bu nedenle birçok kez tutuklanmış ve hapis cezasına çarptırılmıştır. Tek parti sistemine karşı olan ve bunu sık sık dile getiren Sabahattin Ali, İşçi Partisi'ne girmek istemiş fakat kabul edilmemiştir. Marksist bir yönü de bulunan Sabahattin Ali, ırkçılık ve Turancılık üzerine yazılar da yazmıştır.
Sabahattin Ali'nin hayatını konu alan ve anlatan birçok belgesel ve program bulunmaktadır. Sabahattin Ali'nin hayatını anlatan bu belgesel ve programlara internet üzerinden ulaşmak mümkündür. İnternet üzerinden ulaşılabilecek bazı belgesel ve programlar aşağıda listelenmiştir.
Sabahattin Ali’nin 20 adet sözü aşağıda listelenmiştir.
Sabahattin Ali’nin almış olduğu ödüller bilinmemektedir.
Sabahattin Ali, baba tarafından Trabzon Oflu, anne tarafından Bulgaristan Lofçalıdır.
Sabahattin Ali'nin babası piyade yüzbaşısı Cihangirli Ali Selahattin Bey'dir. Ali Selahattin Bey 1876 yılında doğmuş, 1926 yılında vefat etmiştir. İstanbul'un eski ve asil bir ailesinden gelen Ali Selahattin Bey, Gümülcine'deki görevinin ardından 1. Dünya Savaşı yıllarında Çanakkale’ye Divan-ı Harb Örfi Reisi olarak gönderilmiştir. Çanakkale'deki görevinin ardından ailesiyle birlikte önce İzmir, ardından da Balıkesir’in Edremit ilçesine taşınmıştır. Eğridere'de zabit olarak çalıştığı dönemde kendisinden on altı yaş küçük olan Hüsniye Hanım ile evlenmiştir. Ali Selahattin Bey, Tevfik Fikret ve Prens Sabahaddin gibi dönemin entelektüelleri ile dosttur ve bu nedenle ilk oğluna Sabahattin, ikincisine Fikret ismini vermiştir. Tek kızı ise 1920 yılında aileye katılan Süheyla'dır.
Sabahattin Ali'nin çocukluğu birden fazla şehirde geçmiştir. Annesi Hüsniye Hanım, on altı yaşında evlenmiş ve ruhsal sorunlarından ötürü defalarca intihara kalkışmıştır. Annesinin ruhsal problemleri ve ailesinin yaşadığı maddi zorluklar Sabahattin Ali'nin çocukluğunu etkilemiştir. Sabahattin Ali'nin çocukluk arkadaşı Ali Demirel, Hüsniye Hanım'ı "çok sinirli bir insan "olarak tanımlamıştır. İnsanlara karşı kapalı, arkadaşlarının oyunlarına katılmayan, kendi hâlinde takılmayı seven, daha çok evde kitap okuyan ya da resim çizen bir çocuk olan Sabahattin Ali, çocukluk döneminde yaşadığı tüm zorluklara rağmen başarılı bir öğrenci olmuştur.
Sabahattin Ali, eğitim hayatına 7 yaşında gitmeye başladığı Üsküdar Doğancılar’daki Füyuzat-ı Osmaniye Mektebi’nde başlamıştır. Daha sonra babasının görevi nedeniyle gittikleri Çanakkale'de Çanakkale İptidai Mektebinde okumuştur. Daha sonra ise ailesi ile birlikte gittikleri Balıkesir Edremit’in İptidai Mektebi’nde eğitim görmüştür. Edremit İptidai Mektebi'nin başarılı öğrencilerinden biri olan Sabahattin Ali, bu okuldan 1921 yılında mezun olmuştur. Mezun olduktan sonra 1 yıl İstanbul'da dayısının yanında kalan Sabahattin Ali, ardından Balıkesir'e geri dönerek 1922-1923 ders yılının başında Balıkesir Muallim Mektebine kaydolmuştur. Burada okuduğu dönemde edebiyat ile haşir neşir olan Sabahattin Ali, çeşitli dergilere yazılar, şiirler göndermiş ve arkadaşlarıyla birlikte okul gazetesi yayımlamıştır. Bu gazetede Sabahattin, Gültekin ve Halit Ziya imzalarıyla çeşitli hikaye, şiir ve karikatürler yayımlamıştır. Sabahattin Ali'nin "Kamer-i Mestur" ve "Saçlarımın Türküsü" adlı şiirleri bu gazetede yayımlanmıştır. Balıkesir Muallim Mektebi’nde eğitim aldığı 5 yıllın sonunda okul müdürü Esat Bey'in aracılığıyla 1926 yılında İstanbul Muallim Mektebi’ne nakledilmiştir. İstanbul Muallim Mektebi’nde eğitim almaya başladıktan sonra aynı okulda öğretmen olan Ali Canip Yöntem’in teşvikiyle dergilere şiirler ve hikâyeler göndermeye devam eden Sabahattin Ali, 21 Ağustos 1927 yılında bu okuldan öğretmenlik diplomasını alarak mezun olmuştur.
Sabahattin Ali, 1932 yazında İstanbul'da eczacı Salih Başotaç'ın evinde tanıştığı Aliye Hanım'la 16 Mayıs 1935 tarihinde Kadıköy Evlendirme Dairesi'nde evlenmiştir. Eşini çok seven ve ona çeşitli mektuplar yazan Sabahattin Ali, bir mektubunda Aliye Hanım'a “Mektubunu aldım. ‘Ben fena kız değilim, senin meyus olmayıp saadetin için hayatımı şimdi fedaya hazırım!’ diyorsun. Aliye, bana böyle şeyler yazma… Sonra ben sana deli gibi aşık olurum. Senin ne iyi kız olduğunu biliyorum. Muhakkak ki hayatımda yaptığım ve yapabileceğim en iyi iş seninle hayatımı birleştirmek oldu. Bundan sonra ne diye kederli ve üzüntülü şeyler yazalım… Mektubundaki ‘Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm!’ cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden çok seveceğim. Benim nasıl sevebileceğimi göreceksin.” sözleri ile seslenmiştir.
Sabahattin Ali’nin tek çocuğu Türk piyanist ve müzikbilimci Filiz Ali'dir.
Sabahattin Ali, öldürüldüğünde 41 yaşındadır. Sabahattin Ali, hakkında açılan davalardan ve verilen haksız mahkûmiyet kararlarından bunaldığı ve sürekli tedirgin bir yaşam sürdüğü için Türkiye'den kaçmak istemiştir. Bu amacını gerçekleştirmek için cezaevinde tanıştığı arkadaşı Berber Hasan’ın bir tanıdığı olan Ali Ertekin’le 31 Mart 1948’de Kırklareli’ne gitmek için yola çıkan Sabahattin Ali, 1 Nisan 1948’de Ali Ertekin tarafından yolculuk esnasında öldürülmüştür.
Sabahattin Ali'nin mezarı yoktur. Sabahattin Ali'nin bedenini bir çoban bulmuştur. Bedeni bulan çoban, 16 Haziran 1948 tarihinde durumu jandarmaya bildirmiştir. Beden Adli tıp yolunda kaybolmuştur.
Sabahattin Ali hakkında yazılmış olan kitaplardan bazıları aşağıda listelenmiştir.