Oya Baydar (3 Temmuz 1940, İstanbul), Türk edebiyatına önemli eserler armağan etmiş ve ödüller kazanmış Türk yazar, gazeteci, sosyolog, akademisyen ve editördür. Baydar, ortaöğrenimini Notre Dame de Sion Kız Lisesi’nde, yükseköğrenimini ise İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde tamamlamıştır. Ürettiği eserler, sosyal perspektifi ve siyasi aktivistliği, onun ideolojik duruşunu yansıtır. Oya Baydar ile ilgili yapılan biyografi araştırmaları, yazarın sosyalizm ideolojisini derin bir şekilde yaşadığını ve teorik formülasyonlarında da yer aldığını göstermektedir. Bu yazımızda, birçok dile çevrilen eserleriyle hem ulusal hem de uluslararası ödüller kazanan Oya Baydar kimdir sorusunu yanıtlayacak ve yazarın yaşam öyküsü ve eserleri hakkında detaylı bilgi vereceğiz.
Oya Baydar’ın yazmış olduğu 18 adet eser aşağıda listelenmiştir:
Oya Baydar’ın ilk eseri, önce Hürriyet gazetesinde tefrika edilen ve sonra İnkılap Yayınları tarafından 1960 yılında basılan “Allah Çocukları Unuttu” adlı eseridir. Yazar, bu romanı dolayısıyla o dönem öğrencisi olduğu Notre Dame de Sion Lisesi’nden atılmış ancak karar, Baydar’ın mezuniyetinden sonra geldiği için yürürlüğe konulmamıştır.
Aslında Baydar’ın ilk romanı 1958 yılında Hürriyet gazetesinde tefrika edilmiştir. 17 yaşındayken yazdığı ilk romanı ile kendisine “Türkiye’nin Françoise Sagan’ı” denmiştir. Kitaplaştırılmayan bu eserden sonra, 1960 yılında “Allah Çocukları Unuttu” romanını aynı gazetede tefrika ettirmiş sonraki dönemde de romanlaştırılmasına izin vermiştir.
Oya Baydar’ın toplam 15’ten fazla eseri vardır. Bu eserler roman, anlatı, deneme ve öykü türlerindedir. Ayrıca derlenmesine katkıda bulunduğu ve editörlüğünü yaptığı birçok eser de vardır. Oya Baydar, yeni eserler üretmeye devam etmektedir.
Oya Baydar’ın Almanya’da yaşadığı dönemde kaleme aldığı ve 1991 yılında yayımlanan eserde, on iki öykü bulunmaktadır. On iki öykü “Duraklar”, “Vedalar”, “Anımsamalar” ve “Branderburg Kapısında Ölüm” adlı dört ana bölümde tasnif edilmiştir. Oya Baydar, “Elveda Alyoşa” eseriyle, 1991 yılı Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanmıştır.
Öyküler çoğunlukla Doğu Avrupa, özellikle de Almanya’da 80’li yılların son dönemlerindeki siyasal çalkantı ve dönüşümleri ele almaktadır. Baydar, Almanya’da edindiği izlenimleri hikâyeleştirirken Berlin Duvarı’nın yıkılışına da tanık olmuştur. Berlin Duvarı’nın yıkılışı yazar için sosyalizm ideolojisinin de çökmesi anlamına gelmektedir. Tüm süreci yaşayan ve duygusal olarak etkilenen Oya Baydar, “Elveda Alyoşa”da yaşadığı ruhsal travma ve içe dönük özeleştiriyi konu almaktadır.
Baydar, eserinde sosyalizm gibi gerçekliklerin tükenmiş ve tamamen geri dönülemez şekilde çökmüş olmasının itirafını yapmaktadır. Yazar ayrıca kaybolan romantik duyguların, çöken ütopyaların, insan psikolojisinde oluşan rasyonellik ve hesaplılık duygusunun verdiği acıyı, teslimiyeti ve çaresizliği ortaya koymaktadır: “Asıl gazetecinin sorularına verdiğin yanıtların kahredici ölçülülüğünde, sağduyuya uygunluğunda, ‘aklı başında’lığında, hesaplılığındaydı hüzün. ‘Artık iyimser olamıyorum’, demendeki gizli boyun eğişte, kanıksamışlıkta, artık olduğun gibi olmamanda, artık hiç birimizin eskisi gibi olamamamızdaydı.”
Oya Baydar’ın romanlarının bir listesini aşağıda bulabilirsiniz:
Oya Baydar’ın en önemli romanı, teknik açısından “O Muhteşem Hayatınız” isimli eseridir. Baydar’ın önemli ödüller almış birçok romanı vardır fakat yazar, “O Muhteşem Hayatınız” romanının teknik açıdan en önemli eseri olduğunu ifade etmektedir.
2012 yılında basılan “O Muhteşem Hayatınız” romanında Baydar, okuru kendi kimliğini arayan roman kahramanları ile bir araya getirmiştir. Roman, bir arşivcinin (Toplayıcı) sevdiği opera sanatçısı (Diva) ile ilgili yıllardır biriktirdiği fotoğraflar ve notları, sahibine hediye etmesiyle başlar. Romanın ilerleyen sayfalarında Diva’nın kızı ile olan ilişkisini, Toplayıcı’nın fotoğraflar üzerinden kurguladığı farklı bir hayatın gerçekle çatışmasını okumak mümkündür.
Oya Baydar, romanı nasıl geliştirdiğini bir röportajında şu sözlerle anlatmıştır: “Bir gün tanımadığım birinden, bana ait eski fotoğrafların kendisinde bulunduğu bilgisi geldi. Tabii merak ettim. Kendisiyle tanıştık. Fotoğrafları bitpazarında tesadüfen bulmuştu. Çok hoş, nazik, iyi bir beydi. Romandaki 'Toplayıcı' karakterine ilham verdi. Ama tabii onu bir roman kişisine dönüştürürken, ister istemez farklı bir kimliğe büründürdüm. Toplayıcının arşivini sakladığı yere birlikte giderken, yolda sürekli olarak ‘O muhteşem hayatınız, Oya Hanım’ diyordu. O öyle dedikçe ben utanıyordum, yerin dibine geçiyordum, ‘Benim hiç öyle muhteşem bir hayatım olmadı. Ben basit bir subay çocuğuydum’ falan diyordum. Bana arşivini gösterirken, onun topladığı fotoğraflar üzerinden kafasında kendi romanlarını, kendi hikâyelerini yazdığını fark ettim. Geliştirilmeye çok elverişli bir konuydu. İnsanın gerçek hayatı, dıştan görüldüğü gibi midir, fotoğraflar neleri saklar ana fikri üstünden romanı geliştirdim.”.
Oya Baydar’ın diğer eserlerini şöyle listelemek mümkündür:
Oya Baydar, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın önemli yazarlarındandır. Eserlerinde sosyalist ve toplumcu bir bakış açısını benimsemiş ve edebi anlamda “Toplumcu Gerçekçilik” akımından etkilenmiştir. Bu akım, 20. yüzyılın ortalarında özellikle Türkiye'de ve diğer bazı ülkelerdeki sosyalist hareketlerle paralel olarak gelişmiş ve edebi eserlerde toplumun sorunlarını, emekçilerin mücadelesini ve sosyal adaletsizlikleri konu almıştır.
Baydar'ın yazıları, bu bağlamda toplumun sosyal, politik ve ekonomik yapısını eleştiren, bireylerin ve sınıfların sorunlarına dikkat çeken bir anlayışa sahiptir. Özellikle işçi sınıfının durumu, kadın hakları ve toplumsal adalet gibi konuları işleyen eserlerinde, bu akımın etkileri net bir şekilde görülmektedir.
Toplumcu gerçekçilik akımının önemli yazarları arasında, Anadolu insanının yaşam mücadelesini, yoksulluk ve adaletsizlik konularını işleyen ve İnce Memed serisiyle bu bağlamda dikkat çeken yazar Yaşar Kemal bulunmaktadır.
Oya Baydar, lise dönemindeyken Fransız yazar Françoise Sagan’dan etkilenmiş ve ilk tefrika romanını yazmıştır. Daha sonraki dönemlerde etkilendiği birçok yazar dikkat çeker. Bu etkiler özellikle Türk edebiyatının önemli isimlerinden Sait Faik Abasıyanık ve Orhan Kemal'den gelmektedir. Baydar, Sait Faik'in "Yazmasam çıldıracaktım" sözüne atıfta bulunarak, yazma sürecini açıklamıştır. Sait Faik'in insan odaklı ve toplumsal gerçekçi anlatım tarzı, Baydar'ın eserlerinde de görülür.
Orhan Kemal'in etkisi ise daha çok Baydar'ın toplumcu bakış açısında ve toplumun alt sınıflarını ele alış biçiminde kendini gösterir. Özellikle "Sıcak Külleri Kaldı" romanında, Türkiye'nin son kırk yılındaki sosyal ve siyasi olayları ele alışında bu etkiyi görmek mümkündür. Bu eser, Türkiye'deki askeri darbeler, faili meçhul cinayetler ve toplumsal dönüşümleri derinlemesine inceleyerek Orhan Kemal'in toplumsal gerçekçi anlatımını çağrıştırır. Eser, yayımlandığı dönemdeki Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanmıştır.
Son olarak, Baydar'ın toplumsal ve siyasi olaylara dair derinlemesine analizlerinde, karakterlerinin içsel çatışmalarında ve toplumun farklı kesimlerini betimleme tarzında Stefan Zweig ve Bertolt Brecht gibi Avrupalı yazarların da etkisi hissedilir.
Oya Baydar'ın yazarlık kariyeri boyunca, özellikle Türkiye'de toplumsal gerçekçilik ve sosyalist edebiyat anlayışına sahip birçok yazar üzerinde etkisi olmuştur. Bu etkiler, hem yazdığı konular hem de kullandığı dil aracılığıyla belirgin hale gelmiştir.
Baydar’ın özellikle “Elveda Alyoşa” ve “Sıcak Külleri Kaldı” gibi eserlerinde görülen tarihsel ve toplumsal eleştiriler, Türkiye’deki birçok genç yazarın eserlerine ilham olmuştur. Baydar'ın yazarlık tarzı, toplumsal olayları ve bireysel trajedileri derinlemesine ele alması genç yazarlara da rehberlik etmiştir.
Oya Baydar, Türk edebiyatı için büyük öneme sahip bir yazardır. Onun edebiyat sahnesindeki önemi birkaç ana başlık altında incelenebilir:
Oya Baydar, Türk edebiyatının önemli yazarlarından biri olarak, toplumsal ve bireysel sorunları cesurca ele almış ve edebi bir dil aracılığıyla geniş kitlelere ulaştırmıştır. Onun eserleri, hem dönemini yansıtan belgeler niteliğinde hem de evrensel temaları ele alarak geleceğe ışık tutan çalışmalardır.
Oya Baydar kariyeri boyunca birçok dergi, gazete ve çeşitli yayın organlarında yazılar yayımlamıştır. İşte bazı önemli yayınlar:
Oya Baydar, 1964’te başladığı İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdikten sonra aynı bölümde akademik kariyer yapmaya başlamıştır. Doktora olarak hazırladığı “Türkiye’de İşçi Sınıfının Doğuşu ve Yapısı” konulu tezi, Üniversite Profesörler Kurulu tarafından iki kez reddedilmiştir. Bu durum öğrencilerin ayaklanmasına neden olmuş ve böylelikle ilk üniversite işgal eylemi gerçekleşmiştir. Baydar, olaylar üzerine İstanbul Üniversitesi’nden ayrılmış, bir süre ABD Columbia Üniversitesi’nde sosyal bilimlerde istatistik yöntemler üzerine çalışmıştır.
1969’da Türkiye’ye dönerek Ankara Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde akademik kariyerine devam etmişse de 12 Mart 1971 askeri darbesinin ardından tutuklanmıştır. Tahliye edildikten sonra Yeni Ortam ve Politika gazetelerinde köşe yazarlığı yapmış, 16 Haziran 1974 yılında ise Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin kurucuları arasında yer almıştır. Daha sonra Türkiye Komünist Partisi’ne katılmış, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, yazıları hakkında 27 yılı aşkın hapis cezası nedeniyle yurt dışına çıkmak zorunda kalmıştır. 12 yıl boyunca siyasi mülteci olarak Avrupa’nın birçok kentinde yaşamış, 1989 yılında Frankfurt’ta sürgündeyken Berlin Duvarı’nın yıkılışına yakından tanık olmuştur. Oya Baydar, 1992 yılında çıkarılmış olan kısmi aftan yararlanarak Türkiye’ye dönmüştür. Tarih Vakfı ve Kültür Bakanlığı’nın ortak yayını İstanbul Ansiklopedisi’nde redaktör ve Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi’nde Genel Yayın Yönetmeni olarak çalışmıştır. Baydar, daha sonra yazarlığa ağırlık vermiştir.
Oya Baydar, uzun yıllar boyunca sosyalist görüş içinde yer almıştır. Sosyalizm yani toplumculuk, Toplumsal refahı devlet inisiyatifinin getireceğini savunan, işçi sınıfının yönetime katılmasına odaklanan siyasi bir öğretidir.
Oya Baydar, sosyalizmi benimseyen siyasi görüşü nedeniyle Türkiye’nin belirli politik dönemlerinde çeşitli tutuklamalar yaşamıştır. “Türkiye’de İşçi Sınıfının Doğuşu ve Yapısı” konulu tezinin reddedilmesi nedeniyle İstanbul Üniversitesi öğrencileri, üniversitenin rektörlük binasını işgal etmişler, bu nedenle üniversiteden ayrılmak durumunda kalmıştır. Daha sonraki dönemlerde yaşanan askeri darbeler, Baydar’ın ülkeden ayrılmasına neden olmuştur. Berlin Duvarı’nın yıkılışı ise Baydar’ın teorik ve pratikte birebir uyguladığı sosyalizm ideolojisinin çökmesi olarak kabul edilmiş, dolayısıyla yazar duygusal bir iç çatışmayla baş başa kalmıştır.
Oya Baydar, 12 Mart 1971 darbesinden sonra tutuklanmıştır. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra da Türkiye’de hakkında 27 yılı aşkın süreli bir tutuklama cezası çıkarılmıştır. Bu dönemde yurtdışında bir toplantıda olan Baydar, hem daha önce yaşadığı tutukluluk dönemindeki deneyimlerinden dolayı hem de sokakta güvenliği olmadığı için yurt dışında kalmayı tercih etmiş ve o dönem Türkiye’den ayrılan 40 bine yakın insan arasında yer almıştır. Baydar, Almanya’ya iltica ederek siyasî sürgün olmuştur. Baydar sürgünde olduğu süreci, 1991 yılında yayımlanan “Elveda Alyoşa” isimli eserinde anlatmıştır.
Oya Baydar 12 yıl sonra, 1992 yılında Türkiye’ye dönmüştür. Baydar, bu dönemle ilgili yaşadıklarını bir köşe yazısında şöyle dile getirmiştir: “Yurt dışında geçirdiğim 12 yıl boyunca, kendimi hep zamanda ve mekânda sürgün hissettim: Yitik bir zaman, yaşamınızdan koparılan, çalınan koskoca bir dilim. Darbenin ardından arkadaşlarımız, yoldaşlarımız öldürülürken, işkence görürken, zindanlarda çürürken, sürgün bir ayrıcalıktı yine de. O ayrıcalığa sahip olmanın, kaçıp sıyırtmış olmanın vicdanıma, yüreğime yüklediği ağırlık, eksiklenme duygusu yıllarca terk etmedi beni.”.
Oya Baydar’ın eserlerinde yer alan çarpıcı sözlerinden 20 tanesi şöyledir:
Oya Baydar’ın ödül alan eserleri ve ödülleri şöyledir:
Oya Baydar, İstanbul Kadıköy doğumlu olmakla birlikte babası Ahmet Cevat Baydar’ın kökleri babaannesi tarafından Çerkes asıllı olan, Osmanlı sarayında bulunmuş bir ailenin torunudur. Anne tarafı da Cumhuriyet’in devrimlerini hızla benimseyen bir ailedir. Baydar’ın annesi Behice Hanım, Cumhuriyet’in ilk öğretmenleri arasındadır.
Oya Baydar’ın babası Albay Ahmet Cevat Baydar’dır. Subaylık mesleği nedeniyle ülkenin birçok yerinde görev yapmıştır. Oya Baydar lisedeyken vefat etmiştir.
Oya Baydar, “Aşktan ve Devrimden Konuşuyorduk” isimli nehir söyleşisinde babasını şu sözlerle anlatmaktadır: “Babam Frankofon bir eğitimden geliyor. Önce Saint Benoit’ya, babaannemin tabiriyle Frerler’e gidiyor. Ama sonra Ahmet Sırrı Paşa’nın torunu gâvur mektebinde okuyor, dedikodusu yayılmasın diye, oradan alınıp Galatasaray’a veriliyor. Galatasaray’ı bitirdikten sonra da Fransa’ya, yine babaannemin tabiriyle Ulum-u Siyasi’ye (Siyasi Bilimler) okumaya gidiyor. Birinci Dünya Savaşı başlayınca, birtakım gençler yurt dışından geriye dönüp savaşa katılıyor. Babam da onlardan. Dört yıl kadar çeşitli cephelerde savaşıyor. Sonra Kurtuluş Savaşı… Babam Galatasaray takımının ilk futbolcularındanmış. 'Küçük Ahmet' diye biliniyor…”
Oya Baydar, kendi çocukluğu için “pastoral bir yaşamdı” ifadesini kullanmaktadır. Ailesinin farklı kökenlere dayanması, Baydar’ın çocukluktan itibaren renkli bir hayatı yakından tanımasını, farklı renkleri daha kolay kabul edebilmesini ve daha özgür bir ruhla hareket etmesini sağlamıştır. Baydar, kendi köklerini, “Devrimden ve Aşktan Konuşuyorduk” nehir söyleşisinde şöyle ifade eder: “Benim kompozisyonum şu; Kökleri Saray’da, İttihat ve Terakkici olmayan, Batı eğitimi görmüş Çerkes asıllı bir subayla, Cumhuriyet’in ilk öğretmenlerinden, inanmış Atatürkçü bir öğretmenin birlikteliğinden doğan bir tipim işte...’’. Sahip olduğu özgür ruhun lise döneminde okuldaki katı disiplin kuralları ile çatışması, Oya Baydar’ın tepkici yönünü törpülemiş ve doğru bildiklerini savunan bir yazar olması ile ilgili ilk tohumların atılmasını sağlamıştır.
Oya Baydar, okuma yazmayı beş yaşında kendi kendine öğrenmiş ve ilkokul birinci sınıfa, dönemin sonlarına doğru, Nisan 1946’da, babasının o zamanki görev yeri olan Eskişehir’de başlamıştır. Aynı yılın sonbaharında babasının İstanbul’a tayini nedeniyle bu şehre gelip yerleşmişlerdir. Baydar’ın babası yabancı okullarda eğitim aldığı için kızının da böyle okullarda okumasını istemektedir. Oya Baydar, 1952 yılında Harbiye’de bulunan Notre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi’ne yarı burslu olarak girer.
Baydar’ın ortaokul ve lise yılları sınıfın en arkasında oturduğu sıranın altına yerleştirdiği romanları okuyarak geçmiştir. Bir yazar olma tutkusu bu dönemde ateşlenen Baydar, 1957 / 58 yılında Françoise Sagan’ın “Bonjour Tristesse” romanına öykünerek ilk roman denemesini yapmıştır.
Yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde tamamlayan Oya Baydar, burada akademisyenlik yapmaya başlamıştır. Doktora tezinin iki kez reddi nedeniyle Deniz Gezmiş ve arkadaşları rektörlüğü işgal etmiştir. Bu olaydan sonra Oya Baydar üniversiteden ayrılarak Amerika’ya gitmiştir. Columbia Üniversitesi Sosyal Bilimler fakültesinde istatistik yöntemler üzerine çalışan Baydar, 1969’da Ankara Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde akademik kariyerini sürdürmeye çalışmışsa da 12 Mart 1971 askeri darbesi nedeniyle tutuklanmıştır.
Oya Baydar’ın aktivist yapısı, sosyalizmi yaşamında birebir uygulaması ve sosyalist yapılaşma içinde yer alması eserlerine de yansımıştır. Toplumcu gerçekçi türde eserler kaleme alan yazar, dil olarak naif ve yumuşak bir anlatımı tercih etmiştir. Romanlarında duygusal olaylara, geri dönüşlere ve sorgulamalara yer veren Baydar, özellikle Berlin Duvarı’nın çöküşüyle son bulduğuna inanılan sosyalizmin günümüze nasıl evrildiği konularında yazdığı yazılarla dikkat çeker.
Oya Baydar’ın eserlerinde kahramanların iç dünyaları ayrıntılı olarak betimlenir, birey ön plana çıkar ve yansıtılan sosyal sorunlarla ilgili çözüm arayışları yer alır. Mesaj ağırlıklı bir tarzı olan Baydar, toplumun ve insanın gerçeklerini yansıtır, bu nedenle eserleri modern roman ve hikâye özelliklerini taşımaktadır.
Oya Baydar iki evlilik yapmıştır. Birincisi İstanbul Üniversitesi’nde asistan iken aynı fakültede bulunan meslektaşı Muzaffer Sencer ile olmuştur. 1964 yılında başlayan evlilik 1971 yılında boşanma ile son bulmuştur. Baydar, ikinci evliliğini Aydın Engin ile gerçekleştirmiştir. Aydın Engin, Oya Baydar çiftinin Ekim adında bir oğulları olmuştur.