Mehmed Fuad Köprülü (4 Aralık 1890, İstanbul - 28 Haziran 1966, İstanbul), Türkiye’de modern edebiyat tarihçiliğinin kurucusu olan, şiir, araştırma, biyografi, inceleme, makale, edebiyat tarihi gibi türlerde toplam binden fazla eser kaleme almış Türk edebiyatçı, Türkolog, ordinaryüs profesör, tarihçi, siyasetçi, gazeteci ve eski dışişleri bakanıdır.
Mehmed Fuad Köprülü, eğitim hayatına Yerebatan semtindeki Ayasofya Merkez Rüştiyesi’nde başlamış, Mercan İdadisi’ne devam etmiş ve Fransızca, Farsça, Arapça öğrenmiştir. Eğitim hayatına 1907 – 1910 yılları arasında İstanbul Darülfünunu’nda Mekteb-i Hukuk bölümünde devam etmiş fakat verilen eğitimi yetersiz bulduğu için yarım bırakmıştır. Yazarlık dışında birçok işle uğraşan Köprülü'nün biyografisi incelendiğinde 1910 - 1913 yılları arasında Mercan, Kabataş İstanbul ve Galatasaray liselerinde Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yaptığı, 1913 yılında da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Edebiyatı tarihi profesörlüğü görevine getirildiği görülmektedir. Edebiyat Fakültesi dekanlığı, Maarif Vekâleti müsteşarlığı, milletvekilliği ve Dışişleri Bakanlığı yapmıştır. 2 Kasım 1924'te Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünü kuran Mehmed Fuad, birçok mecmu da yayımlamıştır. Sürekli çalışan, yaşam özeti başarılarla dolu olan, ordinaryüslüğe yükselen Mehmed Fuad Köprülü, Atatürk'ün bizzat takdirini kazanmış bir aydındır.
Mehmed Fuad Köprülü’nün 36 adet eseri aşağıda maddeler halinde listelenmiştir:
Mehmed Fuad Köprülü'nün ilk kitabı "Ulûm-ı Siyâsiyye ve İçtimâiyye Kütüphanesi" külliyatı içinde bulunan, Fransız sosyolog ve antropolog Gustave le Bon’un "Psychologie Des Foules" isimli eserinden "Rûhu’l-cemâat" ismiyle yaptığı tercümedir. İlk telif eseri ise "Hayât-ı Fikriyye-Tetebbuât-ı İlmiyye ve Felsefiyye"dir. (Ömer Faruk Akün)
Mehmed Fuad Köprülü’nün 210 tane eser ve araştırması, 1000’e yakın da makalesi vardır. (Halil İnalcık)
Mehmed Fuad Köprülü’nün 20 adet şiirinin ismi aşağıda maddeler halinde listelenmiştir:
Mehmed Fuad Köprülü’nün en önemli şiirlerinden beş tanesi aşağıda verilmiştir:
VATAN
Göklere ulaşan ak saçlı dağlar,
"Vatan, vatan" diye seslenir bana!
Koynu tombul tombul salkımlı bağlar,
"Vatan, vatan" diye seslenir bana!
Taştan taşa seken kıpırdak sular,
Bağrı fırtınalı yeşil korular,
Destanlar yaratan şanlı ordular,
"Vatan, vatan" diye seslenir bana!
Bulutun üstünde yüzen uçaklar,
Yücelerde yanan alev bayraklar,
Kızıl batılarla pembe şafaklar,
"Vatan", diye seslenir bana.
Sılaya gurbete alıp götüren,
Dev yürüyüşlü heybetli tren,
Bozkırlarda suyun şahidi seren,
"Vatan, vatan" diye seslenir bana.
Yazıları silik mezar taşları,
Yetmişlik ninemin bakır saçları,
İncir, zeytin, badem, nar ağaçları,
"Vatan, vatan" diye seslenir bana.
Kıvrım kıvrım yollar, köprüler, hanlar,
Ovalardan yer yer pulluk, sabanlar,
Bacalardan tüten isli dumanlar,
"Vatan, vatan" diye seslenir bana!
AKINCI TÜRKÜLERİ
Tuna boylarında sıra selviler
Tanyeli estikçe sessiz ağlarmış
Gül bahçelerinde baykuşlar öter
Şu viranelikler eski bağlarmış
Kırık minareden duyulmaz ezan
Hep ocaklar sönmüş devrilmiş kazan
Bir inilti duydum sandım bir ezan
Sesime ses veren karlı dağlarmış
Söğüt dallarında hasta serçeler
Eski akın destanını heceler
Tuna ağlıyormuş bazı geceler
Göğsünde kefensiz şehitler varmış
Kırık minareden duyulmaz ezan
Hep ocaklar sönmüş devrilmiş kazan
Bir inilti duydum sandım bir ezan
Sesime ses veren karlı dağlarmış
Haydi eski ozan al sazı ele
Düşmanlar içine düşsün velvele
De ki: Hor bakmayın bu durgun sele
O yetmişbir kavme akın çıkarmış
Bozulan bağların üzümü acı
Asi köle kesmiş eski haracı
Yine yedi kral giymişler tacı
Şahin yuvasını kargalar sarmış
ŞEHİT VE HİLAL
Zulmette mi kaldı, ne bu akşamın hali?
Bir gariplik çökmüş yine durgun denize…
Benzetirdim bir veremli sarı benize
Altın saçlı, matem yüzlü güzel hâleli.
Yine doğmuş, vadilere dökmüş saçını
Fakat nerde göremedim altın tacını
Altın taçlı yüce hilal sen kaç asırdır
Evladının hüsranına yaşlar dökersin
Nazlı “Orhon” sularına akis edersin,
Yeşil “Tuna” boylarında gözlerin kalır.
Sendin gören ecdadımın şan demlerini;
Anlat şimdi asırların matemlerini.
Mâi, derin bir karanlık… ıssız bir vadi…
Yalnız uzak boşluklarda eski bir kaval…
Lakin bu ses cedlerimin sesi:
-“Ey hilal”
Tak tacını, kahramanlık günleri geldi!”
Hangi altın kavalındı??? Bu esrarlı ses?
Düşünürken, gökyüzünden geldi bir nefes:
--“Göklerde soldu siyah hüsran gülleri
Fatihlerin büyük ruhu uyandı yine:
“(Altınsoy)un bitti artık matem yılları,
Girdi zafer mevkileri turan iline..
“Türk şehidi! Zulmet yandı, kaldır başını,
Sil şefkatli gözlerinden hüsran yaşını!”
Mefkuremin rüyası mı?.. Bilemedim bu
Hakikatti, rüya demek hakikat demek
Ey ruhuma ateş koyan mukaddes dilek
Bana yalnız senin rüyan hakikat oldu
Ateş gözlü hilalinin öpüp saçını
Sordum:
-Nerde göster bana altın tacını;
Issız gece… Birdenbire karşı dağlardan
Bir kanlık uğultuyla şimşekler çaktı,
Ta önümde yükselirken kara bir duman
Penbe hilal gökyüzünden şefkatle baktı:
--“Türk şehidi, kanlarınla yıka saçını,
Koydum senin mert başına altın tacını!...
HEP GÖLGE
Gecenin ruhuma mühtez, mübhem
Serpilen girye-i ezlamıyle
Duruyorken müteellim, tenha
Cevf-i eşgafına ezhar-ı elem
Gömülen leyle-i hülyada senin
Ararım handeni, sevdalarını…
Bulamam… sonra perişan ü hazin
Ruhumun sevgili hülyalarını
…
ŞEHİDİN RÜYASI
1
Gökte yanan yıldızların sarı ateşi
Durgun sular üzerinde söndü, uzandı…
Yeşil sırtlar arkasında doğan güneşi
Türk şehidi yüce turan fecridir sandı.
Yüz çevirip göğsündeki yıldızlı aya,
İstikbali görmek için daldı rüyaya
2
Eski turan illerinde, ıssız bellerde
Atlıların naraları inledi durdu:
-Destanımız okunacak yine dillerde,
Büyük hakan altın dağda kurultay kurdu!”
Ak sakallar anladılar nedir manası
Genç kızların gözlerinden sildiler yası…
3
Donuk yüzlü cengâverler, altın kargılar
Tunç kılıçlar ellerinde Oğuz Beyleri;
Yirmi dört boy birbirinden merakla sorar:
--Kaç asırlık meşum tali’ kaldı mı geri?..”
Ateş yandı; tunç yüzlere alev süründü;
Altın tahtı üzerinde hakan göründü:
4
Türk milleti, ey Tanrı’nın en yüce soyu
“Kızıl renkli kutlu ışık ocağımızda
“Parıldarken topladım ki yirmi dört boyu:
“Artık zafer perileri kucağımızda!
“Eski hüsran yıllarının silindi ârı
“Esti Kafkas dağlarından zafer rüzgârı.
...
Mehmed Fuad Köprülü, altmıştan fazla şiir yazmıştır.
Mehmed Fuad Köprülü’nün en ünlü şiiri “Akıncı Türküleri”dir. Şiir birçok sanatçı tarafından bestelenmiş ve seslendirilmiştir.
Mehmed Fuad Köprülü’nün ilk şiiri 16 Ekim 1905’te Sultan Abdülhamid’in doğum yıl dönümü nedeniyle yazdığı ve “Musavver Terakki” dergisinde yayımlanan kasidedir.
Mehmed Fuad Köprülü’nün şiirleri, hem yazarın düşünce dünyasındaki değişimi, hem de Türk şiirinin geçirdiği süreci görme fırsatı sunmaktadır. İlk şiirlerinde Servet-i Fünun etkisi görülmektedir. Fecr-i Âti beyannamesine imza atan şairlerden biri olan Köprülü, Fecr-i Âti anlayışı ile şiirler yazdıktan sonra Ziya Gökalp’ın etkisiyle milliyetçilik akımının tesirinde kalmıştır.
Mehmed Fuad Köprülü, Fecr-i Ati anlayışı ile şiir yazdığı dönemde tabiat güzelliklerini şiirinde estetik bir unsur olarak kullanmıştır. 1913 yılında Türk Yurdu dergisinde yayımlanan "Türkün Duası" isimli şiiri ile de milli edebiyat dairesine girdiğini göstermiştir. Milli edebiyatın etkisine girdikten sonra şiirlerinde milli heyecanlarını, hayal kırıklıklarını ve vatan teması işleyen Köprülü, Türk tarihine dair göndermeler yapmış, hece ölçüsüyle ve Arapça, Farsça terkiplerden uzak şiirler yazmıştır.
Mehmed Fuad Köprülü, tek bir şiir türüne bağlı kalmamış, birçok türde şiir yazmıştır.
Mehmed Fuad Köprülü, Fecr-i Âtî isimli edebi topluluğun üyelerindendir ve Fecr-i Âtî şiir anlayışına sahiptir.
Mehmed Fuad Köprülü, ilk şiirlerinde aruz veznini kullanmışsa da milliyetçilik akımından etkilenmiş ve hece ölçüsüyle şiir yazmıştır.
Mehmed Fuad Köprülü, şiirlerinde tek bir kafiye çeşidine bağlı kalmamış birçok kafiye çeşidini kullanmıştır. Şiirlerinde aliterasyon ve asonansı da kullanan Köprülü, biçim güzelliğine önem vermiştir.
Mehmed Fuad Köprülü’nün şiirlerinin yayımlandığı gazete ve dergilerden bazıları aşağıda maddeler halinde listelenmiştir:
Mehmed Fuad Köprülü’nün 18 adet araştırma eseri aşağıda maddeler halinde listelenmiştir:
Mehmed Fuad Köprülü’nün 13 adet makalesi aşağıda maddeler halinde listelenmiştir:
Mehmed Fuad Köprülü’nün 2 adet antolojisi aşağıda maddeler halinde listelenmiştir:
Mehmed Fuad Köprülü’nün 12 adet eseri aşağıda maddeler halinde listelenmiştir:
Mehmed Fuad Köprülü, Fecr-i Âtî yazarlarındandır.
Mehmed Fuad Köprülü, Ziya Gölalp’tan etkilenmiş ve Türkçülük anlayışı ile eserler yazmıştır.
Mehmed Fuad Köprülü, milli edebiyat akımından etkilenmiştir.
Mehmed Fuad Köprülü’nün etkilendiği isimlerin bir kısmı aşağıda maddeler halinde listelenmiştir:
Mehmed Fuat Köprülü, eserleri ve hocalığı ile birçok kişiyi etkilemiştir. Köprülü’nün etkilediği kişilerden beşi aşağıda maddeler halinde listelenmiştir:
Mehmed Fuad Köprülü, Türkiye’de modern edebiyat tarihçiliğinin kurucusudur ve Türk kültür yaşamında ön plana çıkan önemli aydınlarındandır.
Mehmed Fuad Köprülü’nün eserlerinin yayımlandığı gazete ve dergilerden bir kısmı aşağıda listelenmiştir:
Mehmed Fuad Köprülü, yazarlık dışında öğretmenlik, akademisyenlik, siyaset ve devlet adamlığı, gazetecilik, edebiyat tarihçiliği gibi birçok işle uğraşmış çok yönlü bir aydındır. 1910 - 1913 yılları arasında Mercan, Kabataş İstanbul ve Galatasaray liselerinde Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yapmıştır. 1913 yılında da Halit Ziya Uşaklıgil'in istifası ile boşalan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Edebiyatı tarihi profesörlüğü görevine başlamıştır. 1915 yılında “Milli Tetebbular Mecmuası”nı yayımlamıştır. Köprülü, 1924 yılında Edebiyat Fakültesi dekanı olmuş ve Maarif Vekâleti müsteşarlığını üstlenmiştir. Sürekli çalışan Mehmed Fuad, 12 Kasım 1924'te Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünü kurmuş, “Türkiyat Mecmuası”nı yayımlamış, iki yıl sonra da Türk Tarih Encümeni başkanlığına seçilmiştir. 1931’de “Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası”nı çıkarmıştır. Üniversite eğitimini yarım bıraktığı için profesörlük unvanı almış olması eleştirilse de birçok ilmi çalışma yapan ve Mustafa Kemal Atatürk'ün bizzat takdirini kazanan Mehmed Fuad Köprülü 1933 yılında ordinaryüslüğe yükselmiştir. 1935 seçimlerinde Kars milletvekili olmuş, Demokrat Parti’nin kurucuları arasında yer almıştır. 1936-41 yılları arasında “Ülkü” dergisinde müdürlük yapmıştır. 1950’de Dışişleri Bakanlığı da yapan Mehmed Fuad, 18 Aralık 1961 tarihinde Yeni Demokrat Parti’nin kuruluşunda da rol oynamıştır.
Mehmed Fuad Köprülü, Türkçü bir isimdir.
Mehmed Fuad Köprülü, 5’inci, 6’ıncı, 7’inci dönem Kars ve 8'inci, 9'uncu, 10. dönem İstanbul milletvekilliği yapmıştır. 7 Ocak 1946’da siyasi yaşama giren Demokrat Parti’nin kurucularından birisidir. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte Dışişleri Bakanı olmuştur. Köprülü, görevi esnasında birçok faaliyette bulunmuş, Türkiye’nin NATO’ya girişinde etkin rol oynamış ve ülkemizin Atlantik Paktı'na alınması için görüşmelerde bulunmuştur. Mehmed Fuad Köprülü, 60 darbesinin ardından 6-7 Eylül 1955 olayları nedeniyle, dışişleri bakanı olarak görev yaptığı gerekçesiyle, suçlu bulunmuş ve dört ay boyunca Yassıada'da tutuklu kalmıştır. 18 Aralık 1961 tarihinde Yeni Demokrat Parti’nin kuruluşunda da aktif rol oynamıştır.
Mehmed Fuad Köprülü’nün sözlerinden 20 tanesi aşağıda listelenmiştir.
Mehmed Fuad Köprülü, İstanbul doğumludur ve soyu Sadrazam Köprülü Mehmed Paşa’ya dayanmaktadır.
Mehmed Fuad Köprülü’nün babası İsmail Faiz Bey’dir. İsmail Bey, Beyoğlu ikinci ceza kâtipliğinden emekli bir memurdur.
Mehmed Fuad Köprülü’nün çocukluğu kültürlü bir aile içinde ve geniş kütüphanesi olan bir evde geçmiştir. Mehmed Fuad, tarihin kavşağı olarak kabul edilen bir zamanda, 1890 yılında Osmanlı Devleti’nde en önemli ailelerinden biri olan Köprülü ailesinin Sultanahmet’te bulunan Halid Ağa Konağı’nda dünyaya gelmiştir. Babası Beylikçi Köprülüzade Afif Bey’in oğlu İsmail Faiz Bey, annesi ise İslimiye ulemasından Arif Hikmet Efendi’nin kızı Hatice Hanım’dır.
Mehmed Fuad Köprülü, eğitim hayatına Yerebatan semtindeki Ayasofya Merkez Rüştiyesi’nde başlamıştır. Rüştiyenin ardından Mercan İdadisi’ne devam etmiş ve buradaki dil eğitimleri sayesinde dil yeteneği geliştirmiş, fen bilimleri ve sosyal bilimlere ilgi duymaya başlamıştır. Fransızca, Farsça ve Arapça öğrenen Köprülü’nün şiir merakı ve ilk şiir yazma denemeleri de bu dönemlerde başlamıştır. Eğitimine 1907 – 1910 yılları arasında İstanbul Darülfünunu’nda Mekteb-i Hukuk bölümünde devam etmiş olsa da verilen eğitimi yetersiz bulduğu ve zaman kaybetmek istemediği için yarım bırakmıştır. Okulu bıraktıktan sonra kendini geliştirmeye, ilmi çalışmalarına kendi şartlarıyla devam etmiştir. Mehmed Fuad Köprülü, Hikmet Feridun ile yaptığı röportajda "Niçin bir yüksek mektep bitirmediniz?" sorusuna şu şekilde cevap vermiştir: "... O zamanki mektepler ve ilmi müessesat çok geri idi. Bunun için kendi kendimi yetiştirmeye karar verdim. Yoksa niyetim mektep bitirmek olsaydı, buna, hem de fevkalade tarafından muvaffak olacağıma şüphe yoktu; fakat tek başıma kendimi yetiştirmek için işe başladığım zaman büyük müşküller karşısında kaldım."
Mehmed Fuad Köprülü, Türkiye’de modern edebiyat tarihçiliğinin kurucusudur ve edebiyat yaşamına şiir ile başlamış, Fecr-i Ati şairleri arasında yer almıştır. Araştırma, biyografi, inceleme, edebiyat tarihi gibi türlerde birçok eser kaleme almıştır.
Mehmed Fuad Köprülü, Behice Hanım ile evlenmiştir.
Mehmed Fuad Köprülü’nün Orhan isimli bir oğlu vardır. Orhan Köprülü, 1920 yılında İstanbul Kadıköy'de doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdikten sonra aynı fakültede doktora da yapmıştır. Türkoloji ile ilgilenmiş, Osmanlı tarihi üzerinde yoğunlaştırmıştır. İstanbul Üniversitesi Tarih Asistanlığı, Columbia Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Araştırmacı Üyeliği yapmıştır. Yazarlık ve Kurucu Meclis Devlet Başkanı Temsilciliği de yapan Orhan Köprülü iki çocuk babasıdır. 21 Temmuz 2006 tarihinde İstanbul'da vefat emiştir. “Makaleler” isimli eseri, Akçağ Yayınları tarafından yayımlanmaktadır.
Mehmed Fuad Köprülü, Ankara’da geçirdiği trafik kazasından sonra uzun süre bacağı alçılı bir şekilde yatmışsa da iyileşememiş ve 28 Haziran 1966 tarihinde, 75 yaşındayken İstanbul Balta Limanı Hastanesinde vefat etmiştir.
Mehmed Fuad Köprülü’nün mezarı, 1 Temmuz 1966'da Beyazıt Camii'nde kılınan cenaze namazının ve İstanbul Üniversitesi’nde yapılan törenin ardından defnedildiği Çemberlitaş'ta, Köprülü Mescidine bitişik olan aile kabristanındadır.
Mehmed Fuad Köprülü hakkında bilgi içeren kitaplar aşağıda listelenmiştir: