Faruk Nafiz Çamlıbel (18 Mayıs 1898, İstanbul – 8 Kasım 1973, İstanbul), Hecenin Beş Şairi'nden biri olan ve şiir, roman, biyografi, okul temsilleri ve tiyatro türünde toplam 30'dan fazla eser yazan Türk şair, yazar, siyasetçi, öğretmen ve milletvekilidir. “Anayurt” adında haftalık sanat dergisi de çıkarmıştır.
Faruk Nafiz Çamlıbel şiir yazmaya çocuk yaşta başlamıştır. İlk ve ortaöğrenimini Bakırköy Rüştiyesi ile Hadika-i Meşveret İdadisi’nde tamamlamıştır. En ünlü şiiri "Han Duvarları"dır. Faruk Nafiz Çamlıbel'in biyografisine bakıldığında farklı meslekler yaptığı görülmektedir. Kayseri Lisesi, Ankara Erkek Muallim Mektebi, Ankara Kız Lisesi, Vefa Lisesi, Kabataş Lisesi ve Amerikan Kız Koleji edebiyat öğretmenliklerinde bulunmuştur. İstanbul Milletvekili olarak da görev almış olan Faruk Nafiz Çamlıbel'in öğrencisi Behçet Kemal Çağlar ile birlikte 10. Yıl Marşı'nın sözlerini yazması yaşam özetinde önemli bir yere sahiptir.
Faruk Nafiz Çamlıbel, farklı türlerde eserler kaleme almış ve eserleri ile Türk edebiyatını etkilemeyi, okurların zihninde yer etmeyi başarmış bir yazardır. Faruk Nafiz, Akdeniz gezisi esnasında 8 Kasım 1973 tarihinde Samsun vapurunda vefat etmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in 30 adet eseri aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in ilk kitabı 1918 yılında yayımlanan “Şarkın Sultanları" isimli şiir kitabıdır.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in 30’dan fazla eseri vardır.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in 100 adet şiiri aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’e ait en ünlü beş şiir aşağıda verilmiştir.
HAN DUVARLARI
Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar…
Gidiyordum, gurbeti gönlümde duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu’ya.
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı…
Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler…
Ellerim takılırken rüzgârların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına.
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,
Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
Bu ıslıkla uzayan, dönen, kıvrılan yollar,
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu,
Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.
Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince,
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince.
Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi,
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine,
Yol, hep yol, daima yol… Bitmiyor düzlük yine.
Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,
Sonun ademdir diyor insana yolun hali.
Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan,
Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdayan
Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,
Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor…
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
Uzanmışım, kalmışım yaylının şiltesine.
Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan;
Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,
Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya
Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,
Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
Gitgide birer ayet gibi derinleştiler
Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki çizgiler...
Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,
Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;
Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,
Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...
Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,
Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken
Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;
Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.
Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa
Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;
"On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan
Baba ocağından yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben"
Altında da bir tarih: Sekiz mart otuz yedi...
ÇOBAN ÇEŞMESİ
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.
"Göynünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
Kerem'in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...
ALİ
Namluya dayanır yola dalarsın
Duruşun bakışın yaman be Ali
Boşuna tetiği ne kurcalarsın
Var daha ateşe zaman be Ali
Yıllanmış bir çınar pusuluk yerin
Neredeyse gelecek beklediklerin
Var iki atımlık canı kederin
Desene işleri duman be Ali
O'nu sen büyüt de söğüt boyunca
Kendini ellere versin o gonca
Sözüne kanmadın bunu duyunca
Gönlündü gözünü yuman be Ali
Geldiler beklenen çiftler ormana
Duruyor iki genç ne hoş yanyana
Bir kurşun kadına bir de çobana
Çınlasın yıllarca orman be Ali
Görünce uzanmış yar kucağına
Boynunu dolamış zülfü bağına
Kurşunu kahpeye atacağına
Kendine çevirdin aman be Ali
ANNE
Uyusun da büyüsün
Derdin büyüdüm anne
Bana o ak sütünden
Verdin büyüdüm anne
Uykuma yıldızları
Serdin büyüdüm anne
Anne güzelliğine
Erdin, büyüdüm anne
ÇANAKKALE DESTANI
Yaşamaz ölümü göze almayan.
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!
Kazanmak istersen sen de zaferi
Gürleyen sesinle doldur gökleri
Zafer dedikleri kahraman peri
Susandan kaçar da coşana gider.
Bu yolda herkes bir ey delikanlı
Diriler şerefli ölüler şanlı
Yurt için döğüşen başı dumanlı
Her zaman bu şandan, o şana gider
Faruk Nafiz Çamlıbel, 280’den fazla şiir yazmıştır. Mizah yazarlığı yönü de bulunan Faruk Nafiz Çamlıbel’in çeşitli dergilerde 800'den fazla mizahi şiiri yayımlanmıştır.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in en ünlü şiiri “Han Duvarları”dır.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in ilk şiiri “Çocuk Dünyası” isimli dergide 1914 yılında yayımlanan "Saat" isimli şiirdir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirlerini Behçet Necatigil, “Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü” eserinde “Şiire 1. Dünya Savaşı yıllarında aruzla başladı. Heceyle ilk şiirleri de gene 1918-1921 yılları dergilerinde çıktı. Hecenin Beş Şairi’nden biri bilindikten sonra da zaman zaman aruzla yazdı. Hele son şiirleri hep aruzladır. Her iki vezni de ustalıkla kullandı. Duygu ve düşünceyi bir arada yürüten romantik ve realist konu ve hayatları işleyen şiirleriyle kendisine yaygın bir ün sağladı.” sözleriyle anlatmıştır.
Faruk Nafiz Çamlıbel, Yahya Kemal’i aruzda üstat kabul etmiştir. Yahya Kemal de Faruk Nafiz’in şiirini kaleme aldığı "Bir lübbüdür cihanda elezz-i lezâizin / Her mısra-ı güzîdesi Fârûk Nâfiz’in" mısrası ile takdir etmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel, ilk dönem şiirlerinde gazel, serbest müstezat, sone ve mesnevi nazım türlerini kullanmıştır. Memleket edebiyatı döneminde ise koşma, türkü ve mani gibi halk edebiyatı nazım türlerini kullanmıştır.
Faruk Nafiz Çamlıbel, Türk edebiyatında “Beş Hececiler” olarak bilinen Hecenin Beş Şairi’nden biridir. Beş Hececiler, 1. Meşrutiyet’ten sonra hece vezniyle ve halkın konuştuğu dille şiir yazan beş şairin oluşturduğu edebiyat gurubudur. Şiir anlayışlarında Ziya Gökalp’in etkisi görülmektedir. Şiir dışında farklı edebi türlerde de eser vermiş, hece veznini tiyatro eserlerinde de kullanmışlardır. Eserlerinde yaygın olarak 11’li heceyi ve koşma nazım biçimini kullanmış; kahramanlık, ölüm, aşk, kadın, hasret, ayrılık, kıskançlık, tabiat görüntüleri, inanma ihtiyacı, hatıralar, yalnızlık ve vatan konularını işlemişlerdir. Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte Beş Hececiler şiir gurubunu oluşturan 4 şair aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel, şiirinde tek bir ölçüye sadık kalmamış, hem aruz hem de hece ölçüsünü kullanmıştır. Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Şarkın Sultanları", "Dinle Neyden", "Gönülden Gönüle" ve "Suda Halkalar" isimli şiir kitapları aruz vezni ile yazdığı şiirleri içermektedir. 1922 yılına kadar aruzla şiir yazan Faruk Nafiz Çamlıbel, 1922 yılından sonra hece vezniyle şiirler yazmaya başlamıştır.
Faruk Nafiz Çamlıbel, şiirlerinde tek bir kafiye türüne bağlı kalmamış, tam, tunç ve zengin kafiyeyi kullanmıştır. Şiirlerinde ahenk unsuru olarak redife de yer vermiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirlerinin yayımlandığı gazete ve dergilerden bazıları aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in 9 adet tiyatro oyunu aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in 4 adet okul temsili aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in tek romanı “Yıldız Yağmuru” isimli eseridir. Yıldız Yağmuru kitabı, Faruk Nafiz Çamlıbel’in yaşamından ve Anadolu duyarlılığından izler taşımaktadır. Romanda bir şirketin genel sekreteri olan ve çok kazanma arzusu ve makam hırsıyla hareket eden, zevk ve eğlenceye düşkün Ahmet Ziya’nın yaşamının bir bölümü anlatılmaktadır.
Faruk Nafiz Çamlıbel, 10. Yıl Marşı'nın söz yazarlarından biridir. Giresun Mebusu Hakkı Tarık Bey ile dört arkadaşı, Cumhuriyet’in ilk on yılının yıl dönümünün kutlanması yönünde bir kanun teklifi vermişlerdir. Bu teklif kabul edilmiştir. Komisyon, bayrama daha büyük bir coşku ve anlam katacak bir marş hazırlanmasını talep etmiştir. Faruk Nafiz Çamlıbel, Kayseri Lisesi’nden öğrencisi Behçet Kemal Çağlar ile birlikte "Onuncu Yıl Marşı"nı yazmış, marş Cemal Reşit Rey tarafından 1933 senesinde bestelenmiştir. Bu marş 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 10. yıl kutlamaları için düzenlenen yarışmayı kazanmıştır. 10. Yıl Marşı’nın bir bölümü aşağıda verilmiştir.
"Çıktık açık alınla on yılda her savaştan;
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan;
Başta bütün dünyanın saydığı başkumandan,
Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan.
Türk'üz: Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi;
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Bir hızda kötülüğü, geriliği boğarız,
Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız..."
Faruk Nafiz Çamlıbel, Cumhuriyet dönemi yazarıdır.
Faruk Nafiz Çamlıbel, “sanat toplum içindir” anlayışını benimsemiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel, milli edebiyat akımından etkilenmiştir. Milli edebiyat akımı, 1911 yılında Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem ve Ömer Seyfettin'in "Genç Kalemler" dergisinde savundukları "Yeni Lisan Hareketi" ile başlamıştır. 2. Meşrutiyet ve Cumhuriyet’in ilk seneleri arasında faaliyet gösteren bir akımdır. Dilde sadeleşme, şiirde hece vezni kullanma, eserlerde halkın sorunları ve yerli yaşam konularına değinme, Doğu ve Batı taklitçiliğinden kurtulmayı hedeflemişlerdir. Türk kültürü ve tarihini keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi gören milli edebiyat akımının temsilcilerinden bazıları aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in etkilendiği kişiler aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel, bütün iyi şairler gibi hem kendi döneminde hem de kendinden sonraki dönemde şiir yazan birçok şairi etkilemiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel, Behçet Kemal Çağlar ile birlikte 10. Yıl Marşı'nın sözlerini yazması, Beş Hececi şairlerden biri olması, Han Duvarları ve Çoban Çeşmesi gibi şiirleri ile edebiyatımızda yeni akımlar oluşmasına öncülük etmesiyle Türk şiirinde önemli bir yere sahip olmuştur.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in eserleri günümüzde Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanmaktadır. Faruk Nafiz’in eserlerinin yayımlandığı gazete ve dergilerden bazıları aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel, TBMM’de 8, 9, 10 ve 11. Dönem İstanbul Milletvekilliği yapmıştır. Anadolu’yu, Anadolu kültürünü, milli ve manevi değerleri önemseyen bir yaşam görüşüne sahip olan şair, görüşlerini eserlerinde dile getirmekten çekinmemiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel, politikaya1946 yılında atılmıştır ve Demokrat Parti’den İstanbul milletvekili seçilmiştir Milletvekilliği, 27 Mayıs 1960 İhtilali’ne kadar sürmüştür. İhtilalde diğer Demokrat Parti milletvekilleri ile birlikte tutuklanmış ve Yassıada’da kalmış, ardından Celal Bayar ve diğer Demokrat Parti milletvekilleri ile birlikte Kayseri Kapalı Cezaevi'nde tutuklu kalmıştır. Aklanması 16 ay süren Faruk Nafiz bir daha politikaya girmemiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in hayatını konu edinen belgesel ve programlara internet üzerinden ulaşmak mümkündür. İnternet üzerinden ulaşılabilecek belgesel ve programlardan bazıları aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in sözlerinden 20 tanesi aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel'in almış olduğu ödüller bilinmemektedir.
Faruk Nafiz Çamlıbel'in müzesi öğretmenlik yaptığı Kabataş Lisesinde açılmıştır. 2005 yılında açılan müzede Faruk Nafiz'in kızı Yeliz Belgin ve damadı Fahrettin Belgin tarafından bağışlanan yazarın yayımlanan kitapları, fotoğrafları, gözlük ve yazı masası gibi kişisel eşyaları yer almaktadır.
Faruk Nafiz Çamlıbel İstanbul’da doğmuştur fakat baba tarafından Trabzonludur. Anne tarafından nereli olduğu bilinmemektedir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in babası Hazine-i Hassa başmüfettişi Süleyman Nâfiz Bey'dir. Süleyman Nâfiz Bey, aslen Trabzonlu bir aileye mensuptur. Fatma Ruhiye Hanım ile evlenmiştir. Yaşamı hakkında detaylı bilgi bulunmamaktadır.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in çocukluğu hakkında detaylı bilgi bulunmamaktadır.
Faruk Nafiz Çamlıbel, İlk ve orta öğrenimini Bakırköy Rüşdiyesi ile Hadîka-i Meşveret İdâdîsi’nde tamamlamıştır. Bir süre tıp öğrenimi görmüş fakat dördüncü sınıfta okuldan ayrılmış ve iş yaşamına atılmıştır.
Faruk Nafiz Çamlıbel, “Hecenin Beş Şairi”nden biridir ve şiir, tiyatro, roman, biyografi, okul temsilleri yazmış çok yönlü bir yazardır. İlk şiirleri, içerik ve üslup bakımından Servet-i Fünun ile Fecr-i Ati şiirinin izlerini taşımaktadır. 1922 yılından sonra ise yazarlığında yeni bir döneme girmiş, topluma yönelik eserler kaleme almaya başlamıştır. Sanat anlayışını, "Sanat" başlıklı şiirinde "Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken /Söylenmemiş bir masal gibi Anadolumuz." sözleriyle anlatmıştır.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in mizah yazarlığı yönü de bulunmaktadır. "Akbaba", "Karikatür" ve "Mizah" gibi çeşitli dergilerde 800'den fazla mizahi şiiri yayımlanmıştır. Faruk Nafiz, bu şiirlerini Çamlıviran, Çamdeviren, Akıllı Ozan, Deli Ozan gibi takma isimlere kaleme almış ve memleket meseleleri, siyasi çekişmeler ve dil konularını işlemiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel, şiirleri bestelenen şairlerden biridir. Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Ah Eden Kimdir” diye başlayan şiiri Türk müziğinde en çok bestelenen güftelerden biridir. Faruk Nafiz’in bu besteler içinde en çok sevdiği ise “Kıskanç” şiirinden bestelenen “İntizar”dır. Faruk Nafiz Çamlıbel’in bestelenen şiirlerinden bazıları ve bu besteleri seslendiren isimler aşağıda listelenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel, 1931 yılında Ankara Kız Lisesi’nde coğrafya öğretmenliği yapan Azize Hanım ile evlenmiştir.
Faruk Nafiz Çamlıbel’in Yeliz Çamlıbel ve İsmet Çamlıbel adında iki çocuğu vardır.
Faruk Nafiz Çamlıbel, 1973 yılında vefat ettiğinde 75 yaşındadır.
Faruk Nafiz Çamlıbel, bir vapur seyahatindeyken Fethiye yakınlarında kalp yetmezliği nedeniyle vefat etmiştir ve mezarı Zincirlikuyu Mezarlığı’ndadır.
Faruk Nafiz Çamlıbel hakkındaki kitaplar aşağıda listelenmiştir.