Fakir Baykurt ya da asıl adıyla Tahir (15 Haziran 1929, Yeşilova, Burdur - 11 Ekim 1999, Almanya, Essen), Cumhuriyet Dönemi’nde roman, hikaye, deneme, masal, şiir, gezi yazısı ve otobiyografi gibi türlerde toplam 50’den fazla eser yazmış Türk hikaye yazarı, romancı, şair, sendikacı ve öğretmendir.
Fakir Baykurt’un yaşam özeti incelendiğinde eğitim hayatına 1936 yılında başladığı, Isparta Gönen Köy Enstitüsü ve Gazi Eğitim Edebiyat Bölümü'nde eğitim aldığı görülmektedir. Biyografisini farklı mesleklerle zenginleştiren, sendika ve dernek başkanlıkları, uzun yıllar çeşitli yerlerde öğretmenlik yapan Fakir Baykurt'un kitapları başta Bulgarca ve Rusça olmak üzere Almanca, Fransızca, Hollandaca ve Gürcüce gibi birçok dile çevrilmiştir. Okurlar tarafından beğeni ile okunan ve birçok ödüle layık görülen eserler günümüzde de ilgi görmeye devam etmektedir.
Fakir Baykurt’un 51 eseri aşağıda listelenmiştir:
Fakir Baykurt’un ilk eseri 1955 yılında yayımlanan ve 11 öyküden oluşan "Çilli" kitabıdır.
Fakir Baykurt’un 51 tane eseri vardır.
Fakir Baykurt’un 47 adet şiiri aşağıda maddeler halinde listelenmiştir:
Fakir Baykurt’a ait en ünlü beş şiir aşağıda verilmiştir.
YORULDUM
Yoruldum, çok yoruldum
Biraz değil çok yoruldum Ankara’da
On katlı yirmi katlı beton yapılara
Sabah akşam asansörle inip çıkmaktan
Yoruldum, çok yoruldum
Biraz değil çok yoruldum Mamak’ta
Tutukevinde demir parmaklıklar ardında
Yaz kış ranzalarda yatmaktan
Yoruldum, çok yoruldum
Biraz değil çok yoruldum Almanya’da
Asfalt caddelerde yürümekten
Altı şeritli otoyollarda gidip gelmekten
Yoruldum çok yoruldum
Biraz değil çok yoruldum Duisburg’ta
Pasaport, vize, oturma izni, işlemler her yıl
Yoruldum yurda uzaklardan bakmaktan
Ama yorulmadım hiçbir zaman
O yoksul sevgili gibi dağ başlarında
Karda kalmış, darda kalmış yolcular için
Yazmaktan
NEDİR SAVAŞ
En ucuz tüfekle yoksul eve bir banyo
Bir topla oyun yeri mahalle çocuklarına
Bir tankla on derslikli on okul
Bir uçakla yedi köye bir hastane
İki denizaltıyla üç ırmak çöle ulaşır
Bir roketle koca şehir kurulur
Bir taburun postallarıyla çocuklar
Kızamıktan kurtulur
Beş yıl birikse bir kolordunun parası
Kansere ilaç bulunur
Ölenlere dikilen anıtlar da para
Kalanlara nişanlar kolayla mı takılır
Bir ordunun bütçesiyle on il bağlık bahçelik olur
Düşün, ne yer, kaça semirir bir general
Bırak atom savaşlarını bir an
İki komşu arasında sıradan bir savaşı düşün
Kimileri yıllar yılı bitmiyor
Atılan bombalar, harcanan mermiler
Alınteri vergilerden
NE ÇIKARIN VAR SAVAŞTAN?
Büyük büyük fabrikaların yok
Tank yapmaz top yapmazsın
Ortağı değilsin motor fabrikalarının
Büyük kârlar beklemiyorsun
Ne çıkarın var senin savaştan?
Savaşçı Hükümetlerle arası iyi
Büyük iş adamı değilsin
Önemli bir şirketin müdürü değilsin
Savaş jetleri gemileri alıp satmazsın
Aracı tefeci hiç değilsin
Ne çıkarın var savaştan?
...
Besleme bir gazetenin başyazarı
Savaşı kışkırtınca bol ilan alan
Barışseverlere sövdükçe sırtı okşanan
Pahalı lokantalarda, lüks otellerde ağırlanan
Yıllardın kurdu köşe yazarı hiç değilsin
Ne çıkarın var senin savaştan?
...
Soruyorsun bana, benim gibilere Savcı Bey
Ben de sana soruyorum, sen onlardan mısın?
"Değilim asla, o ne biçim soru?" diyorsun
Öyleyse iki gözüm, canım efendim
Niçin sorgulara çekiyorsun bizi harıl harıl
Ne çıkarın var senin savaştan?
DÜNYA İSTERİM
Bir dünya isterim bütçesi tek
Meclisini ülkenin çocukları doldurmuş
Dağıtmışlar orduları savaş yok
Top yok, tank yok, bıçak bile yok
Bir makine bulunmuş ekmeği kesmek için
Biraz asker biraz polis kışlalarda
Binde bir gelen yersarsımlarında
Su baskınlarında yangınlarda kalanları
Kurtarmak için
…
İsteyen istediğini giyer
İsteyen istediğini okur
İsteyen istediğiyle içer çayını
Seven sevenle kurar yuvasını
Kıtalar kutuplar komşu
Köyler şehirler dost
Cezaevleri kapanmış
İn cin uğramaz olmuş karakollara
Büyük oturmalı evlerde nineler
Masal anlatıyor torunlarına
Dedeler bilmeceler soruyor
Yanıtları içlerinde gizli
Ömürler yüz mü yüz elli mi
Az geliyor tatlara
Mutluluklara
İşte ben böyle bir dünya isterim
İnsanlara uluslara
ŞİMDİ YURDUM
Şimdi yurdum acılısın
Kızların dövülmüş
Oğulların asılmış
Kar altında, kılıç ayazlarda çıplak
Titriyorsun yurdum
…
Sallayıp sallayıp yıkıyor yer sarsımları
Soruyorum acılardan inleyerek
Bitmedi mi daha çilen
Ne zaman duracak akan kanların
Ne zaman kaldıracaksın başını yurdum?
Ey benim güzel yurdum
Ölümden öte köy var mı
Böylesi yaşamak iyi değil, anla
Soruyorum sana acılardan inleyerek:
Söyle niçin siniyorsun yurdum?
Fakir Baykurt’un 2 şiir kitabı aşağıda listelenmiştir:
Fakir Baykurt’un en ünlü şiiri “Yoruldum” isimli şiiridir.
Fakir Baykurt’un ilk şiiri 1945 yılında “Türk’e Doğru” dergisinde çıkan “Fesleğen Kokuluma” isimli şiirdir.
Fakir Baykurt, şiir yazmaya henüz ilkokul öğrencisi olduğu 1943 yılında başlamıştır. İlk şiirlerini hece ölçüsü ile yazmıştır. Şiirlerinde tıpkı diğer eserlerinde olduğu gibi Anadolu gerçeklerinden bahsetmiştir. Farklı şairlerin şiirlerini okuyan Baykurt, kendi şiirini kendisi eğitmiştir. Orhan Veli Kanık ve Nazım Hikmet Ran gibi şairlerden, halk ozanlarından etkilenmiştir. Şiir dilini günlük konuşma dilinden ayırmış, şiirde kullanılacak dil için çaba gösterilmesi gerektiğini savunmuştur. Toplumsal gerçekçi bir duyarlıkla şiir yazan Fakir Baykurt, şiirleriyle savaş karşıtı olduğunu da yansıtmıştır.
Fakir Baykurt şiirlerini tek bir türe bağlı kalarak yazmamıştır.
Fakir Baykurt şiirlerini "ferdi ve hümanizm görüşünü ön plana çıkaran bir anlayışla" yazmıştır.
Fakir Baykurt, şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmıştır.
Fakir Baykurt şiirlerinde tek bir kafiye çeşidine bağlı kalmamıştır.
Fakir Baykurt’un şiirleri günümüzde iki kitap içinde toplanmıştır ve bu kitaplar Literatür Yayıncılık’tan çıkmaktadır. Baykurt’un ilk basılan şiiri ise Eskişehir’de çıkan “Türk’e Doğru” isimli dergide yayımlanmıştır. Şairin şiirlerinin yayımlandığı yerlerden bazıları aşağıda listelenmiştir:
Fakir Baykurt’un 26 adet öykü kitabı aşağıda listelenmiştir:
Fakir Baykurt’un 13 adet romanı aşağıda listelenmiştir:
Fakir Baykurt’un en ünlü romanı “Yılanların Öcü”dür.
Fakir Baykurt'un ilk romanı “Yılanların Öcü” kitabıdır. Eserdeki olaylar Karataş köyünde geçmektedir. Kara Bayram bu köyde yaşayan yoksullardan biridir ve babadan kalma tek odalı bir evde karısı, üç çocuğu ve annesi Irazca’yla birlikte yaşamaktadır. Huzurları muhtarın kayırdığı Haceli evlerinin önüne ev yapmaya çalışınca bozulmuştur. Bununla birlikte de eserdeki olaylar başlamaktadır. Roman dil bakımından köy ağzı ile yazılmıştır. Kitaptaki karakterler gerçek yaşamdan seçilmiş kişilerdir. Fakir Baykurt bu romanda köy hayatını, varsıl-yoksul mücadelesini işlemiştir. Roman nedeniyle yazar hakkında soruşturma açılmış, öğretmenlikten uzaklaştırılmıştır. Yazar bu eserin devamı niteliğinde "Irazca'nın Dirliği" ve "Kara Ahmet Destanı" romanlarını yazmıştır.
Fakir Baykurt'un "Yılanların Öcü" isimli eseri beğeni ile karşılanmış ve Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanmıştır. Eser 1962 yılında Metin Erksan tarafından, 1985 yılında da Şerif Gören tarafından sinemaya; 2014 yılında da Show TV'de yayımlanan bir televizyon dizisine uyarlanmıştır.
Fakir Baykur’un 6 adet çocuk kitabı aşağıda maddeler halinde listelenmiştir:
Fakir Baykurt’un 5 adet toplum ve eğitim yazıları aşağıda listelenmiştir:
Fakir Baykurt, Cumhuriyet Dönemi yazarıdır.
Fakir Baykurt'un sanat anlayışı şu şekildedir: "İçinde doğup yetiştiği köylülerin hallerini, sanatın gerekçelerini de göz önünde tutarak ortaya sürmek; sanatın en iyi amacının, hem konusu olan insanı, hem de okuyanı, biraz daha ileriye sıçratmak."
Fakir Baykurt, toplumcu gerçekçilikten etkilenmiştir.
Fakir Baykurt’un etkilendiği isimlerden bazıları aşağıda listelenmiştir:
Fakir Baykurt tüm iyi yazarlar gibi hem okurları, hem yazarları, hem de sanatın farklı alanlarıyla ilgilenen birçok sanatçıyı etkilemiştir.
Fakir Baykurt, köy romanının öncülerinden olması, eserlerinde Anadolu insanının sıkıntılarını dile getirmesi, farklı türde birçok edebi eser kaleme alması ve eserleri ile başka sanat yapıtlarına ilham vermesi ile Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olmuştur.
Fakir Baykurt’un eserleri Literatür Yayıncılıktarafından yayımlanmaktadır. Baykurt’un yazılarının yayımlandığı gazete ve dergilerden bazıları aşağıda listelenmiştir:
Fakir Baykurt yazarlık dışında birçok farklı işle uğraşmıştır. Enstitüden mezun olduktan sonra Kavacık’ta ve Dereköy’de öğretmenlik yapan yazar, edebiyat okuduktan sonra da Türkçe öğretmenliği yapmıştır. Sivas Lisesi'ne tayin edilmiştir ve Hafik Ortaokulu'nda Türkçe öğretmenliği yapmıştır. Askerliğinin ardından Şavşat Ortaokulu'nda öğretmenlik yapan Fakir Baykurt, Teknik Öğretim Müsteşarlığı Yapı İşleri Bölümü'ne atanarak Ankara'ya gitmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı'nda ilköğretim müfettişi, Türkiye Öğretmenler Sendikası başkanlığı, Millî Folklor Enstitüsü'nde uzmanlık gibi birçok iş yapan Baykurt, ODTÜ Halkla İlişkiler ve Yayım Müdürlüğü de yapmıştır. 1977 yılında İsveç’te öğretmen yetiştirme çalışmalarına katılan ve 1978 yılında Kültür Bakanlığı'nda danışmanlık yapan yazar Almanya’da RAA isimli bir eğitim merkezinde ve bir ortaokulda da çalışmıştır. Kariyerinde birçok başarı bulunan Fakir Baykurt, 1995 yılında emekli olmuştur.
Fakir Baykurt, politik fikirlerini eserlerine yansıtmaktan çekinmeyen sol görüşlü bir yazardır.
Fakir Baykurt, 1999 yılı Nisan ayında ÖDP yani Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nden Can Yücel ile birlikte İzmir’den milletvekili adayı olmuştur.
Fakir Baykurt, 12 Mart 1971 Muhtırası'ndan sonra Genel Başkan olduğu TÖS'ün kapatılmasının ardında bir numaralı sanık olarak yargılanmış ve uzun süre tutuklu kalmıştır. Yazarın tutuklu olduğu dönemde kamuoyunun baskısıyla af yasası çıksa da Baykurt ve arkadaşları aftan yararlanmayı reddetmiştir. Tutukluluk süresince kitap yazmaya devam etmiş ve eserleriyle birçok ödül kazanmıştır. Fakir Baykurt davadan beraat ettiğinde yıl 1975'tir.
Fakir Baykurt, Almanya’ya hem oradaki işçilerin yaşamını incelemek ve bu konu hakkında kitap yazmak, hem de siyasi nedenlerden ötürü ailesini ve kendini korumak için gitmiştir. RAA isimli eğitim merkezinde Türk işçi çocuklarının ve gençlerinin eğitim sorunlarıyla ilgilenmek üzere eğitim uzmanı olarak işe başlamıştır. Dil öğrenmek için Halk Yüksek Okulu’nun kursuna yazılmıştır ve Türkler tarafından çıkarılan "Merhaba" gazetenin işlerini üstlenmiştir.
Fakir Baykurt Almanya'dayken Türkiye'de kalan ve ODTÜ’de öğrenci olan oğlu Tonguç ve kızı Işık tutuklanmıştır. Oğlu 18 yaşına basmadığı için serbest bırakılmıştır. Eşi ve oğlunu da Almanya’ya yanına alan yazar, 1983 yılının Ağustos ayında oğlu Tonguç’la beraber Sovyetler Birliğine davet edilmiştir. Bu gezide Moskova, Bakü, Batum, Leningrad şehirlerini gezmiş ve Lev Nikolayeviç Tolstoy’un yurtluğunu ziyaret etmiştir. RAA ile sözleşmesi sona erince de Ehren Sokak’taki ortaokulda atanmış ve Türk işçi çocuklarına öğretmenlik yapmıştır. Birçok farklı alanda çalışan ve başka ülkeleri ziyaret etme fırsatı bulan Fakir Baykurt özellikle ikinci kuşak Türk işçi çocuklarını yazmaya teşvik etmek için çalışmıştır. Yazar Almanya'da emekli olduğunda yıl 1995’tir.
Fakir Baykurt, Almanya'da gözlemlediği ve bizzat dinlediği hikayelerden yola çıkarak "Barış Çöreği" ve "Gece Vardiyası" gibi çeşitli kitaplar yazmıştır. Barış Çöreği kitabındaki hikâyelerde Almanya’da yaşayan göçmen çocukların hikayelerini yazan yazar "Gece Vardiyası" kitabındaki hikayelerinde de Türk işçilerinin kötü çalışma koşullarını anlatmıştır. Fakir Baykurt'un vefatından sonra, Duisburg'da 20 yıl yaşadığı yerdeki meydana ve Burdur’da bir caddeye adı verilmiştir.
Fakir Baykurt’un eserlerinden alınan 20 alıntı aşağıda listelenmiştir:
Fakir Baykurt’un aldığı ödüller aşağıda listelenmiştir:
Fakir Baykurt, baba ve anne tarafından Burdurludur.
Fakir Baykurt'un babası Kara Veli'dir. Veli Bey, kara kaşlı, kara gözlü, uzunca bir adamdır. İlk eşi Dudu Hanım ile anlaşamamış ve ayrılmıştır. Yemen, Balkan, Cihan, Yunan, İstiklal Harbi cephelerinde savaşan ve uzun yıllar tutsak düşen Veli Bey 14 yıl askerlik yapmıştır. Askerlikten döndükten sonra Fakir Baykurt'un annesi Elif Hanım ile evlenmiştir. Elif Hanım ile olan evliliğinden toplam sekiz çocuğu olmuş, altısı hayatta kalmıştır. Köye birçok yenilik getirmiş, kır bostanı ekmiştir. Kara Veli Bey, 1938 yılında kağnıdan düşerek vefat ettiğinde ise henüz 58 yaşındadır.
Fakir Baykurt, kendi sözleriyle “abc’nin kabulünden bir yıl sonra” altı çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak doğmuştur. Babası Dütçeler’in Kara Veli, annesi ise Kara Aliler’in kızı Elifçe'dir. Doğduğunda yazara askerde ölen amcasının adı olan "Tahir" ismi verilmiştir. Yazarın adının Fakir'e dönüşmesi ise enstitü yıllarına denk gelmektedir. Askerlik öğretmeni Fuat Tekin’in adıyla dalga geçmesi ve kendisine yanlışlıkla "Fakir Baykurt" adıyla bir evrak yollanması yazarın Fakir adını almasını sağlamıştır.
Fakir Baykurt, henüz çocukken babasını kaybetmiştir. Babasının kaybından sonra dayısı okula gönderme vaadiyle yazarı yanına götürmüştür fakat sözünü tutmamış, Baykurt'u çalıştırmış ve kötü davranmıştır. Okumaya tutkun bir çocuk olan Fakir Baykurt, ancak dayısının 2. Dünya Savaşı'nda askere alınması üzerine köyüne geri dönebilmiştir. Köyüne geri döndükten sonra okula devam eden yazar, köy kadınlarına halk hikayeleri anlatarak ve törenlerde şiirler okuyarak köye ve çevresine adını duyurmayı başarmıştır.
Fakir Baykurt eğitim hayatına 1936 yılında başlamıştır. Babası Kara Veli'nin vefatından sonra dayısı tarafından okula gönderilmek vaadiyle kandırılan yazar, Burhaniye’ye götürülmüştür. Fakat Fakir Baykurt'un dayısı verdiği sözleri tutmamış ve yazarı çalıştırmış, ona kötü davranmıştır. 2. Dünya Savaşı'nın başlamasından sonra dayısı askere gidince köyüne geri dönen Baykurt, ilkokulu bitirdikten sonra Isparta Gönen Köy Enstitüsü’ne gitmiştir. Enstitüden mezun olduğunda yıl 1948'dir. Enstitüden mezun olduktan sonra öğretmenlik yapmaya başlayan Fakir Baykurt, 1953 yılında Gazi Eğitim Edebiyat Bölümü'ne kaydolmuş ve buradan 1955 yılında mezun olmuştur. Ankara’da okuduğu yılarda Mahmut Makal ile yakın dostluk içindedir. Fakir Baykurt, Amerika'da bulunan Indiana Üniversitesi'nde "göze kulağa hitap eden ders araçları ve yetişkinler için yazma" eğitimi de almıştır.
Fakir Baykurt, yazarlık yaşamına şiirle başlayan ve roman, hikaye, biyografi, masal, deneme gibi türlerde birçok eser kaleme alan, toplumcu gerçekçi bir bakışla köy sorunlarını işleyen ve eserlerinde yerel ağızları başarıyla kullanan bir yazardır.
Fakir Baykurt, Samim Kocagöz ile tanışmak için İzmir’e yaptığı yolculuk esnasında tanıştığı Muzaffer Hanım ile 1951 yılında evlenmiştir.
Fakir Baykurt'un Muzaffer Hanım ile olan evliliğinden Işık, Tonguç ve Sönmez isimlerini verdikleri üç çocuğu olmuştur.
Fakir Baykurt, 11 Ekim 1999 tarihinde Almanya’da bulunan Essen Üniversitesi Kliniği’nde pankreas kanseri nedeniyle vefat ettiğinde 70 yaşındadır.
Fakir Baykurt’un mezarı, 14 Ekim 1999 tarihinde Türkiye Yazarlar Sendikası önünde düzenlenen törenle defnedildiği Zincirlikuyu Mezarlığı’ndadır.
Fakir Baykurt hakkında bilgi içeren kitaplardan bazıları aşağıda maddeler halinde listelenmiştir: