Cemal Süreya (1931, Erzincan - 9 Ocak 1990, İstanbul) ya da gerçek adıyla Cemalettin Seber, şiir, mektup, antoloji, çeviri, deneme, günlük, inceleme ve söyleşi türlerinde 22 adet eser kaleme almış İkinci Yeni şiir akımının usta kalemi Türk şair, yazar ve çevirmendir.
Cemal Süreya, 1931 yılında Erzincan'da, Pülümür'den Erzincan'a göç eden Kürt ve Alevi bir ailede dünyaya gelmiştir. Annesi Gülbeyaz (nüfus kayıtlarında Güllü) Hanım, babası ise Hüseyin Seber’dir. Perihan, Ayten ve Kemal adlarını taşıyan üç kardeşi vardır. Kemal adını taşıyan kardeşi henüz bir yaşında iken vefat etmiştir. 1938 yılında yaşanan Dersim İsyanı sonrasında ailesi ile birlikte Bilecik'e sürülen Cemal Süreya'nın annesi Güllü Hanım, sürgünün altıncı ayında, henüz 23 yaşındayken yaptığı düşük sonucu meydana gelen kanamadan dolayı vefat etmiştir. Annesi öldüğünde Cemal Süreya henüz 7 yaşındadır.
Cemal Süreya, ismi üç isimli şairlere benzesin diye Cemalettin Seber olan ismine Süreyya’yı da eklemiştir. Sonrasında Cemal Süreyya’yı kullanmaya başlamıştır. Hafızasına çok güvenen şair, telefon numarasını ezberden söyleyeceğine dair bir iddiaya girmiş, kaybederse soyadından bir harfi atacağını belirtmiştir. İddiayı kaybeden şair soyadından “s” harfini atmış ve Cemal Süreya adını kullanmıştır.
Cemal Süreya, tembel, kuşkucu ve utangaç bir karakteri vardır.. Fiziksel olarak ise tıknaz, orta boylu, esmer ve kara kaşlı kara gözlü bir dış görünüşe sahiptir. . Bir dönem geçimini dergi çıkararak sağlamaya çalışan şairin çıkardığı ilk dergiler ilkokul dönemine denk gelmektedir. En bilinen dergisi 1965 yılında çıkardığı " Papirüs"tür. 9 Ocak 1990 Salı günü şeker koması geçiren şairin cenazesi 11 Ocak 1990 tarihinde Şişli Camii'nden kaldırılmıştır.
Cemal Süreya’nın 22 adet şiiri aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya’nın ilk kitabı 1958 yılında yayımlanan “Üvercinka” isimli şiir kitabıdır.
Cemal Süreya’nın bilinen eserlerinin sayısının toplamı 22’dir.
Cemal Süreya’nın şiirleri aşağıda listelenmiştir.
GÜZELLEME
Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
Bak bu sensin çocuğum enine boyuna
Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki
Sabahlara kadar koynumda yatmışsın
Bak bende yalan yok vallahi billahi
Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur
İşe bak sen gözlerin de burda
Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık
İyi ki burda yoksa ben ne yapardım
Bak çocuğum kolların işte çıplak işte
Bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün
Gözlerin sabahın sekizinde bana açık
Ne günah işlediysek yarı yarıya
Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların
Bunların konuşması olur öpülmesi olur
Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
Vapurdaydık vapur kıyıdan gidiyordu
Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu
Uzanmış seni usulca öpmüştüm
Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu
AŞK
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
ÜVERCİNKA
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil
BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ
Şimdi
utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında.
Ovadan
gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneşimizi.
Taşarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleşiyor.
Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.
Ve kuşlara doğru
fildişi: rüzgarın tavrı.
Dağ: güneş iskeleti.
Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.
Kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
- uykusuzluğun sütlü inciri -
kovanlara sızmıyor.
Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.
SAYIM
Ayışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni
Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni
Kapı aralığında öptüm
Soluğundan öptüm seni
Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni
Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni
Başka evlerde karşılaştık
İliğinden öptüm seni
En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni
Cemal Süreya’nın bilinen şiirlerinin sayısı 200’den fazladır.
Cemal Süreya’nın en ünlü şiiri “Üvercinka” dır.
Cemal Süreya'nın ilk şiiri 8 Ocak 1953 yılında Mülkiye dergisinde yayımlanan "Şarkısı-Beyaz"dır.
Cemal Süreya’nın bestelenen şiirlerinden bazıları besteleyen kişilerin isimleri ile birlikte aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya, şiirlerinde komedi ve trajediyi yan yana kullanmıştır. Şiiri bir başkaldırı olarak görmüş, kural tanımayacağına inanmıştır. Bu nedenle de şiirde mantık ve gramatikal deformasyonlar yapmıştır. Dilin insanlar sarsması gerektiğini düşünmüştür. Kamusal dil ile bireysel dili birleştirmiştir ve bu farklı bir ifade kalıbının yolunu açmıştır. Cemal Süreya şiirinde Türkçenin gücünden faydalanmıştır. Şiirlerde kendine has imgeler kullanmıştır. Her şeyin şiire konu olabileceğini savunmuştur. Şiirlerinde hem Batı edebiyatının kaynaklarından hem de Doğu edebiyatının kaynaklarından yararlanmıştır. Anonimlikten uzak, bireyin kendi biricikliğini ortaya çıkarmaya çalışan şiirler kaleme almıştır. Aşk, erotizm, bireysellik, yalnızlık, ölüm, kadın ve cinsellik Cemal Süreya’nın en sık kullandığı temalardır. Şiirlerinde laytmotif ve portmanto kelime kullandığı görülmektedir.
Cemal Süreya’nın şiirleri çoğunlukla serbest nazım türündedir.
Cemal Süreya, İkinci Yeni şiir anlayışına sahiptir. İkinci Yeni şiiri “Yeniyi deneyen, dünya görüşü, yetişme şekilleri ve beslenme kaynakları bakımından birbirinden çok farklı olan şairlerin eserlerinde sonradan tespit edilen benzerliklere dayanan” şiir hareketine verilen isimdir.
Cemal Süreya, şiirde ölçü kullanımına dikkat etmemiştir.
Cemal Süreya’nın şiirlerinde gözle görünür bir kafiye kullanımı yoktur.
Cemal Süreya’nın şiirlerinin yayımlandığı yerler aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya’nın 10 adet düz yazısı aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya’nın mektupları “On Üç Günün Mektupları” ismi ile kitaplaştırılmıştır.
Cemal Süreya’nın 2 adet antolojisi aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya’nın söyleşileri "Güvercin Curnatası" adı altında kitaplaşmıştır.
Cemal Süreya’nın 33 adet çevirisi aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya’nın 10 adet denemesi aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya, Cumhuriyet Dönemi yazarıdır.
Cemal Süreya’nın sanat anlayışı “sanat sanat içindir” şeklindedir.
Cemal Süreya, Sürrealizm akımından etkilenmiş olsa da bu akımı bütünüyle benimsememiştir.
Cemal Süreya’nın etkilendiği bazı isimler aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya, Dostoyevski’den etkilenişini “1944 yılında Dostoyevski’yi okudum. O gün bu gündür huzurum yoktur.” sözleriyle anlatmıştır.
Cemal Süreya, İkinci Yeni’nin öncü şairlerinden olması ve Humor adı verilen hafif alaysı üslubu, orijinal imgeleri ile Türk şiirinde önemli bir yere sahip olmuştur. Behçet Necatigil, Cemal Süreya için “ buluşları ve söyleyiş biçimiyle İkinci Yeni şiirinin karanlığını giderdi; gelenekten yenilik yarattı; zarif parıltılı şiirler yazdı” demiştir.
Cemal Süreya’nın eserlerinin yayımlandığı yerlerden bazıları aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya, memuriyet hayatına 25 Kasım 1954 tarihinde Eskişehir Vergi Dairesinde stajyer olarak başlamıştır. Eskişehir'in ardından da 11 Ağustos 1955'te maliye müfettiş yardımcısı olarak İstanbul'a tayin edilmiştir. 7 Ekim 1958 tarihinde girdiği yeterlilik sınavı sonucunda da beşinci sınıf maliye müfettişliğine yükselmiştir. 1961 yılında “Maliye denetim usulleri ve iktisadi devlet teşekkülleri”ni incelemek üzere Paris’e gönderilmiştir. Burada bir yıl kadar kaldıktan sonra teftiş göreviyle 1963’te Kars ve Ağrı, 1965’te Çanakkale ve Tekirdağ’a gitmiştir ve 1964’te İstanbul’a tayin edilerek geri dönmüştür. Bu görevinden sonra memurluğa bir süre ara veren Cemal Süreya 1971 yılında İstanbul Sirkeci’de Hocapaşa Vergi Dairesinde Kontrolörlüğünde tekrar memuriyete başlamıştır. 1972 tarihinde ise Maliye Tetkik Kurulu Üyesi olarak Ankara’ya atanmıştır.1975 yılının Şubat ayında ise İstanbul Darphane ve Damga Matbaası Müdürlüğüne tayin edilmiştir. 1978 yılında Kültür Bakanlığı Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyesi olarak görev yapmıştır. 1982 yılının Şubat ayında da “yüksek bürokrat” olarak emekli olmuştur.
Cemal Süreya, hiçbir siyasi partide yer almamış, kendini "sol sempatizanı demokrat aydın" olarak nitelemiş ve düşünce olarak da "formalist" olarak tanımlamıştır. Türkiye'nin kurtulup gelişmesini sosyalizmle olacağını dile getirmektedir. Sosyalizm umutlarını yitirişini ise "dünyanın hiçbir yerinde gerçek anlamda bir sosyalist toplum kurulamadığı için kendi payıma bu umudumu yitirdim" sözleriyle açıklamıştır. Demokrat Parti, Adalet Partisi ve Anavatan Partisi gibi hükümetleri eleştirmiştir.
Cemal Süreya’nın kullandığı takma adlardan bazıları aşağıda listelenmiştir.
En sık kullandığı takma isimler ise “Cemasef” ve Charles Suarez”dir.
Derneğin ön kurucuları Üstün Akmen, Hüseyin Alemdar, Uğurtan Atakan, Bedrettin Aykın, Perihan Bakır, Cengiz Bektaş, Egemen Berköz, Erdoğan Ersever, Mehmet Yaşar Günaçgün, Aydın Hatipoğlu, Mehmet Ali Işık, Alpay Kabacalı, İsmet Kemal Karadayı, Sabri Kuşkonmaz, Zuhal Tekkanat ve Günnur Yalçın'dır.
Derneğin yedi kişiden oluşan geçici yönetim kurulu 20 temmuz 2003 günü toplanarak görev bölümü yapmış, derneğin başkanlığına İsmet Kemal Karadayı, ikinci başkan ve genel sekreterliğe ise Bedrettin Aykın, saymanlığa Mehmet Ali Işık, sorumlu üyeliklere de Zuhal Tekkanat, Üstün Akmen, Mehmet Yaşar Günaçgün ve Günnur Yalçın seçilmiştir. Derneğin amacı şair ve yazar Cemal Süreya'yı kültür sanat dünyası ve sevenleriyle birlikte sürekli anmak, yaşatmak ve kitaplarını tanıtmaktır.
2003 yılında kurulan dernek Cemal Süreya Şiir Ödülü'nü vermektedir.
Cemal Süreya'nın anısına düzenlenen şiir ödülü yarışmasına "Cemal Süreya Şiir Ödülleri" adı verilmektedir. Ödül ilk olarak 1991 yılında verilmiştir. 2001 yılına kadar aralıksız verilen ödül 3 yıl aradan sonra 2004 yılında tekrar verilmeye başlanmıştır. 2004 yılından bu yana ödülü verme işimi Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği üstlenmiştir. Yarışmada "Yayımlanmış Kitap Ödülü" ve "Yayımlanmamış Dosya Ödülü" olmak üzere iki ödül verilmektedir. 210 yılına kadar bu ödülü kazanmış olan kişiler aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya’nın aldığı ödüller aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya’nın belgesellerine internet üzerinden ulaşmak mümkündür. Cemal Süreya’nın belgesellerinden bazıları aşağıda listelenmiştir.
Cemal Süreya’nın 20 adet sözü aşağıda listelenmiştir.
Şimdi işten çıktın Beşiktaş’tasın
Kim istemez ki mutlu olmayı
Ama mutsuzluğa da var mısın”
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni."
Onursuzunum senin"
Söyleyemediğim sözcükler var
Küçücük şeyler belki, ama
Günün bu saatinde anıt gibi dururlar"
Ben artık adam olmam bu derde düşeli"
Sonra gelir bir 'merhaba' der, yine o kazanır."
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrediğimi
Geldiğimi?
Gittiğimi?"
Biz öldüğümüzle kalmıştık"
Öylesine sensin ki!
Kuşlar gibi cıvıldar
Tattırdığın acılar"
O gün ölmek yasak!"
Ortak güzellik artı yara izi.
Tutar ellerinden kaldırırsın
Adı kötüye çıkmış tüm sözcükleri.
Yeni törenler gerek bize
Yeni törenler-kimi zaman en eski."
Namussuz bir çağ bu biliyorsun"
Bekleyen sevgili
Kendini bana, beni yollara
Sürgün etmeden bil ki,
Mavi düşlere sardığın o acar delikanlın
Seni ve aşkını zehir bir yürekle kuşandı
Ama gün olur umutlarda yenilirse
Kalleş bir kurşuna birlik olup
Büyüttüğümüz ışıkları söner sanma ve unutma
Gülüşü yaralım o uslanmaz inadın biri sen diğeri ben olduktan sonra
Serüvencin nasıl olsa nerede olsa nerede olsa bulur"
Ve şehir, böyle mucize görmemişti"
Cemal Süreya, hem baba hem de anne tarafından Erzincanlıdır. Baba tarafından Kürt kökenli olan şair anne tarafından da Zaza’dır.
Cemal Süreya’nın babası Hüseyin Seber’dir. Hüseyin Bey, 1905 yılında Erzincan'da dünyaya gelmiş bir Kürt'tür. Nakliyecilik işi ile uğraşmıştır. Eşi Güllü Hanım'ı kaçırmış ve bu şekilde evlenmiştir. İlk evliliğinden dört çocuğu olmuş, Kemal ismini taşıyan oğlunu henüz 1 yaşında iken kaybetmiştir. İkinci evliliğini ise Esma isimli bir kadınla yapmıştır. Üçüncü evliliğini ise Refika Hanım ile yapmıştır. Bir dönem makinist olarak karayollarında da çalışan Hüseyin Bey 1957 yılında geçirdiği trafik kazası sonucunda vefat etmiştir.
Cemal Süreya’nın çocukluğunun ilk altı senesi oldukça güzel geçmiştir. Altı yaşına kadar annesi, babası, kardeşleri, halası ve babaannesiyle birlikte yaşayan şairin annesi Güllü Hanım'ı kaybetmesi ile zor günleri başlamıştır. Cemal Süreya 7 yaşında iken Dersim İsyanı sırasında amcası Memo'nun valiyle tartışması sonucunda ailecek Bilecik'e sürgün edilmişlerdir. Şair bu olayı "Bizi bir kamyona doldurdular. Tüfekli iki erin nezaretinde. Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular. Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar. Tarih öncesi köpekler havlıyordu. Aklımdan hiç çıkmaz o yolculuk, o havlamalar, polisler." sözleriyle anlatmıştır. Bu sürgünden sonra annesini kaybeden şairin babası Esma adından bir kadın ile evlenmiştir. Esma oldukça kötü bir kadındır ve Cemal Süreya ile kardeşlerine işkence etmiştir. Şair bu durumu "Sonunda babam iki kez evlendi, önce Esma, sonra Refika'yla. Esma çok kötü çıktı. Kardeşlerime işkenceli bir çocukluk yaşattı, örneğin saçlarından tutup kuyuya sarkıtırdı. Bu yüzden kız kardeşlerimin saçları gür değildir. (...) Esma deliydi. Bir fırıncıyla kavga edip adama vurup, adamın yerinden kalkamayınca öldü sanıp ve Bilecik'ten kaçtı. Esma kaçınca, babam Refika'yı aldı. O iyi çıktı. Kardeşlerim onu anne bildiler." sözleriyle anlatmıştır. Esma'dan kurtulmak için İstanbul'da parasız yatılı okuyan şair bu dönemde kardeşlerini de görememiştir. Üvey annesi Esma izin vermemiştir ve bu durum şairi oldukça derinden etkilemiştir. Bunu şairin "Ben, evden kaçmak için, gizlice parasız yatılı sınavına girdim. Bilecik Ortaokulu için. Gizlice, çünkü babam yoksuldu ama belli etmek istemezdi. Sınavı kazandım. Zaten ömrümce parasız yatılı okudum. Ben oradan, o evden kaçtım ama, kardeşlerimin derdi hep içimdeydi." sözlerinden anlamak mümkündür.
Cemal Süreya ise kendi çocukluğunu "Bugün anılarda Erzincan'dan büyük bir bahçenin içinde büyük bir ev kaldı. Hepsi o kadar... Bir de annemin gözlük taktığını anımsıyorum. (...) Bir de bizim evin karşısında büyük bir ev vardı. O evde Perihan diye bir kız vardı… Zaten, onun yüzünden kız kardeşime Perihan adını koydum. Evet, ben koydum, ailede tek erkek çocuktum. Prens gibiydim. El üstünde tutulurdum. Ailede bütün küçüklerin adlarını hep ben verdim. Perihan'la başladık, sonra geleneği sürdürdüm. Komşu Perihan mı? Herhâlde çok güzeldi. Kız kardeşim onun gibi olsun istedimdi." sözleri ile anlatmıştır.
Okula başlamadan önce okuma, yazmayı amcası Memo'dan öğrenen Cemal Süreya, eğitim hayatına 1939 yılında İstanbul'da halasının yanında 37. Beyoğlu İlkokulu'nda başlamıştır. Amcasından resim yapmayı ve matematiği de öğrenen şair, oldukça fazla kitap okuyan bir çocuktur. Alevi bir çevreye sahip olduğu için Hz. Ali üzerine kitaplar da okumuştur. İkinci sınıfta iken yazdığı bir kompozisyon ile öğretmeni tarafından kendisine "Yavrutürk" dergisi hediye edilmiştir. Üçüncü sınıfta Bilecik'e geri dönmek zorunda kalmış ve Bilecik Birinci İlkokulu'na kaydolmuştur. Bu okulda Cemal Süreya'ya "Kürt damarı tuttu", "Sümüklü Kürt", "Kürt Cemo" şeklinde isimler takılmıştır. Üvey annesi Esma'nın eziyetlerinden kurtulmak için babasından gizli girdiği parasız yatılı sınavını kazanmış ve Bilecik Okulunda parasız yatılı okumuştur. İstanbul'daki Haydarpaşa Lisesi'nde de parasız yatılı öğrenci olarak eğitim görmüştür.
Okul yıllarında Türkçe ve edebiyat derslerinde başarılı olan Cemal Süreya, bu başarısı ile öğretmenlerinin dikkatini çekmeyi başarmıştır. Parasız yatılı okuduğu dönemde aruz ölçüsüyle birkaç şiir yazma girişiminde bulunduğu da bilinmektedir. Bu şiirleri nedeniyle lise son sınıfta kendisini "aruzcu, eski edebiyatçı" olarak nitelendirmiştir. 1950'de Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin Maliye ve İktisat bölümüne kaydolan şair bu dönemde şiirlerini yayımlamaya başlamış ve yeni şiire de geçiş yapmıştır. 1954 yılında ise mezun olmuş ve Eskişehir Vergi Dairesi’nde stajyer olarak çalışmaya başlamıştır. Cemal Süreya, askerlik yaptığı dönemde fark derslerini vermiş ve Hukuk Fakültesinden de mezun olmuştur.
Cemal Süreya nasıl bir yazar olduğunu Doğan Hızlan’a bir televizyon programında açıklamıştır. Cemal Süreya, kendi şairliğini “ Aslında ben şu kadar yaşa geldim henüz asıl yeteneğimin neye olduğunu tam kestirebilmiş değilim. Kendimi şiirin içinde buldum. Belki çevremde yalnız şiir vardı ya da şiire yakın şeyler vardı çevremde. Liseyi bitirdikten sonra bende bir şiir bilinci başladı. Şairsem eğer ondan sonra şair oldum diyebilirim. Şiir dilin hatta kültürün köpüğüdür diyebiliriz… Aslında insan kendi sesini tanıyamaz. Yani kendi şiirini değerlendiremez. Yine de düşünürsek şöyle bir şey var galiba benim şiirimde: Bir yerde gülen, bir yerde ağlayan yani trajik unsurla humor unsurunu yan yana, bazen iç içe götürmek isteyen bir şiirdir.” sözleriyle anlatmıştır.
Cemal Süreya ilk evliliğini 23 Kasım 1953'te, henüz daha üniversite öğrencisi iken Seniha Hanım ile yapmıştır. Çiftin 3 Ağustos 1955 tarihinde Ayçe adlı bir kızı olmuştur. Bu evliliğin boşanma süreci yedi yıl sürmüş ve 1965 yılında sona ermiştir. Şair 1967 yılının Ağustos ayında ikinci evliliğini Zuhal Tekkanat ile yapmıştır. 1969 yılının Kasım ayının 23'ünde de oğlu Memo Emrah dünyaya gelmiştir. Bu evliliği de ayrılık ile sonuçlanan şair üçüncü evliliğini 1975 yılında Güngör Demiray ile yapmıştır fakat aynı yıl boşanmıştır. Son evliliğini ise 1980 yılında Birsen Sağnak ile yapmıştır. Cemal Süreya, Tomris Uyar ile de bir süre beraber yaşamıştır fakat evlenmemişlerdir.
Cemal Süreya’nın ilk evliliğinden Ayçe adında bir kızı, ikinci evliliğinden Memo Emrah adında bir oğlu olmuştur. Toplam iki çocuğu vardır.
Cemal Süreya, İstanbul’da vefat ettiğinde 59 yaşındadır.
Cemal Süreya’nın mezarı İstanbul, Kulaksız Mezarlığı'ndadır.
Cemal Süreya hakkında yazılmış kitaplar aşağıda listelenmiştir.