Cahit Sıtkı Tarancı (4 Ekim 1910, Diyarbakır - 12 Ekim 1956, Viyana) ya da gerçek adıyla Hüseyin Cahit Tarancı, Diyarbakır’ın en köklü ve en saygın ailelerinden Pirinçcizâdeler’e mensup Bekir Sıtkı ve Arife Hanım’ın altı çocuğundan en büyüğü olarak dünyaya gelen, şiir, mektup, hikaye ve biyografi türlerinde eserleri olan Kürt kökenli Türk şair, yazar ve çevirmendir.
Birçok dergi ve gazetede eserleri yayımlanan Cahit Sıtkı Tarancı, şiiri hayatın merkezine koyan ve tek amacı güzel şiir yazmak olan bir şairdir. Fazla alkol ve sigara tüketen Cahit Sıtkı Tarancı, 18 Ocak 1954 tarihinde kriz geçirmiş ve Numune Hastanesi’ne kaldırılmıştır. Kısmı felç geçiren şair konuşma yetisini de kaybetmiştir. Bu dönemde bir süre İstanbul'da bir dönem de Diyarbakır'da kalan Cahit Sıtkı Tarancı, daha iyi bir tedavi için arkadaşı Samet Ağaoğlu’nun yardımıyla Viyana'ya gitmiştir ve burada vefat etmiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı'nın 10 adet eseri aşağıda listelenmiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın ilk eseri 1933 yılında yayımlanan ve yirmi bir şiirden oluşan "Ömrümde Sükût" isimli şiir kitabıdır.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın bilinen eserlerinin sayısı 10’dur.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirleri aşağıda listelenmiştir.
OTUZ BEŞ YAŞ
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
ABBAS
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber Sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
İSTİKLÂL MARŞI'NI DİNLERKEN
Borazanbaşı borazanbaşı
Akşamları batan güneşe karşı
Alışılmış bir ibadet gibi
Çaldığınız o İstiklâl Marşı
Yıllardır her kulakta yer etmiş
Gür nâmesiyle tutarken arşı
Az rastlanır bir huşû içinde
Ayakta dinleriz bütün çarşı.
Hayal gibi vehim gibi bir şey
Sanki memleketin dağı taşı
En sâdık bekçisi tarihimin
Kesilir ansızın şehit nâşı
Bu meçhûl askerler mahşeriyle
Hatırlatır o yaman savaşı
Yanık türkülerinden biliriz
Yemen çölünü, Sarıkamış'ı.
Kurduna kuşuna sor söylesin
Neydi Türkün o günkü telâşı
Karalar giymişti Anadolu
Kan bir yandan bir yandan gözyaşı
Sürmedi çok şükür o kıyâmet
Gecenin birinde fecre karşı
Güneşten evvel doğdu ufukta
Mustafa Kemal'in altın başı.
Vatan sevgisinin mihenk taşı...
Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirlerinin sayısı 270’ten fazladır.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın en bilinen şiiri “Otuz Beş Yaş” isimli şiirdir.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın ilk şiir 1930 tarihli "Gidiyorum"dur.
GİDİYORUM
Çölde bir yolcu gibi yalnızlığım içinde
Kavrulup gidiyorum.
Serseri bir rüzgar gibi hep ganimet peşinde
Savrulup gidiyorum
Serçe kadar pervasız, bir günden ötekine
Atlayıp gidiyorum.
Bütün kumaşlarını açtığım gibi yine
Katlayıp gidiyorum.
Bir kış güneşi gibi ben keyfimin esiri
Görünüp gidiyorum.
Ne belli yerim var, ne de sevdiğim biri
Sürünüp gidiyorum.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın bestelenen şiirleri bestecilerinin adı ile birlikte aşağıda listelenmiştir.
İş Sanat tarafından Cahit Sıtkı Tarancı için "Cahit Sıtkı Tarancı Şiir Dinletisi" yapılmıştır. Dinletiye Youtube üzerinden ulaşmak mümkündür.
Cahit Sıtkı Tarancı, şiire karşı bakış açısını “ Şiir, bu tatlı bela, bu ilk göz ağrımız, ilk ve son aşkımız, bu teneffüs saadetimiz, bu şehvetli kalp çarpıntımız, ona vardığımız nispette çok yaşamış, tatmış, kam almış olacağız. Şiir! Şiir! Şiir! Şiir! Şiir! Şiir! Şiir, fikrisabitimiz olmalı, bizi tımarhanelik edebilmelidir.”, “ Ne içtimai mevkide, ne servette gözüm var, tek ihtirasım güzel şiirler söylemektir. Yeryüzünde türküler söylemekle iktifa edeceğim.” sözleri ile açıklamıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirlerinde sonsuzluğa ulaşma isteği vardır. Sonsuzluğa da şekil, dil ve güzellik ile ulaşmaya çalışmıştır. Şiiri dil ve kelime işi olarak görmüş, “Bu can bu tende oldukça Türkçe dili ile daha ne güzel, ne yeni, ne harikulade şiirler yazacağım! Öyle yapalım ki Ziya’cığım, Türkçe bizden hoşnut olsun!.. Türkçe’nin ses vekaleti bizim uhdemizdedir.” şeklinde yazdığı mektuplarıyla bunu göstermiştir. Şiiri bir çağrışım sanatı olarak görmüştür. Canlı ve içi hayat dolu kelimeler kullanmaya özen göstermiştir. Şiirin şeklinin içerik ile bağlantılı olduğunu, şeklin içeriğe uyum sağlaması gerektiğini savunmuştur ve şiirinde ideolojik unsurlardan uzak durmuştur.
Cahit Sıtkı Tarancı, zaman zaman serbest türde şiirler yazmış olsa da şiirin birçok türünün güzel olduğunu savunmuştur.
Cahit Sıtkı Tarancı, Öz (Saf) şiir anlayışı ile şiirler kaleme almıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı, hece ölçüsünü kullanmıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı, şiirde kafiyeyi tamamen gereksiz görmese de asıl önemli olan şeyin dil olduğunu savunmuştur.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirlerinin yayımlandığı gazete ve dergilerin bazıları aşağıda listelenmiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı 'nın tek hikaye kitabı "Gün Eksilmesin Penceremden"dir.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın mektupları aşağıda listelenmiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın tek biyografi eseri “Peyami Safa: Hayatı ve Eserler"dir.
Cahit Sıtkı Tarancı, Cumhuriyet dönemi yazarıdır.
Cahit Sıtkı Tarancı, sanat sanat içindir anlayışını benimsemiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı, Sembolizm akımından etkilenmiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın etkilendiği isimler aşağıda listelenmiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı, şiir üzerine fazlaca düşünen bir şairdir ve Türk şiirinde günlük hazları ölümsüzleştirmesi ile önemli bir yere sahip olmuştur.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın eserlerinin yayımlandığı gazete ve dergilerden bazıları aşağıda listelenmiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı, memuriyet hayatına 1936 yılının sonlarına doğru Sümerbank'ın açtığı bir imtihanı kazanarak başlamıştır. Görev nedeniyle Karabük'teki bir fabrikaya nakledilince buradaki işinden istifa etmiştir. Askere gidip geldikten sonra Eminönü, Yemiş semtindeki bir yazıhanede ticaret işlerini sürdürmekte olan babası Bekir Sıtkı Bey'in yanında çalışmıştır. 1944 'ün sonlarına doğru Ankara'ya giden Cahit Sıtkı Tarancı, Anadolu Ajansı'nda mütercimlik yapmıştır. Toprak Mahsulleri Ofis ve Çalışma Bakanlığı bünyesindeki mütercimlik kadrosunda da yer almıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı, siyasi duruşu ile ön plana çıkan bir şair olmamıştır. Mehmet Kaplan, Cahit Sıtkı Tarancı’nın Şiir Estetiği başlığını taşıyan yazısında Tarancı’nın siyasi tutumunu “Onun estetiği de, hayat görüşü de herhangi bir ideolojiye yer vermez. O sadece şair ve halis bir şairdir. Bir propagandacı, şiiri gaye değil, vasıta telakki eden bir ideolog, şiir estetiği üzerinde bu kadar durmaz. Mektupları da gösteriyor ki, Tarancı’nın hayatta en büyük gayesi güzel şiirler söylemek olmuştur.” sözleriyle açıklamıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı, "Otuz Beş Yaş" şiiri ile Cumhuriyet Halk Partisi'nin kuruluş yıldönümüyle ilgili açtığı yarışmada birincilik kazanmıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın belgesellerine internet üzerinden ulaşmak mümkündür. Cahit Sıtkı Tarancı’nın belgesellerinden bazıları aşağıda listelenmiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın 20 adet sözü aşağıda listelenmiştir.
Bir buz parçası gibi kendinden eriyecek.
Semada yıldızlardan, yerde kurtlardan başka,
Yaşayıp öldüğümü kimseler bilmeyecek!
Saadet bu ömrün neresinde?"
Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık.
Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan
Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık."
Gözlerini yumarak o dünyayı seyre dal!
O değil mi hayatta tutunduğun en son dal!
Eski saadetinle, geçmiş günlerinle kal!"
Ateşlere yandığının resmidir.
Aşık dediğin, Mecnun misali kör;
Ne bilsin alemde ne mevsimidir."
Ne istersiniz benden,
Gelir gelmez sonbahar?"
Bir daha seninle beraber olsam"
İşim bir şarkılıktır"
Bilsen! Ben hangi alemdeyim, sen hangi alemde!"
Gölgesi yeryüzünde avare insan?"
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak"
Hey kahpe felek ne oyunlar ettin
En yavuz evlâdı bu memleketin
Nazım ağabey hapislerde çürür"
Cahit Sıtkı Tarancı’nın müzesi Diyarbakır'da bulunmaktadır. Şairin doğduğu ve çocukluk yıllarını geçirdiği ev 1733 yılında inşa edilmiştir ve Diyarbakır’ın geleneksel konut mimarisinin tüm özelliklerini taşımaktadır. Ev dört kanattan oluşmaktadır. Evde toplam 14 oda, mutfak, kiler ve tuvalet bulunmaktadır. Eve Cahit Sıtkı Tarancı'nın dünyaya geldiği oda da korunmaktadır. Bina 1973 yılında Kültür Bakanlığı tarafından yazarın ailesinden alınarak kamulaştırılmış ve 1974 yılında restore edilerek Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı, hem anne hem baba tarafından Diyarbakırlıdır.
Cahit Sıtkı Tarancı'nın babası Bekir Sıtkı Bey'dir. Bekir Sıtkı, Diyarbakır'ın pirinç ziraati ve ticaretle uğraşan en köklü ailelerinden Pirinçcizâdeler’in oğludur. Annesi Hayriye Hanım, babası Hüseyin Efendi'dir. Ziraat ve ticaretle uğraşmıştır. Ataerkil aile yapısına inanan biri olarak oğlu Cahit Sıtkı Tarancı'ya oldukça düşkündür ve onun vali olmasını istemiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı, 1910 yılının 4 Ekim günü Diyarbakır, Cami Kebir Mahallesi'nde Kürt kökenli bir ailede dünyaya gelmiştir. Çocukluğu Diyarbakır'da geçmiştir. Adı büyükbabasından gelmektedir. Ailesi, pirinç ziraatı ve ticaretle uğraşan köklü "Pirinççizadeler"e mensuptur. Büyük dedesi Hacı Ali Efendi'dir. 5 kardeşi ile büyüyen şair Cahit Sıtkı tarancı'nın kardeşleri: Mehmet Halit, Sabiha Nihal (Erkmenoğlu), Yıldız (Köksal), Atiye Hilâl (Arda)ve Yılmaz Cihangir'dir. Cahit Sıtkı Tarancı'nın çocukluğundaki fiziksel görüntüsü ise "kısa boylu, nazik yapılı, göğsü oldukça dar yapılıydı. Keskin yüz çizgilere ve koyu kahve saçlara sahipti." şeklinde anlatılmıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı, eğitim hayatına 1917 yılında Diyarbakır Nümune-i Terakkî-i Hamidî Mekteb-i İptidâî'sinde başlamıştır. Bir yıl sonra Mekteb-i Sultani'nin iptidai bölümüne gönderilmiştir. Bu okuldan "üstün başarı" ile mezun olan şair, babası tarafından daha iyi bir eğitim alması için İstanbul'a göndermiştir. Ortaöğrenimine Saint-Joseph Fransız Lisesinde başlamıştır. Bu dönemde yalnızlık çeken ve içine kapanan Cahit Sıtkı Tarancı, kitaplara ilgi duymuş, özellikle de şiir kitapları okumuştur. Şiirini etkileyen bazı şairlerin kitapları ile de bu dönemde tanışmıştır. Ortaöğreniminin son senesinde Galatasaray Lisesi'ne geçiş yapmıştır ve bu okulda Ziya Osman Saba ile tanışmıştır. Bu dönemde iyiden iyiye şiir ile uğraşmaya başlayan Cahit Sıtkı, yayımlanması için bir şiirini “Pirinççizâde Cahit Sıtkı” imzasıyla Ziya Osman Saba'ya vermiştir. Şair bu dönemi "Bende edebiyata bilhassa şiire karşı hakiki ve köklü denilebilecek ilk alaka Galatasaray onuncu sınıfta sıra arkadaşım Ziya Osman Saba’nın delaletiyle tanıdığım Baudelaire’le başlar. Bu Fransız şairini içime sindire sindire okuduktan sonradır ki, şiir yazmak benim için teneffüs etmek, yemek içmek kadar tabii bir hayat faaliyeti oldu." sözleri ile anlatmıştır. Liseyi de aynı okulda okuyan şair 1931 yılında Galatasaray Lisesi'nden mezun olmuştur. Lisenin ardından Yıldız'daki Mülkiye Mektebi'ne yatılı olarak eğitim görmeye başlamıştır. Bu dönemde yazdığı "Uzak Bir İklimde", "Gece Bir Neticedir" ve "Güneşe Âşık Çocuk" isimli şiirler Cahit Sıtkı Tarancı'nın ilk şöhretini kazanmasına yardımcı olmuştur.
Mülkiye eğitimini tamamlayamayan yazar dört yıl sonunda Mülkiye'deki eğitimini bırakarak İstanbul'daki Yüksek Ticaret Okulunda öğrenim görmeye başlamıştır. Bu dönemde maddi zorluklar yaşaması nedeniyle Cumhuriyet gazetesine hikâyeler ve roman tefrikaları yazmaya başlamıştır. Yükseköğrenimini tamamlamak için Paris'e giden şair, 1938-1940 yılları arasında Paris'te Sciences Politiques'te öğrenim görmüştür. Geçimini sağlamak için de Paris Radyosu'nun Türkçe yayınlar servisinde spikerlik yapmıştır. Burada öğrenci olduğu dönemde şair Oktay Rifat ile tanışmıştır. 2. Dünya Savaşı'nda Nazilerin uçaklarının 1940 yılında Paris'i bombalamaya başlaması üzerine buradaki eğitimini de yarıda bırakmak zorunda kalmıştır. Cahit Sıtkı Tarancı, bu dönemden sonra da yükseköğrenim eğitimini tamamlayamamıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyişiyle “Şiirden gayri ifade vasıtası tanımayan... Şiiri, ölümden hayata doğru genişleyen” bir yazardır. Ele aldığı başlıca temalar hayat sevgisi ve ölüm korkusudur. Eserlerinde hayattaki her olayı harikulade göstermiştir. Eserlerine aile hayatına karşı duyduğu hasreti de yansıtmıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı, 4 Temmuz 1951 Çarşamba günü Ankara Halkevi'nde Cavidan Hanım ile evlenmiştir. Eşine bir mektup ile evlilik teklif eden şair, alkole düşkün olduğu için önce olumsuz bir cevap almış olsa da "Affet beni Cavidan'ım, gözümde dünyanın en paha biçilmez mücevheri olan o güzel başın için yemin ediyorum, mezara gireceğim güne kadar ağzıma alkol namına tek damla bir mayi koymayacağım." diyerek eşini evlenmeye ikna etmiştir.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın çocuğu yoktur.
Cahit Sıtkı Tarancı, Viyana’da vefat ettiğinde 46 yaşındadır.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın mezarı Ankara, Cebeci Asri Mezarlığı'ndadır.
Cahit Sıtkı Tarancı hakkında yazılan kitaplar aşağıda listelenmiştir.