Merhabalar 1996 yılında İstanbul’da doğdum. Tüm çocukluğum hikayeler, tiyatro oyunları yazarak geçti. Beyza neyi sever deyince bile aklıma gelen ilk ve tek şey yazmak oluyor zaten. Hayatımda hiçbir şeye bu kadar büyük bir tutkuyla bağlı olmadım. Belki on yıldır tüm hayatım her gün yazarak geçiyor.
Kendimi keşfetme hikayem bir önceki soruda söylediğim gibi çocukluk yaşlarımda başladı aslında. Her uyku öncesi tamamen kendi hayal gücüyle ürettiği masalları anlatan bir baba, evin içinde sürekli metin yazma denemeleri yapan bir ablayla geçti çocukluğum ve bir yerden sonra fark ettim ki masallar, hikayeler, şiirler ve yazmakla alakalı her şey çok ilgimi çekiyor. Hayal gücü çok yüksek bir çocuktum. Bu yazma tutkusuyla birleşince tüm hayatım yazmak üzerine kuruldu. Sanki yazmak için doğmuşum gibi hissettim hep. Kendi kendime söylediğim, çok sevdiğim bir sözüm var, “Dünya benim not defterim.” Dünya benim not defterimmiş ve her an her saniye yazmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Yazmakla olan bağım böylesine güçlü.
Gerçekten bir anne bebeğini eline aldığında nasıl hissederse öyle hissettim. Her bir kitabın içinde yazarının aylarca hayal ettiği, kurguladığı, üzerinde düşünüp uğraştığı bir dünya var ve ben ilk kitabımı ellerime aldığımda kendi dünyamı ellerimde tuttuğumu hissettim. Tarif edemeyeceğim kadar büyük bir mutluluk ve heyecan bu.
Karantina her birimize tam bir “ev” hissi veriyor. Ben de okurlarım da dönüp dolaşıp Karantina’yı okurken buluyoruz kendimizi. Ben onları yazarken büyüdüm, okurlarım ise onları okurken büyüdü. Bir nevi Karantina’yla büyüdük her birimiz. Zeynep, Onur, Burak ve Mert’le aile olduk ve birlikte büyüdük resmen. Karantina’yı bu kadar sevdiren en temel sebeplerden biri de benim Karantina’yı çok sevmemdi bence. Karantina ben yazar yazmaz, paylaşır paylaşmaz sevilmedi. Ben Karantina’yı o kadar sevdim ki ısrarla yazdım, ısrarla sevmeye devam ettim ve bir yerden sonra Karantina’nın hikayesine ve karakterlerine olan inancım ve sevgim okuyan herkese geçti sanki. Bende ve okurlarımda böyle bir etkisi var Karantina’nın. Çok sıcak, çok bizden ve her duyguyu yaşatan bir hikaye. O yüzden yeri çok ayrı benim için ve okurlarım için.
Beşinci Perde serinin son kitabı. Üzücü de olsa onlara veda ettiğimiz kitap olacak Beşinci Perde ve bence seriyi aklımızda hiçbir soru işareti kalmadan, içimiz rahat bir şekilde bitirmiş olacağız. Onur ve Zeynep’in aşklarının katlanarak arttığı, Onur, Zeynep, Burak ve Mert’in dostluk bağlarının giderek güçlendiğini okuyacağız hep birlikte.
Karantina Serisi Beşinci Perde ile son bulmuş oluyor. Şu an ise No. 26 ve Enkaz Altındakiler isimli iki kitap yazıyorum ve bir de 2019 yılında çıkan kitabım Kar Küresi’nin devam kitabı olan Kar Tanesi’nin üzerinde çalışıyorum.
Beni en çok sevdiğim herkesin mutlu ve sağlıklı olduğunu bilmek sevindirir. En temel mutluluk sebebim budur. Bunun dışında yazdığım satırların birilerine iyi geldiğine, onlara iyi hissettirdiğime dair mesajlar gördüğümde çok mutlu oluyorum. Beni en çok üzen şeyleri ise saymaya kalksam saatler sürebilir. Kişisel üzüntülerimi bir kenara bırakırsam dünyada birçok üzücü olay yaşanıyor, ben de hassas bir insan olarak ister istemez her birinden etkileniyorum. Hayvanlara ve çocuklara karşı işlenen suçlar beni çok etkiliyor. Savunmasız canlılara yardım edememek, buna engel olmak beni çok üzüyor.
Aslında böyle bir isteğim yok gibi algılansa da elbette ki böyle bir isteğim var. Bununla ilgili görüşmelerim de oldu. İçime sinen bir projeyle karşılaştığımda elbette ki yazdığım hikayeleri ve karakterleri izlemek isterim.
Ben de çok teşekkür ederim. İnanın imza günlerini sizler kadar ben de özledim Pandemi biter bitmez sizlerle güzel bir imza gününde buluşmayı çok isterim. Son olarak bkmkitap.com takipçilerine dünya olarak içinde bulunduğumuz bu zor ve kısıtlayıcı günlerde içlerine dönmelerini tavsiye ediyorum. Kendi adıma fark ettim ki pandemiden önce o kadar dış dünyaya odaklanmışım ki kendi içimde olup biten hiçbir şeyin farkında değilmişim. İçinizi keşfetmek dışarıyı keşfetmekten daha faydalı olabiliyor bazen. Herkese şimdiden mutlu bir yeni yıl dilerim, en kısa zamanda bir imza gününde görüşmek dileğiyle
Beyza ALKOÇ'un tüm kitaplarına ulaşmak için TIKLAYIN!
Röportaj: İlker ABAY