Menü
Hesabım
Şifremi Unuttum
Kayıt Ol
Sepetim
Atatürk'ün 3. Orduya Tayin Dönemi
14.05.2024

Atatürk'ün 3. Orduya Tayin Dönemi

13 Ekim 1907 tarihinde 3. Ordu'ya tayin edilen Mustafa Kemal Atatürk, tüm görevlerinde olduğu gibi bu görevinde de birçok başarı göstermiştir. Çevresindekilerin sevgi ve saygısını kazanmıştır. Türk milletinin kendine güvenini kazandıran, içinde bulunduğu zayıf durumdan çıkararak bir bakıma küllerinden tekrar dirilmesini sağlayan Mustafa Kemal, sadece Türk milleti değil tüm dünya tarafından saygı duyulan bir liderdir. Onu eşsiz kılan, askeri dehasına ilişkin değerlendirmelerin yanı sıra girdiği tüm savaşları kazanmasıdır. Her ne kadar “Girdiği tüm savaşları kazanması” cümlesi altında “tesadüfi” başarılar olasılığını taşıyor olsa da onun zaferleri benzersiz ilkeleri ve muharebelerdeki eşsiz stratejilerinde gizlidir.

Mustafa Kemal Atatürk askeri vizyon ve dehasıyla Türk tarihinin makus talihi yönünü 180 derece tersine çevirmiştir. Alman profesör Gotthard Jaeschke, Atatürk’ü "Doğuştan Asker", "Yaradılıştan Komutan" olarak nitelendirir. Cesaret, hareketleri sezebilme yeteneği, sabır, kararlılık ve gerçekçilik gibi üstün niteliklere sahip olan Atatürk, özellikle Çanakkale Muharebelerindeki başarılarıyla bu dehasını kanıtlamıştır. Sakarya Meydan Muharebesi gibi önemli dönüm noktalarında verdiği cesur kararlar ve başarılı stratejileri onun askeri dehasını gözler önüne serer. Bununla birlikte Türk Tarih Kurumu Basımevi tarafından yayımlanan “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri” kitabının 2. cildinde Mustafa Kemal’in kaleminden dökülen şu kelimeleri görmek mümkündür: “...Savaş, zaruri ve hayati olmalıdır... Milleti savaşa götürünce, vicdanımda acı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz- Lâkin millet hayatı tehlikeye uğramadıkça, savaş bir cinayettir.” Bununla birlikte Mustafa Kemal ulusunu bağımsızlığa kavuşturduktan sonra “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözleriyle siyasal tutkusunu belirginleştirmiştir.

Atatürk, ulusunun güçlü olması gerektiğine inanan hem savaş hem de barış adamıdır. Bu özellikleriyle Türk ve dünya tarihine damgasını vurmuş büyük bir liderdir. Askeri kariyerindeki önemli dönüm noktalarından biri olan 3. Ordu’ya tayin dönemi onun yeteneklerini sergilemesine ve Türk milletinin kaderini etkileyecek kararlar almasına olanak sağlamıştır. Dolayısıyla bu tayin onun kariyerindeki önemli kilometre taşlarından biridir ve Türk tarihinin akışını değiştiren olayların da zeminidir.

Atatürk Hangi Yıllar Arasında 3. Ordu'da Görev Almıştır?

Mustafa Kemal Atatürk, 13 Ekim 1907’de kolağası rütbesiyle 3. Ordu karargâhına atanmış ve bu görevine 1911 yılına dek devam etmiştir. Görevi esnasında ordu içinde farklı zamanlarda çeşitli görevlendirmeler de yapılmıştır. Bu yer değişikliklerinden ilki 13 Ocak 1909’da Selanik’teki II. Redif Tümeni’ne olmuş, M. Kemal aynı yılın 5 Kasım’ında tekrar Üçüncü Ordu’ya dönmüştür. 6 Eylül 1910 tarihinde Selanik’teki Üçüncü Ordu Subay Talimgâhı’na gönderilmiş ve aynı yılın 1 Kasım’ında tekrar 3 orduya dönmüştür.

Mustafa Kemal 15 Ocak 1911 tarihinde ise 3 Ordu Karargâhı’ndaki görevinden alınmış ve kısa bir süre 5. Ordu Karargâhı’nda, daha sonra tekrar Selânik’te bulunan 38. Piyade Alayı’nda görevlendirilmiştir.

Atatürk'ün Görev Aldığı 3. Ordu'nun Merkezi Hangi Şehirdeydi?

Bu karargâhın merkezi Manastır’da idi. Mustafa Kemal karargâhın Selanik’teki şubesinde çalışmak üzere bu bölgede görevlendirilmiştir. Kolağası Mustafa Selanik 3 üncü Orduya atandığı sırada Balkanlar’da ayrılıkçı fikirler güçlenmekte, yurtsever aydınlar siyasi bir örgüt çatısı altında ciddi bir güç oluşturmaktadır. Yurtsever aydınlar 1906 yılında Osmanlı Hürriyet Cemiyeti adıyla bir örgütsel yapılanma kurmuş ve daha sonra Paris’teki Jön Türkler ile iletişime geçerek İttihat ve Terakki Cemiyeti adı altında birleşmişlerdir. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurmuş olduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti de kısa sürede İttihat ve Terakki Cemiyeti ile kaynaşarak 27 Eylül 1907’de bu büyük oluşuma dâhil olmuştur.

Manastır, Makedonya’nın birincil askeri merkezidir. Bunun en önemli nedeni stratejik öneme sahip olmasıdır. Bölge Arnavutluk, Yunanistan, Sırbistan ve Bulgaristan ile çevrilidir. Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra 1896 yılında bu bölgeye gelmiş ve Askeri İdadi’ye kaydolmuştur. Atatürk’ün siyasi, askeri ve kültürel kişilik özelliklerinin oluşumu bu coğrafyalarda yeşermiştir. Osmanlı’nın içinde bulunduğu zor duruma bu bölgede yaşadığı olaylarda yakından tanık olmuş ve ülke sorunlarına olan ilgisi böylelikle artmıştır. Mustafa Kemal’in lise yıllarından bildiği Manastır, 3. Orduya tayin döneminde de Balkanlar tarafında Osmanlı İmparatorluğu için stratejik önemini sürdürmektedir.

Makedonca “Bitola” olarak geçen Manastır isminin eski Slavca’daki “Obitel” kelimesinden geldiği ve zamanla Bitel, Bitola şeklini aldığı düşünülmektedir. Bölge 6. ve 7. yüzyıllarda yapılan kilise ve manastırlar sayesinde dini bir merkez konumuna evrildiği için adının “Manastır” olduğu da öne sürülür. Osmanlılar Balkan topraklarında ilk olarak Makedonya’yı fethetmiş ve I. Murat döneminde Manastır ele geçirilmiştir. Böylece bu bölgede yaklaşık 530 yıl sürece Osmanlı egemenliği başlamıştır. 16. yüzyıldan itibaren Orta ve Batı Anadolu ve ardından Balkanlar’a yayılan göçmenler ve aşiretler sayesinde bölgenin ekonomisi canlanmış ve Manastır zamanla bir ticaret merkezine dönüşmüştür. Şehir bir buçuk asır içinde Türk - Müslüman ülkesinin bir parçası olarak dönemin uç sancakları arasına girmiştir.

Manastır, 19. yüzyılda salgın hastalıklar ve yangınlar gibi çeşitli felaketlerle sarsılsa da, yüzyılın sonuna gelindiğinde Güney Balkanlar'ın önemli bir merkezi haline gelmiştir. Bu yükselişin bir göstergesi de birçok ülkenin diplomatik temsilcisini barındırması ve "konsoloslar şehri" olarak anılmasıdır. Tanzimat sonrası Makedonya bölgesini oluşturan üç vilayetten biri olan Manastır, Üçüncü Ordu'nun merkezi olmasıyla Osmanlı tarihinin son dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna katkıda bulunan faaliyetlere ev sahipliği yapmıştır. Bu açıdan şehrin tarihi önemi oldukça fazladır. Manastır, Balkan Savaşları sonrası, Sırp Kuvvetlerince işgal edilmiştir. Kasım 1912 tarihinde gerçekleşen bu işgalden sonra bölgedeki Osmanlı hâkimiyeti sona ermiştir.

Manastır'ın siyasi ve politik önemi, dönemin tarihsel ve stratejik koşullarıyla şekillenmiştir. Bu bağlamda Balkanlar’daki güç dengeleri, toprak bütünlüğü ve diğer devletlerle ilişkilerde Manastır’ın Osmanlı Devleti açısından önemi büyüktür.

Atatürk 3. Ordu'da Hangi Rütbeyi Taşıyordu?

Atatürk Üçüncü Ordu’ya kolağası rütbesiyle tayin olmuştur. Bu rütbe günümüzdeki kıdemli yüzbaşı ile eşdeğerdir. Mustafa Kemal bu rütbeyi 20 Haziran 1907 tarihinde Şam’daki Ordunun Kurmay Başkanlığı görevine getirildiğinde almıştır. Kolağası Osmanlı ordusunda yüzbaşı ile binbaşı arasındaki rütbeye karşılık gelir. Yeniçeri Ocağı’nın 1826 yılında kaldırılmasından sonra İstanbul’da gündelikli ve aylıklı er ile subaylardan oluşan 12 bin mevcutlu Mansure Teşkilâtı kurulmuştur. Sekiz kısma ayrılan bu teşkilatta her tertip iki kol, her kol da 100 mevcutlu altı bölükten oluşturulmuştur. Altışar bölüklü sağ ve sol kolların komutanlarına kolağası ismi verilmiştir. Tertiplere binbaşılar komuta etmeye ve sekiz tertibe de bir baş binbaşı komutanlık yapmaya başlamıştır.

1842 tarihli hatt-ı hümayunda, Asakir-i Mansure ordusunda ilk düzenlemelerden farklı olarak “zaid” tabiri yer almaktadır. Bu terim ikişer üçer sağ kol ve birer nefer sol kolağasını ifade etmektedir. Tarihi dökümanlara göre bu dönemde bir düzenleme gerçekleştirilir. Bu düzenlemeyle mevcutlar sağ kolağasıyla aynı rütbe ve maaşlara getirilmiş, muvazzaf taburlara birer sol kolağası tayin edilir. İlga olunan sol kolağalarının açıkta kalmamaları için sırası geldikçe “mülazım” olmalarına karar verilir. Böylelikle kolağası rütbesi sağ ve sol olarak ikiye ayrılmak yerine tek rütbe haline getirilmiştir. 25 Haziran 1910 tarihinde ise bu rütbe kaldırılmıştır.

Mustafa Kemal 3. Ordu Müfettişliğine Neden Atandı?

Mustafa Kemal 3 Ordu Komutanlığı’na kendi isteğiyle atanmıştır. Bu talebinin ardında ise bir dizi olay bulunmaktadır. Atatürk 1905 yılında Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurduktan hemen sonra Suriye’nin Beyrut, Yafa, Kudüs şehirlerine giderek buralarda da birer şube açmıştır. Bölgelerdeki vatansever askerler örgütün yayılmasında avantaj sağlamıştır. Bununla birlikte M. Kemal bu bölgelerden başlatılacak bir hareketin bir inkılâp için yetersiz olacağını anlamış ve diğer rejim muhalifleri gibi Makedonya’ya giderek örgütlenmeyi oradan geliştirmeyi tasarlamıştır. Oluşumun Selanik’ten hareketle hızla büyüyeceğini öngörerek Yafa’daki görevi esnasında gizlice Mısır’a ve oradan da Selanik’e geçmiştir. 1906 Nisan ayında Selanik’te arkadaşlarıyla bir araya gelerek Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin şubesini kurmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk dört ay kadar Selanik’te kalarak çalışmalarını sürdürmüştür. Ancak bir süre sonra Mustafa Kemal’in Yafa’daki görevinin başında olmadığı ve Selanik’te bulunduğu haberi İstanbul’a ulaşmış ve tutuklanması için emir verilmiştir. Bu haberleri alarak Yafa’ya dönen Mustafa Kemal, Yafa’ya varır varmaz kaçışında yardımcı olan Komutan Ahmet tarafından Biruşşaba şehrine yollanmıştır. Komutan Ahmet, Mustafa Kemal hakkında açılan soruşturmaya yanıt olarak aylardır Akabe bölgesinde olduğunu bildirmiş ve durum Biruşşaba’daki komutan Lütfi Bey tarafından da doğrulanmıştır.

Tutuklanma kararı kaldırıldıktan sonra yeniden Yafa’ye ve oradan da topçu stajı için Şam’a dönen Mustafa Kemal buradaki görevi boyunca durumunu sarsacak açıklar verecek ve adını hatırlatabilecek her şeyden kaçınmıştır. Buradaki görevi boyunca gösterdiği başarılar sayesinde 25 Aralık 1906 tarihinde kendisine “Beşinci Rütbe’den Meçidî Nişanı” verilmiştir. O’nun çabaları komutanlarınca da takdir edilmiş ve stajından sonra kolağası rütbesine yükseltilerek 5. Ordu karargâhının kurmay başkanlığı ile görevlendirilmiştir. Şam’a tayininden iki buçuk yıl kadar sonra tekrar başvuruda bulunan Mustafa Kemal 3.Ordu’ya ataması 13 Ekim 1907’de gerçekleştirilmiştir. 22 Haziran 1908 tarihinde ise 3. Ordu'daki görevine ek olarak Üsküp-Selanik arasındaki demiryolu müfettişliği de Atatürk'e verilmiştir.

Ali Fuat Cebesoy, Mustafa Kemal ile ilgili anılarını kaleme aldığı “Sınıf Arkadaşım Atatürk” isimli kitabında tayinin hikâyesini Atatürk’ün kendinden dinleyerek nakleder: "Bir taraftan Şam'da Erkânı Harbiye Dairesi'nde vazifeme devam ederken, diğer taraftan da bir an önce Makedonya'ya geçmek çarelerini arıyordum. Haydar vasıtasiyle Müşir Hakkı Paşa'ya ricalarımı tekrarlıyordum. Beni daha başka destekleyen arkadaşlar da vardı. Atış talimnamesinin hazırlanmasında gayretlerimi takdir eden Ordu Talim ve Terbiye Heyeti Reisi Miralay Şeref Bey de bunlar arasında idi. O sıralarda Hakkı Paşa'nın Akabe meselesi yüzünden Yıldız Sarayı ile arası açıldığı ve infisal edeceği şayiaları dolaşıyordu. Eğer Hakkı Paşa ayrılırsa, benim naklim suya düşmüş olacaktı. Teessürüm günden güne artıyordu. Nihayet Hakkı Paşa bir gün beni çağırdı ve sordu:

- Üçüncü Ordu'ya nakletmek istiyormuşsunuz, öyle mi?

- Tensip buyurulursa, evet paşa hazretleri.

Cevabını verdim. Müşir başka bir şey sormadı, fakat hal ve tavrından muvafakat ettiğini anlamıştım. Ertesi günü erken saatlerde beni bulan Haydar, tekmil haberini verdi:

- Bir aksilik çıkmazsa, bu iş tamam.

Allaha şükürler olsun, bir aksilik çıkmadı."

Atatürk'ün 3. Orduda İken Görevleri Ne idi?

Mustafa Kemal Atatürk Üçüncü Ordu’ya tayininde birçok sorumlulukla görevlendirilmiştir. Bununla birlikte birçok askeri manevraya misafir olarak da katılımda bulunmuştur. Bu görevleri kronolojik sırayla aşağıda bulabilirsiniz:

  • Ocak 1908: Selanik yakınlarındaki Sedes çiftliğine bir tatbikat düzenlenir. Mustafa Kemal Atatürk, 17. nişancı taburu binbaşı Behiç Erkin Bey’in misafiri olarak bu tatbikata katılır.
  • 22 Haziran 1908: Üçüncü Ordu Karargâhı’ndaki görevinin yanı sıra Üsküp - Selanik arasındaki bölgede Doğu Demiryolu Müfettişliği görevi verilir.
  • Ağustos 1908: Avusturya - Macaristan Hükümeti Bosna Hersek bölgesine asker yığmaktadır. Mustafa Kemal bu girişimler hakkında bilgi edinmek üzere gizlice Bosna’ya gönderilir.
  • Eylül 1908: Trablusgarp’ta II. Meşrutiyet’e karşı halk arasında, bazı şeyhlerin önayak olmasıyla ayaklanmaya benzer hazırlıklar olmuştur. Atatürk Selanik’ten İstanbul’a, buradan da Trablusgarp’a geçer. Bu görevlendirme İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkez Komitesi tarafından kendisine verilmiştir.
  • 13 Ocak 1909: Atatürk Üçüncü Ordu Selânik II. Redif Tümeni Kurmay Başkanlığına getirilir.
  • 15/16 Nisan 1909: Atatürk’ün Kurmay Başkanı göreviyle, Hüseyin Hüsnü Paşa komutasındaki Hareket Ordusu beraberinde Selânik’ten İstanbul’a hareket eder.
  • Ağustos 1909: Makedonya’daki Vardar ırmağı havzasındaki askeri tatbikata katılır. Bu tatbikatta Osmanlı Alman ordularından rütbeli Mareşal Von der Goltz da bulunmaktadır. Harekâtta Atatürk’ün hazırladığı plan uygulanır ve Goltz Paşa’nın takdirlerini kazanır.
  • 30 Ağustos - 8 Eylül 1909: Mustafa Kemal kolağası rütbesiyle Cumalı Ordugâhı’ndaki askeri eğitim manevrasına katılır.
  • 5 Kasım 1909: Selânik’teki II.Redif Tümeni Kurmay Başkanlığından Üçüncü Ordu Karargâhı’na geri atanır. Kazım Özalp hatıralarında bu atamanın 31 Mart (13 Nisan) 1909’dan birkaç ay sonra olduğunu belirtmektedir.
  • Mayıs 1910: Arnavutluk’ta çıkan isyanı bastırmak üzere düzenlenen harekâtta Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’nın yanında yer alır.
  • 28 Haziran - 31 Temmuz 1910: Makedonya’da 3. Ordu Kurmay Başkanı Ali Rıza Paşa yönetimindeki kurmay manevrasına katılır.
  • 6 Eylül 1910: Mustafa Kemal Selânik’te Üçüncü Ordu Subay Talimgâhı Komutanlığına atanır. Behiç Erkin anılarında, Atatürk’ün isteği ve ordunun önerisi ile yapılan atamanın, rütbesinin küçüklüğü nedeniyle yerine getirilmediğini, komutanlığa bir Alman yarbayın gönderildiğini yazmıştır.
  • Eylül 1910: Atatürk, Pikardi manevralarını izleme göreviyle Fransa’ya gönderilir.
  • 1 Kasım 1910: Atatürk Üçüncü Ordu Subay Talimgâhı Komutanlığından tekrar Üçüncü Ordu Karargâhı’na atanır.
  • 15 Ocak 1911: Mustafa Kemal 3. Ordu Karargâhı’ndaki vazifesinden alınır. Öncelikle kısa bir süreliğine 5. Ordu Karargâhı’nda görevlendirilir. Daha sonra yine Selânik’te bulunan 38. Piyade Alayı’na tayin edilir.

Atatürk'ün 3. Ordu'da Görev Yaptığı Dönemde Hangi Askeri Harekatlar Gerçekleşti?

Atatürk 3. Ordu’da görev yaparken gerçekleşen askeri harekâtları şöyle sıralamak mümkündür:

  • Trablusgarp: 1909 yılının 23 Temmuz günü, Rumeli’de II. Meşrutiyet ilan edilir. Meşrutiyetin ilanı Trablusgarp’ta coşkuyla karşılanır ve hemen ardından halkın genel af talepleri başlar. Çok geçmeden yeni hükümet sadece siyasi af ilan eder. Trablusgarp’ta dağınık bir aşiret yapısı vardır. Bununla birlikte zorunlu asker alma işlemleri gerçekleşince bölgedeki hava sertleşir. İttihat ve Terakki Cemiyeti merkez komitesinde yapılan görüşmeler sonucu Mustafa Kemal bölgeye görevli olarak gönderilir. M. Kemal’in Trablusgarp’a gönderilmesi aynı zamanda Cemiyet içinde Mustafa Kemal’den rahatsızlık duyanlar için de bir fırsattır. Mustafa Kemal bölgeye vardığında ordunun durumunu yakından görür. Merkezden uzakta Osmanlı ordusunun neredeyse yok olduğuna, ordu bünyesi içinde siyasetin hüküm sürdüğüne ve kendi mesleği dışında her şeyle ilgilenen askerlere tanık olur. Mustafa Kemal birlikleri toparlar, düzene sokar. İsyanı kısa sürede bastırarak tekrar Selanik’e döner. Ali Fuat Cebesoy,” Sınıf Arkadaşım Atatürk” kitabında şu satırlara yer vermiştir: “Mustafa Kemal, durumunu şöyle görmüştü: Birkaç derebeyi ve şeyh taraftarlarına dayanarak halka tahakküm ediyorlar, devlet memurlarını da bu işte kullanıyorlardı. Fakat Meşrutiyet'in ilanından sonra meşru olmayan kazançlarının elden gitmesinden endişe ederek, yeni idareye karşı cephe almışlardı. Arap aşiretlerini isyan ettirmişler, yeni rejime taraftar olanları, zorla vapurlara bindirerek memleketten kovmuşlardı. Belediye Reisi Hasfıne Paşa ile polis müdürü de el altından bunlara yardım ediyorlardı. Derebeyleri, Mustafa Kemal'in Trablus'a gelmesini iyi karşılamadılar. Şehri basıp Mustafa Kemal'i yakalamaya ve bir vapura koyarak gerisin geriye Selanik'e göndermeye, eğer bir silahlı çatışma olursa, öldürmeye karar verdiler. Mustafa Kemal der ki: 'Arkadaşların beni ne için Trablusgarp'a göndermiş olduklarını o zaman daha iyi anladım ve tedbirlerimi de ona göre derhal aldım.' Mustafa Kemal, sür'atle harekete geçti ve isyanı bastırdı. Devlet otoritesini hâkim kıldı. Bana Trablus'tan Roma'ya yazdığı mektupta, işlerin düzeldiğini, birkaç güne kadar Makedonya'ya döneceğini bildiriyordu. Mustafa Kemal, 1909 Ocak ayı içinde Selanik'e döndü. Bundan bahsederken der ki: 'Derhal cemiyete uğradım. Arkadaşlar toplantı halinde idiler. Heyetin yüzlerine baktım ve işte geldim, dedim. Utanan bazı azalar, başlarını önlerine indirdiler.”.
  • Arnavutluk İsyanı: Arnavut aydınlar II. Abdülhamit dönemindeki yönetime karşı İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olarak II. Meşrutiyet ilanı için çaba göstermiştir. Ancak ilandan sonra İttihatçılar merkezi yapıyı kuvvetlendirme yoluna gitmiş, Arnavutların beklediği kültürel ve siyasi hakları kapsayan özerkliği vermemişlerdir. Bununla birlikte Balkanlar’da Osmanlı Devleti aleyhine gelişen milliyetçilik akımı Arnavutları da etkisi altına almıştır. Bu durumların sonucu olarak bazı Arnavutlar 31 Mart ayaklanmasını desteklemiştir. Bu Arnavutlardan birisi, aynı zamanda Prens Sabahattin yanlısı olan Ahrar Fırkası yöneticileri arasında yer alan İsmail Kemal Bey'dir. Mustafa Kemal bu harekât sırasında Kurmay Başkanı olarak görev yapmıştır. Kazım Özalp anılarında bu olayla ilgili olarak şöyle bilgiler verir: “Otuz bir Mart (13 Nisan) vakasından birkaç ay sonra biz Rumeli’ye döndük. Atatürk, 3. Ordu Kurmayı’na memur edildi. Bu sıralarda Arnavutluk’ta büyük bir isyan çıktı. Oraya gönderilen bir tümen asker, isyanı bastırmakta muvaffak olamadı. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa bizzat tedip kuvvetlerinin başında bulunmaya karar vererek Selânik’e geldi. Atatürk beni, Nuri Conker’i, Kara Vasıf, Şükrü Naili, Aziz ve Bahattin Beyleri karargâhına aldı. Her taraftan hazırlanan kuvvetlerle Arnavutluk’a hareket ettik. Bir ay içerisinde isyan bastırıldı ve Arnavut halkın elindeki bütün silâhlar toplatıldı.”

Atatürk'ün 3. Ordudan Sonraki Görev Yeri Neresidir?

Atatürk 3. Ordu Karargâhı’ndaki görevinden 15 Ocak 1911 tarihinde alınmıştır. Kısa bir süreliğine 5. Ordu Karargâhı’nda daha sonra yine Selanik’teki 38. Piyade Alayı’nda görevlendirilmiştir. Bu görevlendirmedeki ana amaç kendisine kıta hizmeti gördürerek onu başarısızlığa ve yılgınlığa sürüklemektir. Bu yılgınlığın M. Kemal’in şevk ve hevesini bir nebze kıracağı düşünülmüştür. Ancak O bu yeni görevlerinde de başarılar göstermiş ve önceki görevlerinde olduğu gibi burada da arkadaşları ve kumandanlarıyla sevgi ve saygı dolu iletişim kurmuştur. Bu güçlü iletişim ve ondaki lider yapı, Selanik garnizonundaki subayların ona doğru çekilmesini sağlamıştır. Bu durum 3. Ordu Müfettişliği tarafından hoş karşılanmamıştır. Bu nedenle 27 Eylül 1911 tarihinde İstanbul’a, Genelkurmay Başkanlığında bir göreve tayin edilir. Mustafa Kemal bu atama üzerine İstanbul’da göreve başladıysa da İtalyanların Trablusgarp’ı işgali neticesinde 15 Ekim 1911’de bu bölgede görev almak üzere İstanbul’dan ayrılmıştır.

Atatürk'ün 3. Orduda Görev Aldığı Dönem ile İlgili Yazılmış Kitaplar Nelerdir?

Atatürk’ün 3. Orduda görev aldığı süreyle ilgili yazılmış kitapları aşağıdaki listede bulabilirsiniz:

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.