Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın lideri ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olarak gerçekleştirdiği siyasi ve askeri başarılarla tarihin en önemli liderleri arasında yer almaktadır. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk’ün en dikkat çeken liderlik özelliği nedir sorusunun birden fazla yanıtı vardır. Liderlik, bir grubun ya da organizasyonun hedeflerine ulaşmasında kilit faktördür ve bir liderin sahip olması gereken temel özellikler arasında vizyon sahibi olmak, kararlılık, iletişim becerileri, ilham verme yeteneği, cesaret ve adalet duygusu sayılabilir. Atatürk, bu özelliklerin her birini tarihi boyunca sergileyen bir lider olarak kabul edilir. Bununla birlikte Atatürk’ün liderlik sırları bazı detaylarla daha rahat anlaşılabilir.
Vizyon sahibi olmak, bir liderin geleceğe yönelik net ve yenilikçi bir bakış açısına sahip olması demektir. Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." sözü, bilgiye olan inancını ve modern bir ulus inşa etme vizyonunu gösterir. Bu söz, onun ileri görüşlülüğünün ve çağdaş bir eğitim sistemi kurma arzusunun altını çizer.
Kararlılık, liderin hedeflerine ulaşmak için gerekli adımları atma ve engeller karşısında pes etmeme iradesini ifade eder. Atatürk Samsun'a çıkmış ve Millî Mücadele'yi başlatarak, karşılaştığı sayısız zorluğa rağmen bağımsız bir Türk devleti kurma kararlılığını göstermiştir. "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz." cümlesi, ölüm döşeğindeyken bile Türk milletine olan güvenini ve onlara olan bağlılığını yansıtarak kararlılığının bir göstergesidir.
İletişim becerileri, liderin düşüncelerini etkili bir şekilde ifade edebilmesi ve diğer insanları ikna edebilmesidir. Atatürk'ün Nutuk'ta yaptığı konuşmalar, onun güçlü iletişim becerilerinin ve etkileyici hitabet yeteneğinin kanıtlarıdır. “Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz!” sözü, Cumhuriyet'in ilanından önceki gün sarf ettiği tarihi ifadedir ve onun net ve ikna edici iletişim tarzını gösterir.
İlham verme yeteneği, liderin diğer insanları motive edebilmesi ve onlarda bir amaç uğruna harekete geçme isteği uyandırabilmesidir. Atatürk'ün "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." sözü, halkına olan inancını ve onları geleceğe taşıyacak olan ülkülerini aktarırken ilham verici bir lider olduğunu kanıtlar.
Cesaret, en büyük dünya lideri olarak anılan tüm insanlar için zorluklar karşısında korkusuzca hareket etmek ve zor kararlar alabilmekle özdeşleşir. Çanakkale Savaşı'nda “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.” emriyle gösterdiği cesaret, askerlerinin güvenini kazanmasını ve onlara ilham vermesini sağlamıştır.
Adalet duygusu ise, liderin herkes için eşitlik ve hakkaniyet temelinde kararlar almasıdır. Atatürk'ün "Hâkimiyet bila kaydü şart milletindir." ifadesi, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilkesini vurgulayarak adaletli bir yönetim anlayışının altını çizer.
Atatürk'ün liderlik özellikleri Türkiye'nin modernleşme sürecindeki başarılarının anahtarı olmuştur. Her anekdot ve alıntı, onun bu özellikleri nasıl hayata geçirdiğine dair somut örnekler sunar. Bu liderlik özellikleri sayesinde Atatürk, hem Türkiye'de hem de dünya tarihinde saygın bir lider olarak anılmaktadır. Atatürk’ün hayatı kısaca özet olarak verilen her bilgide tarihsel koşulların ve hayat deneyimlerinin liderlik yeteneğinin gelişmesinde etkili olduğunu göstermektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olarak, ülkesinin modern bir devlet olma yolunda karşılaştığı sayısız zorluğun üstesinden gelmiş ve bu süreçte eşsiz bir liderlik sergilemiştir. Onun lider oluş süreci, fedakârlıklarla dolu bir hayat hikâyesi ve ulusunu çağdaş bir geleceğe taşıma konusundaki kararlılığı ile örülüdür.
Atatürk'ün liderlik yolculuğu, genç yaşlarda başlamıştır. Ailesinin, özellikle annesi Zübeyde Hanım'ın ve babası Ali Rıza Efendi'nin karakteri üzerinde derin etkiler bıraktığı bilinmektedir. Annenin güçlü iradesi ve babanın disiplinli yapısı, Atatürk'ün kişiliğinin temellerini atmıştır. Eğitim hayatı boyunca, Selanik'teki Şemsi Efendi Okulundan başlayarak, Manastır Askeri Lisesi ve sonrasında Harp Akademisi'nde aldığı öğrenim, onun stratejik düşünme yeteneğini ve liderlik vasıflarını geliştirmiştir.
Sosyal ilişkiler açısından Atatürk, askeri ve siyasi çevrelerde saygın bir konuma sahip olmuş, İttihat ve Terakki Fırkası gibi dönemin önemli siyasi hareketleri içinde yer almıştır. Bu dönemde edindiği tecrübeler ve ilişkiler, onun liderlik becerilerini pekiştirmiş ve geniş bir vizyon kazanmasına yardımcı olmuştur.
1. Dünya Savaşı sırasında gösterdiği başarılar ve özellikle Çanakkale Savaşı'nda sergilediği üstün komutanlık kabiliyetleriyle tanınan Atatürk, savaş sonrasında ülkenin işgaline karşı milli mücadeleyi örgütlemiştir. Bu süreçte, onun vizyonu ve hedefleri netleşmiştir: Bağımsız ve egemen bir Türk devleti kurmak ve halkını modern dünyada hak ettiği yere taşımak
Atatürk'ün zekâsı, özellikle karmaşık sorunları çözme ve stratejik planlama konusunda kendini göstermiştir. Savaş meydanlarında ve diplomatik masalarda aldığı kararlarla, onun analitik düşünme yeteneği ve durum değerlendirme kabiliyeti açıkça ortaya çıkmıştır. Kararlılığı ise, Kurtuluş Savaşı'nın en zor anlarında bile milletini umutsuzluğa kapılmaktan koruyacak ve zafer yolunda ilerlemesini sağlayacak bir güç olmuştur.
Atatürk'ün liderliği, Türkiye'nin çağdaşlaşma sürecinde atılan adımlarla bütünleşmiştir. Eğitimden hukuka, ekonomiden sosyal yaşama kadar birçok alanda köklü reformlar yapmış, Latin alfabesine geçiş, çok partili sisteme geçiş için adımlar atılması ve kadınlara seçme seçilme hakkının verilmesi gibi tarihi kararlar alarak Türkiye'yi modern bir ülke yapma yolunda ilerleyerek Türk milletine liderlik yapmıştır.
Sonuç olarak, Atatürk ve dünya liderleri ortak yönlerinin aile disiplini ve irade, eğitimle kazanılan bilgi ve beceri, vizyon ve hedeflerle şekillendiğini düşünmek mümkündür. Zekâsı ve kararlılığı ile Türkiye'nin kaderini değiştirmiş bir dönüşüm sürecinin temel taşı olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk, sadece Türk milletinin gözünde değil dünyanın birçok yerinde tarihin en etkili liderlerinden biri olarak kabul edilir. Onun liderliği, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren ülkenin modernleşme sürecine damgasını vurmuş ve pek çok alanda köklü değişikliklerin öncüsü olmuştur.
Öncü lider sıfatı, Atatürk'ün yenilikçi yönünü en iyi şekilde ifade eder. O, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıntıları üzerine çağdaş, laik ve demokratik bir ulus devlet inşa etme vizyonuna sahipti. Bu vizyonu gerçekleştirmek için yaptığı reformlarla bilinen Atatürk, eğitimden hukuka, alfabeden giyime kadar pek çok alanda radikal değişikliklere imza atmıştır. Bu reformlarla Türkiye'yi batılı standartlara ve çağdaş yaşama uygun bir ülke haline getirmeyi hedeflemiştir.
Atatürk aynı zamanda etkili bir lider olarak da tanınır. O, karizmatik kişiliği ve güçlü konuşmalarıyla halkını peşinden sürüklemeyi başarmış, onlara güven ve umut aşılamıştır. İstiklal Savaşı sırasında gösterdiği liderlik yeteneğiyle ulusal bir kahramana dönüşmüş, milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde ona ilham kaynağı olmuştur. Dünya tarihindeki en iyi liderler listesinde sıkça adı geçen Atatürk sadece Türkiye için değil dünya sahnesinde de önemli bir figürdür. Yabancı devlet adamları ve tarihçiler tarafından stratejik zekası, ileri görüşlülüğü ve modernleştirme çabaları nedeniyle örnek alınmıştır.
Atatürk Türk halkının kalbinde “ölümsüz lider” olarak anılmaktadır. Fiziken aramızdan ayrılmasının üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen, düşünceleri ve idealleri hâlâ yaşamaktadır. Her yıl 10 Kasım'da Atatürk’ün ölüm anı olan 09.05’te tüm Türkiye Atasına bir dakikalık saygı duruşunda bulunur. Bu dünyanın başka hiçbir ülkesinde, o ülkenin lideri için uygulanan bir saygı gösterisi değildir. Bu da halkın kalbinde Atatürk’ün yerinin anlaşılabilmesi açısından önemlidir. Onun mirası, Türkiye'nin siyasi, sosyal ve kültürel hayatında hâlâ hissedilmekte, genç nesiller tarafından da benimsenip korunmaktadır.
Sonuç olarak Mustafa Kemal Atatürk, Türk halkının gözünde sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda öncü, etkili ve dünyanın en iyi lideri olarak kabul edilen az sayıdaki kişiden biridir ve ölümsüz bir liderdir. Onun kurduğu cumhuriyet ve getirdiği yenilikler, bugün de Türkiye'nin temel taşları arasında yer almaktadır. Atatürk'ün izlediği yol, Türkiye'nin modern dünya ile bütünleşmesinde rehber olmaya devam etmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Kurtuluş Savaşı’ndaki liderliği ile tarihe adını altın harflerle yazdırmış bir devlet adamıdır. Bu liderlik vasıfları ile dünyanın en büyük lideri olarak kabul edilen az sayıdaki saygın kişi arasında yer alır. Savaşın en karanlık günlerinde bile umudunu kaybetmeyen ve milletini bağımsızlık mücadelesine inandıran Atatürk’ün azimli ve kararlı oluşu; stratejik zekâsı ve ileri görüşlülüğü ile dikkat çeker.
Kurtuluş Savaşı'nın en çetin geçtiği dönemlerde Atatürk'ün öne çıkan liderlik özellikleri arasında, milli birlik ve beraberlik duygusunu pekiştirmesi yer alır. Söz konusu bu birlik ruhunu, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” ifadesiyle perçinlemiştir. Bu sözlerle Anadolu'nun her karış toprağının savunulması gerektiğini vurgulamış ve halkın moralini yükseltmiştir.
Atatürk, zor zamanlarda halkın içinde olmuş ve onların sorunlarını dinleyerek çözüm üretmiştir. Bu tutumuyla halkın güvenini, sevgisini ve saygısını kazanmıştır. Savaş sırasında aldığı kararlarla da bu güveni pekiştirmiştir. Örneğin, Sakarya Meydan Muharebesi'nde düşmanın beklenmedik bir anda saldırması karşısında sergilediği soğukkanlılık ve kararlılık, savaşın seyrini değiştiren faktörler arasında yer almaktadır.
Atatürk'ün liderlik vasıflarından bir diğeri ise, yenilikçi ve reformist yapısıdır. Savaş esnasında dahi modern bir devletin temellerini atma vizyonuna sahip olması, onun ileri görüşlülüğünün bir göstergesidir. Bu doğrultuda, ordunun modern silahlarla donatılması için çalışmalar yapmış ve milis güçlerin eğitilmesine önem vermiştir.
Ayrıca Atatürk, mükemmel bir iletişim becerisine sahipti ve bu becerisini, milletin moralini yükseltmek ve motivasyonunu artırmak için kullanmıştır. “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” sözleriyle geleceğe dair olan inancını ve hedeflerini halka aşılamıştır.
Atatürk'ün liderliğindeki en büyük başarılardan biri, kuşkusuz Büyük Taarruz'dur. 26 Ağustos 1922'de başlayan bu harekât, düşman kuvvetlerinin Anadolu'dan atılmasında kritik bir rol oynamıştır. Atatürk'ün askeri başarıları sadece askeri deha olarak değil, aynı zamanda ulusal bir direnişin sembolü olarak da tarihe geçmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarihinin dönüm noktalarından birinde, hem askeri hem de siyasi lider olarak ön plana çıkmıştır. O, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olarak tanınır. Atatürk hangi konularda bize liderlik etmiştir sorusunu farklı açılardan yanıtlamak mümkündür. Atatürk'ün liderlik yaptığı konular, Türkiye'nin çağdaş bir devlet olarak şekillenmesinde kritik öneme sahip olmuştur. İşte Atatürk'ün liderlik ettiği başlıca konular ve bu konulardaki etkileri:
Mustafa Kemal Atatürk'ün liderlik rolünü üstlenirken karşılaştığı zorluklar, Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu zor koşullar ışığında ele alınmalıdır. I. Dünya Savaşı'nın (1914-1918) ardından Osmanlı İmparatorluğu büyük bir yenilgiye uğramış, topraklarının büyük bir kısmı işgal altına girmiş ve imparatorluk ekonomik olarak tükenmiş bir durumda bulunuyordu.
Atatürk, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak milli mücadeleyi başlatmış ve bu süreçte birçok zorlukla karşı karşıya kalmıştır. İşgal kuvvetleri, Anadolu'nun dört bir yanını işgal etmiş ve Türk milleti üzerinde büyük bir baskı kurmuştur. Yunan kuvvetlerinin İzmir'i işgali ve Anadolu'nun içlerine doğru ilerlemesi, milli mücadelenin en büyük zorluklarından birini oluşturmuştur.
İç bölünmeler ve isyanlar da Atatürk'ün liderliğindeki milli mücadele için önemli bir zorluk kaynağıydı. Anadolu'da farklı etnik ve siyasi gruplar arasında çıkan çatışmalar, milli birliği sağlama çabalarını zorlaştırmıştır. Atatürk, bu zorlukların üstesinden gelmek için milli birlik ve beraberlik mesajları vermiş, çeşitli grupları milli mücadele çatısı altında birleştirmeye çalışmıştır.
Ekonomik sebepler de Atatürk'ün karşılaştığı önemli zorluklardandı. Savaş yıllarının ardından Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomisi büyük ölçüde tükenmişti. Üretim azalmış, fiyatlar yükselmiş ve halkın yaşam koşulları zorlaşmıştır. Atatürk, ekonomik zorlukların üstesinden gelmek için milli ekonomiyi canlandıracak adımlar atmış, tarım ve sanayi üretimini teşvik etmiş ve yeni ticaret yolları aramıştır.
İletişim zorlukları ve ülke üzerindeki baskılar, Atatürk'ün liderlik yaptığı dönemdeki diğer önemli zorluklardı. Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş coğrafyası ve dönemin iletişim altyapısının yetersizliği, milli mücadele mesajlarının halka ulaştırılmasını zorlaştırmıştır. Atatürk, bu zorlukların üstesinden gelmek için çeşitli iletişim kanallarını etkin bir şekilde kullanmış, gazeteler, broşürler ve toplantılar aracılığıyla halkı bilgilendirmiş ve onları milli mücadele etrafında kenetlenmeye çağırmıştır.
Atatürk'ün liderlik yaptığı dönemde karşılaştığı zorluklar, onun stratejik düşünme yeteneği, kararlılığı ve halkı birleştirme becerisi sayesinde aşılmıştır. Bu zorluklar, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun temellerini atan başarıların da kaynağı olmuştur.
Atatürk’ün liderlik süreci, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini oluştururken benimsediği değerler, ilkeler ve prensipler ile şekillenmiştir. Atatürk hakkında bilgiler arayan ve araştırmalar yapan kişiler onun benimsediği ilkeleri üzerinde önemle durur. Bu ilkeler; cumhuriyetçilik, milliyetçilik, laiklik, devrimcilik, devletçilik ve halkçılık olmak üzere altı temel taşı içermekte olup, Atatürk'ün vizyonunun ve modern Türkiye'nin inşasının ana çizgilerini belirlemiştir. Atatürk’ün bu ilkelere bağlı kalarak gerçekleştirdiği reformlar, Türkiye’yi çağdaş bir devlet olarak yeniden yapılandırmasını sağlamış ve halkın refah düzeyinin yükselmesine önemli katkılar sunmuştur. İlkeler ve reformlar şöyle sıralanabilir:
Türk halkının Mustafa Kemal Atatürk'ü lider olarak seçmesinin birçok nedeni vardır. Bu seçim, hem Atatürk'ün kişisel özellikleri hem de o dönemin tarihsel koşulları ile yakından ilişkilidir. Atatürk'ün liderliğinin altında yatan sebepleri daha iyi anlamak için, halkın gözünden Atatürk'ü ve onu neden lider seçtiklerini incelemek gerekir. Halkın Atatürk’te gördüğü liderlik özellikleri aşağıda listelenmiştir:
Kısacası, Türk halkı, Atatürk'ü; vizyoner liderliği, askeri başarıları, milli birlik ve beraberliği sağlama çabası, modernleşme ve reformlara olan bağlılığı ile karizması ve iletişim becerileri nedeniyle lider olarak seçmiştir. Atatürk, Türk halkının karşılaştığı zorluklara çözümler sunmuş ve Türkiye'yi modern bir geleceğe taşıma sözü vermiştir. Bu özellikler, halkın ona güvenmesini ve destek vermesini sağlamıştır.
Atatürk'ün liderlik mirası, günümüzde hâlâ Türkiye ve Türk halkı üzerinde derin bir etki bırakmaktadır. Bu miras, sadece tarihi bir figürün hatırasından ibaret değil, aynı zamanda modern Türkiye'nin temel değerleri ve ilkeleriyle iç içe geçmiş durumdadır. Atatürk'ün liderliği altında gerçekleştirilen reformlar, Türkiye'yi köklü bir dönüşüme uğratmış ve bu dönüşüm, ülkenin sosyal, ekonomik ve siyasi yapısını temelden değiştirmiştir.
Atatürk'ün en önemli miraslarından biri, laik ve demokratik bir hukuk devletinin temellerini atmasıdır. Laiklik ilkesi, Türkiye'nin modernleşme sürecinde kilit bir rol oynamış ve din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını sağlamıştır. Bu sayede, bilimsel düşünce ve eğitim ön plana çıkmış, kadınların sosyal hayatta aktif roller üstlenmelerinin önü açılmıştır.
Eğitim alanındaki reformlar, Atatürk'ün Türk halkına bıraktığı bir diğer önemli mirastır. Latin alfabesine geçiş ve zorunlu eğitim, Türkiye'nin okuryazarlık oranının artmasında ve eğitim seviyesinin yükselmesinde büyük bir etken olmuştur. Bu değişiklikler, Türk halkının dünya sahnesinde rekabet edebilir bir konuma gelmesini sağlamıştır.
Atatürk'ün “En büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti, onun liderlik mirasının en somut göstergesidir. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet, Türk halkına egemenlik haklarını geri kazandırmış ve ulusun kendi kaderini tayin etme hakkını temsil etmiştir. Bu, Türk insanının özgüvenini artırmış ve ulusal kimlik bilincini güçlendirmiştir.
Günümüzde Atatürk'ün mirası, Türk halkının günlük yaşamında, eğitimde, hukukta ve siyasette hâlâ etkisini sürdürmektedir. Atatürk ilkeleri ve devrimleri, Türkiye'nin modernleşme yolculuğunda bir pusula işlevi görmekte, genç nesilleri aydınlık bir geleceğe yönlendirmektedir. Örneğin, her 10 Kasım'da Atatürk'ü anma etkinlikleri, Türk halkının Atatürk'e olan bağlılığını ve onun ideallerine olan sadakatini göstermektedir. Ayrıca, eğitim müfredatında Atatürk ilkelerine verilen önem, genç nesillerin bu mirası anlamalarını ve sahiplenmelerini sağlamaktadır.
Kısacası, Atatürk'ün liderlik mirası, geçmişten günümüze Türk halkının kimliğini şekillendiren, toplumsal ve kültürel değerleri etkileyen ve Türkiye'nin modern dünyadaki yerini belirleyen temel bir unsur olarak kalmaya devam etmektedir. Bu miras, Türk insanının geçmişle bağını korurken aynı zamanda geleceğe umutla bakmasını sağlayan bir güç kaynağıdır.
Atatürk'ün liderlik dönemiyle ilgili yaygın olarak bilinen ve kaynaklarda sıkça rastlanan bazı anılar onun liderlik özelliklerini, kişiliğini ve dönemin ruhunu yansıtan önemli olaylardır.
Atatürk askeri zaferleri ve inkılâpları kendine mal etmemiş bir liderdir. Büyük eserlerin, ancak büyük niteliklere sahip milletler tarafından gerçekleştirileceğini bilmektedir. Konuyla ilgili 1925 yılında yaptığı bir konuşmada şunları söylemiştir: “…Türk Milletinin son senelerde gösterdiği harikaların, yaptığı siyasi ve içtimai inkılâpların hakiki sahibi kendisidir. Sizsiniz. Milletimizde bu istidat ve tekâmül mevcut olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuvvet ve kudret kâfi gelmezdi. Bizim ilham kaynağımız doğrudan doğruya Türk Milletinin vicdanı olmuştur.”
Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nda çözümcül liderliğe dair bir anısını Afet İnan’ın yazmış olduğu Mustafa Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları kitabından aktaralım: Atatürk 8 Ağustos 1915'te Anafartalar Grubu Kumandanı olur. Savaşlar esnasında bir gün subaylar ve askerler arasında şu havadis yayılır: “Düşmanlar zehirli gaz kullanacakmış.”. 1. Dünya Savaşı’nın en korkunç moral bozucu haberi budur. Mustafa Kemal der ki: “Ben düşündüm, buna karşı koyacak herhangi bir tedbire ve vasıtaya o zaman Türk ordusu malik değildi. Derhal şu fikri ileri sürdüm. Düşman zehirli gazı kullansa da bize tesir etmez, çünkü onlar deniz kenarındaki düzlük ovada, biz ise daha yükseklerdeyiz. Bu haber ordu birlikleri arasında yayıldı. Hakikaten düşman ufak bir deneme yaptı ise de, o sırada rüzgâr istikametinin değişmesi de bize yardım ederek, bu gaz belasından kurtulmuş olduk, böylece de erlerimizin maneviyatı, bize inançları kuvvetlendi.”.
Atatürk'ün liderlik özellikleri ile ilgili bir anısı da Conkbayırı’ndandır. Düşman çıkarmasını haber alan Mustafa Kemal, Conkbayırı yönünde yürüyen düşmana karşı ordudan emir almayı beklemeden kuvvetlerini harekete geçirir. Birliklerine kendisi yol bularak Kocaçimen tepesine varır. Askerlerine orada kısa bir dinlenme vererek, atla gidilemediği için yanındakilerle yaya olarak Conkbayırı'na gelir. Orada cephaneleri bittiği için çekilen ve düşmanca kovalanan bir gözetme bölüğüne rastlar. Devamını Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya romanından okuyalım:
“Askere “Niçin kaçıyorsunuz?” diye sordum.
- Efendim düşman.
- Nerede düşman?
- İşte... diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, serbestçe ilerliyordu. Şimdi durumu düşünün. Askerlerimi dinlenmeleri için bırakmışım... Düşman da bu tepeye gelmiş... Düşman bana benim askerlerimden daha yakın. Düşman bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman, bir mantıkla mıdır, yoksa bir içgüdü ile mi, bilmiyorum, kaçan erlere:
- Düşmandan kaçılmaz, dedim.
- Cephanemiz kalmadı, dediler,
- Cephanemiz yoksa süngümüz var, dedim.
Ve bağırarak:
- Süngü tak, dedim. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerleyen piyade alayı ile cebel bataryasının erlerini marş marşla benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldırdım. Erler yere yatınca düşman da yere yattı. Kazandığımız an, bu andır.”
Atatürk’ün çocukluk döneminden ilkokul sıralarındaki bir "isyan" anısı ilk olarak Enver Behnan Şapolyo tarafından, kaynak göstermeksizin anlatılmıştır. Daha sonra Lord Kinross’un da kitabında yer verdiği bu olay Şemsi Efendi Okulu’nda geçmiş gibi ifade edilse de, içerik bakımından Fatma Molla Kadın Mektebi’nde geçtiği anlaşılmaktadır. Lord Kinross Atatürk - Bir Milletin Yeniden Doğuşu adlı eserinde bu olayın Şemsi Efendi Okulu’na geçmeden önce yaşandığını aktarır. Olay Mustafa ile “sevmediği tek hocası hüsnühat muallimi Çopur Hafız Emin Efendi” arasında cereyan etmiştir. Kitaptan alıntılayarak aktaralım: “... Hafız Emin Efendi bütün çocukları yere oturtarak dizlerinde yazı yazdırıyordu. Mustafa (Kemal) buna bir türlü tahammül edemiyordu. Bir gün birdenbire ayağa kalktı. Hocası Çopur Emin Efendi: 'Niçin oturmuyorsun?', 'Dizlerim ağrıyor!' 'Sana otur diyorum!' deyince küçük Mustafa’nın yüzü kıpkırmızı olarak: 'Oturmayacağım!' diye bağırdı. Hocasının 'Bana isyan mı ediyorsun?' demesi üzerine Mustafa: 'Evet isyan ediyorum,' der demez bütün çocuklar hep bir ağızdan 'Biz de isyan ediyoruz!' diye bağırdılar. Hoca bu hareket karşısında kabahatini anlayarak meseleyi kapattı.”.
Bu anılar, Atatürk'ün liderlik dönemine dair önemli olayları ve onun kişilik özelliklerini, liderlik tarzını ve Türk tarihindeki etkilerini yansıtan örneklerdir. Her biri, Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve modern Türkiye'nin şekillendiricisi olarak önemli rolünü vurgular.