Alper Canıgüz (İstanbul, 13 Şubat 1969), Türk yazar, psikolog ve reklam yazarıdır. Yoğun hayal gücü ile harmanlanmış fantastik kurguların bulunduğu 6 kitabı bulunmaktadır ve bu eserler çeşitli dillere çevrilmiştir. Yeni eserler üretmeye devam eden Canıgüz'ün biyografisi incelendiğinde "kahkahalarla ağlatan ve hıçkırıklarla güldüren kitaplar"ın yazarı olarak anılmayı arzuladığı öğrenilmektedir. Yaşam özeti Darüşşafaka Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi'nde aldığı eğitimlerle de dikkat çeker. Psikoloji bölümünden mezun olan Alper Canıgüz, incelikli zekâyı ve psikolojik çözümlemeleri bir arada kullanmasıyla bilinir. 1996 yılından bu yana çeşitli şirketlerde metin ve reklam yazarı olarak da çalışan Canıgüz hakkında merak ettiklerinizi yazımızda bulabilirsiniz.
Alper Canıgüz’ün yazdığı 6 eser aşağıda listelenmiştir:
Alper Canıgüz kitapları arasındaki ilk eser, "Tatlı Rüyalar" adlı psiko-absürd romantik komedi türündeki romandır. İlk olarak 2000 yılında İletişim Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Roman, akıl ve delilik arasında ince çizgide ilerleyen, fantastik ve mizahi unsurların harmanlandığı absürt bir kurguya sahiptir. 2000'li yılların kült kitapları arasında gösterilmektedir. Yazarın sonraki kitaplarında izleyeceği yolu işaretleyen ipuçlarını bu ilk eserinde bulmak mümkündür.
Alper Canıgüz Tatlı Rüyalar konusu ve eserin ironik dili, ithaf sayfasındaki şu sözlerle kendini göstermektedir: “Zeki Müren'in Zeki Müren rolünde olduğu filmlerde canlandırdığı karakterlerin gerçek Zeki Müren'le ilgisi ne kadarsa, bu kitapta sözü edilen kişi ve olayların gerçekle ilgisi o kadardır.”
Kitapta, birbirleriyle bağlantılı farklı karakterlerin, ilgisiz bir dizi olayın akışında aldıkları roller görülür. Okuyucu, karmaşık sorunların çözümlerini sürükleyici bir macera akıcılığında takip ederken, absürt olaylara inanmak ile inanmamak arasında kalmaktadır. Karakterlerden biri, gece rüyasında başka bir adam olarak uyanmakta ve ikinci bir hayat sürdürmektedir. Bir başkası ise gazetedeki "satılık hayat" ilanıyla başlayan bir maceranın başkahramanıdır. Psikoloji profesörü ise olayları çözecek karakter olarak karşımıza çıkar.
Alper Canıgüz’ün kaleme almış olduğu toplam 6 adet eseri bulunmaktadır. Yeni eserleri okurlar tarafından merakla beklenmektedir.
Alper Canıgüz’ün yazmış olduğu romanlarının listesi şöyledir:
Alper Canıgüz, "Oğullar ve Rencide Ruhlar" eserini çok sevdiğini kendisi de söylemektedir. Romanda fantastik polisiye türünü mizahi bir dille kaleme almıştır. Alper Canıgüz en iyi eseri olarak nitelendirilen romanda, ana karakter Alper Kamu beş yaşında bir çocuktur. Romanın ilk cümlesi "Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar." hem roman hem de karakter hakkında ilk ipuçlarını verir.
Alper Kamu, Nietzsche ve Oğuz Atay kitaplarını okuyan, Şostakoviç dinleyen bir çocuktur. Bir gün büyüyerek çevresindeki herkes gibi bir hayat yaşayacağını düşünmek onu huzursuz etmektedir. Karakterin babasına olan düşkünlüğü ve sevgisi dikkat çekicidir.
Alper Canıgüz, "Oğullar ve Rencide Ruhlar"da bir cinayet temasını işler. Bu tema üzerinden devam eden eserlerde, toplumbilim ve felsefeden faydalanılarak çözümlenmiş insan psikolojisi öne çıkar.
Alper Canıgüz'ün romanlarında cinayet, mizah, serüven ve aşk ögeleri yer almaktadır. Yazar, bu ögeleri psikolojinin imkânlarından yararlanarak, fantastik ve absürt unsurlar ekleyerek ele almaktadır. Romanlarındaki iç içe geçmiş temalar ve anlatı, eserleri tür bakımından kesin çizgilerle ayrıştırmayı zorlaştırmaktadır. Bazı romanlarda fantastik, bazılarında ise polisiye ögeler ağır basmaktadır. Ayrıca eserlerde postmodernist denemelere de rastlanmaktadır. Tür olarak karmaşık bir yapıya sahip olsa da genel olarak Alper Canıgüz'ün eserlerini fantastik polisiye olarak değerlendirmek mümkündür.
Polisiye romanları, Batı'da gizem, Doğu'da ise suç üzerinden gelişmiştir. Bu türün ilk örnekleri arasında Edgar Allan Poe'nun 1841'de yazdığı Morgue Sokağı Cinayetleri ve Fyodor Dostoyevski'nin 1866'da yazdığı Suç ve Ceza vardır. Poe’nun öyküsü dünyadaki ilk dedektif kurgusu olarak da kabul edilmektedir. Bu türün diğer ustaları arasında Charles Dickens ve Wilkie Collins de yer alır. Collins’in 1868 yılında yazdığı Aytaşı (The Moonstone) eseri ilk gerçek İngiliz dedektif romanı olarak kabul edilir.
Türk edebiyatında polisiye roma denince akla ilk gelen iki isim Kemal Tahir ve Peyami Safa'dır. Son dönemin en bilinen polisiye roman yazarı ise Ahmet Ümit'tir.
Alper Canıgüz, eserlerinde kişisel hayatından beslenmektedir. İlk roman "Tatlı Rüyalar"ın başkarakteri Olcayto Fişek, bir psikoloji profesörüdür. "Gizliajans" romanında, yirmi yılı aşkın süre çeşitli ajanslarda reklam yazarı ve kreatif direktör olarak çalıştığı meslek yaşamından ilham almıştır. "Kan ve Gül" romanındaki Aziz karakteri de kendisi gibi Boğaziçi Üniversitesi mezunudur ve medeni durumu Alper Canıgüz ile örtüşmektedir.
Alper Canıgüz, bilim kurgu, gerilim ve korku edebiyatı üzerine eserler veren yazarlardan etkilenmektedir. En sevdiği yazarlardan biri Stanislaw Lem'dir. Ayrıca Ray Bradbury, HG Wells ve Edgar Allan Poe'nun eserlerini de etkileyici bulmaktadır. Bununla birlikte Canıgüz’ün hayatının belirli dönemlerinde etkilendiği yazarlar şöyledir: Jules Verne, Michel Zevaco, Dostoyevski, Calvino, Nabokov ve Fowles. Yazarın, Alper Kamu karakteri üzerinden Fransız düşünür ve yazar Albert Camus’ten etkilendiği de aşikârdır.
Alper Canıgüz kitaplar ve yazılarında özgün fantastik kurgucu tarzıyla dikkat çeker. Özellikle Alper Kamu’nun yer aldığı romanlar geniş bir okur kitlesi kazanmıştır. Yazarın kendine özgü tarzı, yazdığı türe ilgi duyan tüm okurları ve bu türde kitaplar yazmak isteyen kişileri etkisi altına almıştır.
Alper Canıgüz, tarzıyla Türk edebiyatına farklı bir bakış açısı kazandırmıştır. Külliyatında uzaylılar, zamanda yolculuk yapanlar, rüya içinde başka bir dünya yaşayanlar, gizemli olaylar ve dedektif olan 5 yaşındaki bir karakter yer alır. Fantastik polisiye - kurmaca türünün mizahi bir dille anlatılması, kurgudaki beklenmedik dönüşler ve sonlar, kitapların akıcılığı artırır.
Çağdaş Türk yazarları arasında farklı bir yere sahip olan Alper Canıgüz, kitaplarıyla geniş bir okur kitlesine ulaşmış önemli yazarlardan biridir. Yazarın eserleri farklı dillere çevrilmiştir. Gizliajans romanı, Litprom jürisinin hazırladığı "Dünya Edebiyatında En İyiler" listesine girmiştir. Canıgüz, bu listeye giren ilk Türk yazardır.
Alper Canıgüz’ün kitapları, İletişim Yayınevi, April Yayıncılık ve Alfa Yayınları tarafından yayımlanmıştır.
Alper Canıgüz, üniversiteden psikoloji bölümünden mezun olmasına rağmen mesleğini yalnızca 1999-2000 yılları arasında, askerlik süresi boyunca sürdürmüştür. Kıbrıs Paşaköy 28. Mekanize Piyade Tümeni'nde yedek subay psikolog olarak askerlik yapan Canıgüz, daha sonra farklı bir kariyer tercihi yapmıştır. 1995 yılında Harlequin Yayınevi'nde çevirmenlik yapan Canıgüz, mezun olduğu Boğaziçi Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olarak da çalışmıştır. Alper Canıgüz, 1996 yılından itibaren çeşitli şirketlerde metin ve reklam yazarı olarak görev almıştır. 2000 yılından sonra ise roman çalışmalarına ağırlık vermiştir.
En popüler Alper Canıgüz sözleri arasından 20 tanesini sizler için seçtik:
Alper Canıgüz, Türk edebiyatında tanınmasını sağlayan ilk kitabından itibaren özgün yazı tarzı ile önemli bir okur kitlesini çevresinde toplamıştır. Canıgüz, kişisel olarak "başarılı yazar" veya "başarılı kitap" tanımlamalarını eğreti bulduğunu söylemektedir.
Alper Canıgüz, 2013 yılında "Gizliajans" romanının Almanca çevirisiyle Almanya'da üç ayda bir yayımlanan “Dünya Edebiyatının En İyileri” listesine girmiştir. Ayrıca, Alper Canıgüz, "Kan ve Gül: Bir Kara Dejavu" isimli kitabıyla Dünya Kitap tarafından her yıl verilen “Yılın En İyileri Ödülleri”nin 2017 seçkisinde “Yılın Telif Polisiye Kitabı” ödülüne layık görülmüştür.
İstanbul doğumlu Alper Canıgüz’ün babası Hayri Canıgüz’ün ailesi, Arnavutluk’tan göç etmiştir. Annesinin ailesi ise Erzurum’dan İstanbul’a gelmiştir. Alper Canıgüz, Yıldız ve Hayri Canıgüz’ün tek çocuğudur. Annesi Yıldız Hanım, uzun yıllar Beyoğlu’ndaki "Dede" mağazasında bir tezgâhtar, daha sonra ise Devlet Malzeme Ofisi’nde bir teleks memuresi olarak çalışmıştır. Babası da Devlet Malzeme Ofisi’nde memur olarak görev yapmıştır. Canıgüz’ün babası, rahatsızlığı nedeniyle genç yaşta malulen emekli olmuş ve 1978 yılında vefat etmiştir.
Alper Canıgüz, çok kitap okuyan babasının anlattığı hikâyelerle büyümüştür. Gün içinde çeşitli yazarların eserlerini anlatan babası, zaman zaman da yaşadıkları mahallenin sakinlerinin rol aldığı, adına “macera” dedikleri hikâyeler anlatmaktadır. Canıgüz'ün eserlerindeki zengin hayal gücünün ilk tohumları, bu yaşlarda babasıyla birlikte kurguladıkları bu maceralarda atılmıştır. Yazar, ortaokul yıllarında içe dönük bir kişiliğe sahiptir. Bu yıllarda, kendi deyimiyle, hiçbir zaman sessiz, sakin ve kapalı bir kişilik olmamış, ancak garip bir melankoli içinde yaşamıştır. Lise döneminde konuşmak yerine yazmayı tercih eden Alper Canıgüz'ün bir arkadaşı, yazdıklarını okuduktan sonra "Bir küçük Cahit Sıtkı’sın sen de işte," demiştir. Lise döneminde daha sosyalleşen Alper Canıgüz, bu dönemde tiyatro grubunda yer almasının, içe dönük yapısından sıyrılmasına yardımcı olduğunu belirtmiştir.
Alper Canıgüz, üniversite yıllarının hem zorlu hem de zevkli geçtiğini ifade etmektedir. Yazar, Boğaziçi Üniversitesi’nin özgürlükçü ve renkli yapısında, Türkiye’nin birçok yerinden gelen farklı öğrencilerle tanışmıştır. Yazar, bu dönemleri kendi deyimiyle, "Yakın bir arkadaş grubum, bir sevdiğim ve Orta Kantin’de bir konumum vardı" şeklinde tanımlamaktadır.
Alper Canıgüz, ilkokulu Acıbadem Özdemiroğlu İlkokulu'nda okumuştur. 1980 yılında Darüşşafaka Lisesi'nde yatılı olarak okumaya başlamıştır. 1988 yılında ise Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne girmiş ve 1994 yılında üniversiteden mezun olmuştur. Lisans eğitiminden sonra Hacettepe Üniversitesi'nde Deneysel Psikoloji alanında yüksek lisans eğitimine başlamıştır. Derslerini tamamlayan yazar, tez yazma aşamasında yüksek lisansı bırakarak reklam sektörüne yönelmiştir.
Alper Canıgüz’ü yazarlık konusunda yüreklendiren ilk kişi babası olmuştur. Yazar bir röportajında babası Hayri Canıgüz’ün kendisine Deli Dumrul’u, Uzun Hasan’ın kömürü buluşunu, Alexandre Dumas'nın Siyah Lale’si ya da Robin Hood’u ve daha birçok farklı öyküyü anlattığını belirtmiştir. Hayri Bey, kendi gençlik yıllarına dair çeşitli hikâyeleri de kurgulayarak anlatmıştır. Bu kurgular arasında en dikkat çekenleri ise kahramanının Alper Canıgüz ve mahalledeki arkadaşları olduğu hikâyelerdir. Yazar, bu hikâyeleri mahallede arkadaşlarına anlatmış ve daha sonra yazmaya başlamıştır. Canıgüz’ün edebi kişiliği bu dönemde oluşmaya başlamıştır. Özgün kalemi, çocukluğunda ve lise yıllarında yazdığı hikâyelerle ilk adımlarını atmış, psikoloji bölümünden mezun olduktan sonra olgunlaşmış ve hayatının çeşitli dönemlerinden beslenerek okurlarının çok sevdiği kurgulara dönüşmüştür.
Yazarın babasını 9 yaşında kaybetmesi, romanlarını da derinden etkilemiştir. Romanlarında kendi babasına benzer bir baba figürü oluşturmuş ve farklı olaylarda bu figürü görünür kılmıştır. Alper Kamu’nun babasına düşkünlüğü ve sevgisi dikkat çekmektedir. Gizliajans romanında, doğrudan ana karakterler arasında bulunmayan bir baba figürü yer alır. Romanın başkişisi Musa, bir yerde babasından söz etmeye başlar. Yazar, bu bölümü şöyle yazmıştır: “Ben en çok babamı sevdim, Fezai Abi,’ deyiverdim. Babam da nereden çıkmıştı şimdi? Nasıl Allah’ın belası bir bilinçaltım vardı benim? ‘Mavi gözlü bir devlet memuru...’ (...) Öyle düşkündük ki birbirimize anlatamam. Çok kitap okuyan, harika hikâyeler anlatan bir adamdı. Monte Cristo Kontu’nu, Ay’a Seyahat’i, Robinson Crusoe’yu ve bunun gibi klasiklerle birlikte kendi uydurduğu harikulade maceraları anlatırdı bana bıkıp usanmadan.” (Canıgüz, 2018:159-160).