Abdülhak Hamit Tarhan, (2 Ocak 1852 İstanbul / Beşiktaş - 12 Nisan 1937, İstanbul) kader, ölüm, hayat, felsefe, hayır, şer konularında yazan ve günümüze kadar yayımlanmış sayısı kırka varan eseri bulunmaktadır.
Abdülhak Hamit Tarhan, devrin tarihçilerinden ve devlet adamlarından Hayrullah Efendi’nin oğludur. Öğrenimine İstanbul’da özel dersler alarak başlamıştır. Abdülhak Hamit Tarhan, Evliya Hoca, Bahaeddin Efendi, Hoca Tahsin Efendi gibi devrin önemli isimlerinden ders almıştır. Şair, 1861 yılında abisi Nasuhi Bey’le Paris’e giderek bir kolejde eğitimine devam etmiştir. Abdülhak Hamit Tarhan, Paris’ten döndüğünde İstanbul Amerikan Koleji’nde eğitimini tamamlamıştır. Eğitiminden bir süre sonra memurluk hayatına başlamış ve babası Tahran Elçiliğine tayin edilince Tahran’a taşınmışlardır. İran’da Farsçayı öğrenmiş, Fransızcayı Paris’te, İngilizceyi ise Londra’da öğrenmiştir. Abdülhak Hamit Tarhan; Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai ile dost olmuş ve yazı hayatına da başlayarak yazdığı dört piyesle ilk edebi ününü sağlamıştır.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın kırka yakın eserleri aşağıda listelenmiştir:
Sahrâ (1897)
Makber (1885)
İlhâm-ı Vatan (1916)
Garam (1923)
Sabr-ü Sebat (1875)
İçli Kız (1875)
Duhter-i Hindû (1876)
Nesteren (1878)
Târık yahut Endülüs Fethi (1879)
Yabancı Dostlar (1924)
Târık (1960)
Abdülhak Hamit Tarhan’ın ilk yazdığı eseri Macera-yı Aşk adlı oyunudur.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın kırka yakın eseri vardır.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın en sevilen şiiri Makber’dir. Makber şiiri aşağıda verilmiştir:
Eyvâh! Ne yer, ne yâr kaldı, Gönlüm dolu âh u zâr kaldı. Şimdi buradaydı gitti elden, Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o hâksâr kaldı, Bir kûşede târumâr kaldı. Bâkî o, enîs–i dilden eyvâh! Beyrût’ta bir mezâr kaldı.
…… Çık Fâtıma, lâhdden kıyâm et, Yâdımdaki hâlime devâm et! Ketmetme bu râzı, söyle bir söz, Ben isterim âh öyle bir söz!
Güller gibi meyl-i ibtisâm et, Dağ-ı dile çâre bul, merâm et! Bir tatlı bakışla, bir gülüşle Eyyâm-ı hayâtımı tamâm et! ……
Yâ Rab, öleyim mi neyleyim ben? Ayrı yaşayım mı sevdiğimden? Verdin bana böyle bir mûsibet, Ettin beni düşmen-i muhabbet.
Ya bir kulu sevmiyor musun sen? Ya böyle bir ölüm değil mi erken? Hiç bulmamak üzre gâib ettim, Mecnun gibi ben onu severken.
Her yer karanlık pür-nûr o mevkî? Mağrib mi yoksa makber mi yâ Râb! Yâ hâbgâh-ı dilber mi yâ Râb, Rüyâ değil bu ayniyle vakî.
Kabrin çiçekten bir türbe olmuş, Dönmüş o türbe bir haclegâhe, Bir haclegâhe dönmüşse türben Aç koynunu aç maşukânım ben. ……
Sen öldün, ölüm güzel demektir, Ölsem yaraşır gamınla her gün.
Abdülhak Hamit Tarhan, Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Mahmut Efendi ile dost olmuş ve yazı hayatına da bu isimler aracılığı ile başlamıştır. Yazarın yazdığı dört piyesle ilk edebi ününü sağlamıştır.
Abdülhak Hamit Tarhan, şiirlerinde Allah, ruh, kader, ölüm, hayat, hayır, şer, felsefe gibi konuları işler. Şairin düşünce eşiğinde durduğu bir başka tema ise tabiattır. Felsefe konulu şiirlerinde de disiplinden ve tutarlılıktan uzaktır. İnci Enginün, Abdülhak Hamit Tarhan’ın şiirleri hakkında şu cümleleri kurar: ‘’ Hamid’in şiiri, biri düşünce diğeri eylem zembereği olan bir mekanizmaya benzer. Düşünce eyleme geçerken eylem zembereği hep geride kalır. Mükemmelliyet fikri onda zaaftan başka bir şey değildir. İlk ciddi eseri olan Garam, kompozisyon tekniğinin göstergesidir. ‘’ der. İnci Enginün, ayrıca kitabının bir bölümünde '' Hamit şiirlerinin konularını kendi hayatından aldığı gibi ‘ olaylara dayanan şiirler’ yazmayı adeta bir metod olarak kullanır. ‘’ ( Enginün 1991: 44 ) Abdülhak Hamit Tarhan, eserlerini şekil bakımından mesnevi tarzda ele alır. Yazarın şiir kahramanları kendisi ya da yakınlarıdır.
Abdülhak Hamit Tarhan, heceyle yazdığı birkaç şiir dışında şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır.
Abdülhak Hamit Tarhan, sanat için sanat anlayışını benimsemiştir. Romantizm akımından etkilenmiştir.
Abdülhak Hamit Tarhan, Tanzimat dönemi yazarıdır. 1860’da Tercüman-ı Ahval gazetesinin çıkmasıyla başlayan, batı kültürüne yönelerek yazınsal türlerini benimsemeyi amaçlayan edebiyat yönelimidir.
Abdülhak Hamit Tarhan, Evliya Hoca, Bahaeddin Efendi, Hoca Tahsin Efendi gibi devrin önemli isimlerinden ders almıştır. Gençliğinde hocaları ile şekillenen edebi yönü, Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem ve Sami Paşazade Sezai ile dostlukları sebebiyle etkilenmiş ve eserlerine yansıtmıştır. Makber ve Garam adlı eserlerinde bu etki görülür.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın hece ölçüsüyle yazılan ilk tiyatro eseri "Nesteren" dir. Yazar, edebiyatımızda ilk pastoral şiir örneği olan Sahra’yı yazmıştır. Ayrıca Validem şiiriyle Türk edebiyatındaki ilk uyaksız şiiri yazmıştır. Aruz ölçüsüyle yazılan ilk manzum tiyatro eseri ise Eşber’dir.
Abdülhak Hamit Tarhan, Türk şiirine yeni temalar getirmiştir. Örneğin, Belde yahut Divaneliklerim’de şehir hayatını bütün ayrıntılarıyla şiire sokar. Ayrıca tabiat bir tablo olmaktan çıkar pastoral bir renk cümbüşüne dönüşür. Yazarın edebiyata en büyük hizmeti, kurallara bağlı kalmadan, kimi zaman alaycı bir üslupla o dönemde edebiyata hakim eski anlayışı alt üst etmesidir. Eski şiir geleneği, Abdülhak Hamit Tarhan’ın onun attığı adımlarla kendisinden sonra gelen isimlere özgün nitelikler sunmasını sağlamıştır. Abdülhak Hamit Tarhan, düşünürken yapan, yaparken düşünen bir mizaca sahiptir.
Abdülhak Hamit Tarhan, ilk başlarda Divan edebiyatı tesirinde kalmış ardından Batı’yı tanıyınca, klasik edebiyattan ayrılarak Batı tekniği ile eser vermiştir. Türk edebiyatının yeni bir anlayış kazanmasında Abdülhak Hamid Tarhan yazdıklarıyla bunu uygulamıştır. Şairin eserlerinde Batı edebiyatından özellikle Shakespeare ve Victor Hugo’nun tesirleri açıkça görülür. Kendisine son zamanlarda Şair-i azam (en büyük şair) unvanı verilmiştir. Bu unvanı sık sık eserlerinde kullanmıştır.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın edebiyata getirdiği yenilikleri şu şekilde sıralamak mümkündür: Şiirde kullanılan geleneksel vezinler dışında kendi de yeni vezinler oluşturmuştur. Farklı bir kafiye sistemini Sahra, Belde gibi şiirlerinde dener. Abdülhak Hamit Tarhan, şiire imge zenginliğini getirir. İmgeyi kullanırken dikkatli ve seçici değildir. Dil konusunda da aynı dikkat eserlerinde görülmez. Şair, Yabancı dillerden bozulmuş kelimeleri sık sık kullanmıştır. Türkçe kelimeler ile İngilizce ve Fransızca kelimeleri kafiye yapar. Tutarlı, sağlam temellere dayanan bir felsefi anlayış yerine, kendi ıstıraplarına çare arayan bir anlayış vardır. Edebiyatta bir ‘’ salon adamı ‘’’ profili çizen Abdülhak Hamit’in trajedisini ten ve ruhunun çatışması tayin eder. Yazarın eserlerindeki şiir kahramanları ya kendisi ya da yakınlarıdır.
Abdülhak Hamit Tarhan İstanbulludur.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın babası devrin tarihçilerinden ve devlet adamlarından Hayrullah Efendi’nin oğludur.
Abdülhak Hamit Tarhan, öğrenimine İstanbul’da özel dersler ile başlamıştır. Abdülhak Hamit Tarhan, Evliya Hoca, Bahaeddin Efendi, Hoca Tahsin Efendi gibi devrin önemli isimlerinden ders almıştır. Şair, 1861 yılında abisi Nasuhi Bey’le Paris’e giderek bir kolejde eğitimine devam etmiştir. Abdülhak Hamit Tarhan, Paris’ten döndüğünde İstanbul Amerikan Koleji’nde eğitimini tamamlamıştır.
Abdülhak Hamit Tarhan, eğitim hayatını özel dersler alarak ve kolejde gördüğü eğitimler ile tamamlamıştır. Prof. İnci Enginün, Abdülhak Hâmit başlıklı çalışmasında, Hâmit’in çok sayıda okulda bulunmasına rağmen, hiçbir zaman ciddi ve disiplinli bir eğitim görmediğini ve beş yaşındayken gönderildiği mahalle mektebinde fazla kalamadığını belirtmiştir. Abdülhak Hamit Tarhan’ın eğitim aldığı okullar aşağıda listelenmiştir:
Abdülhak Hamit Tarhan’ın edebiyata en büyük hizmeti, kurallara bağlı kalmadan alaycı bir üslupla eski anlayışı alt üst etmesidir. Eski şiir geleneği bir bakıma onun attığı adımlarla arka planda kalmıştır. Düşünürken yapan yaparken düşünen bir mizaca sahiptir. Eserlerinde üslup zayıflığı ve bundan kaynaklı sabırsızlık görülür. Abdülhak Hamit Tarhan, ayrıca karşılaştırmalı edebiyata da hakimdir. Devrin edebiyatçıları ile arkadaş olmuş, Namık Kemal’i üstat olarak görmüştür. Şairin 1885 yılında ilk eşi Fatma Hanım’ı kaybetmesi, sanat hayatının dengeli bir yöne yönelmesinde etken olur. Bu dönemde arka arka yayımladığı Makber, Ölü ve Hacle adlı şiirleri ölüm teması etrafında kurulmuş bir diziden oluşur. Ölüm karşısında duyulan ıstırap, ölüm ve diğer metafizik düşünceler eserlerinde sık sık kullanılan düşüncelerdir. Ancak düşünceleri yaşadığı ıstıraplara göre değişir ve birbirlerine zıt şekilde ilerleyebilir. Bu nedenle şaire çağdaşları ‘’ tezatlar şairi ‘’ sıfatını verirler. Abdülhak Hamit Tarhan, serbest düşünce anlayışına en çok yaklaşan şairdir.
Abdülhak Hamit Tarhan, 1874 yılında ilk eşi Fatma Pirizade Hanım ile evlenmiştir. Abdülhak Hamit Tarhan, eşi Fatma Hanım’a tutku ile bağlıdır. Bu bağlılığını şu şekilde açıklamıştır: ‘’ Beraber gezerken düşecek diye tutacak oluyordum. Uyurken bir akşam uyanmayacak, ölecek gibi duruyordu. Güldüğü zaman güzelliği uçacak sanıyordum.’’ der. Ancak Fatma Hanım kısa süre sonra verem hastalığı sebebiyle 1885 yılında yılında Lübnan’da vefat etmiştir. Abdülhak Hamit Tarhan, eşini 40 gün boyunca mezarına ziyaret eder, Makber adlı eserini bu dönemde yazar.
Abdülhak Hamit Tarhan, 1890’da İngiliz Nelly Clower ile ikinci evliliğini gerçekleştirmiştir. İngiliz eşini de verem hastalığı sebebiyle kaybetmiştir. Abdülhak Hamit Tarhan’ın Hatıralar adlı eserinde, Nelly Hanım'dan sevgiyle söz etmiştir.
Abdülhak Hamit Tarhan, Nelly Hanım’ı kaybettikten sonra teselli bulmak için İstanbul’a gelmiştir. Kız kardeşi, Mihrünnisa Hanım, ölüm üzüntüsünün bir başka eş ile şifa bulacağı düşüncesiyle 1911 yılında Abdülhak Hamit Tarhan’ı üçüncü eşi Cemile Hanım ile evlendirmiştir. Bu evlilik 20 gün sürmüştür.
Abdülhak Hamit Tarhan, 1912 yılında kendisinden kırk yaş küçük olan Lüsyen ( Lucienne ) Hanım ile evlenmiş ve son evliliği olmuştur.
Abdülhak Hamit Tarhan, karısının ölümü üzerine oldukça üzülür ve ne yapacağını şaşırır. Çok sevdiği eşini toprağa verir. Şair, 40 gün boyunca mezarını ziyaret eder. Bu dönemde Makber’i yazar. Abdülhak Hamit Tarhan’ın hareketli bir aşk hayatı vardır. İlk eşinin kaybından sonra aşka olan inancını kaybetmemiş, aşka ve güzelliğe önem vermiştir. Şair, evlendiği eşlerine olan bağlılığını eserlerinde de yansıtmıştır.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın Hamide Nasip Hanım ve Abdülhak Hüseyin Bey adında iki çocuğu bulunmaktadır.
Abdülhak Hamit Tarhan, 1937 yılında 85 yaşında vefat etmiştir.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın mezarı İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığındadır.
Abdülhak Hamit Tarhan hakkında yazılan kitaplardan bazıları aşağıda listelenmiştir:
İnci Enginün – Abdülhak Hamit Tarhan
İnci Enginün – Abdülhak Hamit Tarhan Bütün Şiirleri
İnci Enginün – Abdülhak Hamid’in Hatıraları