Tükendi
Gelince Haber VerBabasının memur, annesinin ise sanatçı bir aileden geliyor olması sebebiyle nevi şahsına mu¨nhasır bir entelektu¨el bakış açısı geliştirerek kendini bir “hezarfen” olarak yetiştiren Oswald Spengler, magnum opus’u olan Batı’nın Çöku¨şu¨’nu¨; doktorasını aldıktan sonra öğretmenlik, idarecilik ve akademisyenlik yaptığı dönemin akabinde, 1911’de yazmaya başlar. Tarihin anlamı hakkındaki yaygın göru¨şlere ve ön yargılara meydan okuyacak bir kitap olmasını tasarladığı eserinin ilk taslağını ise 1914’te tamamlar. Fakat Batı’nın Çöku¨şu¨, Birinci Du¨nya Savaşı nedeniyle, 1918-1923 yılları arasında iki cilt halinde yayımlanarak 20. yu¨zyıldan itibaren en çok okunan, hakkında en çok konuşulan ve u¨zerine en çok yazılan kitaplardan biri olur; tabiri caizse fırtınalar ve kasırgalar estirir.
Batı medeniyetinin kökeni ve “kaderi” meselesini derinlemesine araştıran Spengler’in resmî tarih yazımı ve metodoloji alanlarına meydan okuyan göru¨şleri, birçok eleştiriyi beraberinde getirse de onun, Batı’nın Çöku¨şu¨’nde kullandığı, bilgiyi ve retoriği dönu¨ştu¨rme ve aktarma biçimleri, eseri seneler boyunca canlı tutar.
Okurunu su¨ru¨kleyici, tartışmalı, sorulara ve cevaplara teşne bir tarih felsefesi okuma seru¨venine davet eden Spengler; insanlığın, Geç Antik Dönem’le kıyas götu¨rebilecek kadar uzun, yu¨zyıllar su¨recek bir “du¨nya-tarihi” etabına nasıl girdiğini aktarıyor. Goethe ile Nietzsche felsefelerinin kılavuzluğunda, doğrusal ilerlemeyi reddediyor ve bunun yerine uygarlıkların döngu¨sel yu¨kselişlerine ve du¨şu¨şlerine dayanan bir du¨nya tarihi göru¨şu¨ teklif ediyor. Bir ku¨ltu¨ru¨n; kendini belli eden, özellikli bir coğrafyanın toprağından filizlendiğini, tu¨m imkânlarını tu¨kettiğinde ise can verdiğini savunuyor.
Ketebe Yayınları olarak, uygarlık tarihi için, bilhassa döngu¨sel tarih anlayışı noktasında bir kilometre taşı teşkil ederek temel bir eser haline gelen bu kıymetli çalışmayı okuruyla yeniden buluşturmakla iftihar ediyoruz.