"Fidan ile annesi bu renkli, cıvıltılı rabloya sonradan eklenmiş gri bir leke gibi kalmışlardı.""... Gençler çiçeklere benzer Pelinsu kızım. Kimisi Fidan Kız gibi kardelen çiçeğine benzer. Hani, şu karı delip herkesten önce ilkyazlara ulaşmak isteyen aceleci kardelen çiçekleri vardır ya. Dipdiri, parlak beyazlıklarıyla kara, soğuğa kafa tutan, başı yukarıda asi kardelenler...Ateş çiçeklerine benzeyenleri de vardır. Ateş rengi parlak çiçeklerinin albenisiyle gururludur ateş çiçekleri. Kadife yumaşağı, kelebek kırılganı çiçeklerinin örseleneğine aldırmadan cömertçe buyur eder börtü böceği.""... Az önce sevdiği kızın omuzlarını sevecan öpüceklerle okşayan ölçülü, saygılı genç değildi artık. Bir başka Alper’in buyruğuna girmişti. Tüm denetimini ele geçirmişti o hoyrat, aceleci, saldırgan Alper. Beynini, duygularını, devinimlerini o yönetiyordu. Sevdiği kızda az önceki dorukların erişilmez çiçeği değildi. Kişiliğini, kimliğini, duygularını, isteklerini yok saydığı sıradan bir kadın bedeniyle yer değiştirmişti.""... En son Burak’ın bakışları geldi gözünün önüne. Gencin gözlüklerinin gerisinden sevgiyle bakan sıcacık bakışlarını üstünde duyumsadı. Giderek acılaştı bakışları ... ‘Bunu yapamayacaksın Fidan! Bu kadar kolay teslim olmamalıydın.’"Kentin seçkin semtindeki görkemli villlanın biricik, güzel kızı Pelinsu ile villanın bahçıvanı Halil’in kız kardeşi Fidan’ın kimi iç içe geçen, kim apayrı yönlere giden yaşamları anlatıyor bu romanda. Ortamları yaşama bakışları, yaşam biçimleri yaşam deneyleri birbirinden çok farklı iki genç kızın sevgi / sevgisizlik ekseninde örtüşen ilişkilerini okurken gençlerin yaşadıkları, duyumsadıkları ikilemleri, hatta savruluşları size yabancı gelmeyecektir. Çünkü Fidan ile Pelinsu sizlerden biridir.