Tükendi
Gelince Haber VerBir dil bulacağız her şeye varan. Bir şeyleri anlatabilen. Böyle dilsiz, böyle düşmanca, böyle bölük pörçük, dolaşmayacağız bu dünyada...* Yaşar Kemal.
Çocuklar Candır
Çocuklar için öyküler yazarım, masallar anlatırım. Onların nefeslerini dinlerim ve onları her yerde bulurum; okullarda, oyun parklarında, caddelerde… Anadolu’da, Balkanlar’da, taa Rodoplar’da…
Çocuklarımız her yerde, canlarımız hep cıvıl cıvıl…!
Tırmandıkça Rumeli Hisarı’nın yokuşlarını Orhan Veli’nin sesini duyar gibiyim; oturmuş da Rumeli Hisarı’na bir türkü tutturmuş; başıma da konuyor aman martı kuşları …!
Hayal, hayal, hayal!!!
Gerçekler ve düşler! Hepsi bir tatlı huzurda, hepsi bir fotoda. Kasım memnun, bakışları sıcak. Köprü kitabını kavramış bırakmıyor. Ezelden gelir, ezelden; sıcak yüzlü olmak gerekir. Parmak kuklalarını hediye ettiği Ayşe Kulin Hanımefendinin ilgisinden pek memnun. Sait Faik ödülünü almış yazarın kucağına oturmak ne hoş! Masasının üstünde ne çok kitabı var: Adı Aylin, Sevdalinka, Füreyya, Handan, Hayat, Tutsak Güneş… Birçok birçok bunlar; ne çok bunlar! Kasım dalmış; *Hişt hişt!* diyorum. Ayşe Kulin’den, o güzel insandan ayrılıyoruz. Tatlı sohbetine doyamadan, ama onun başka okuyucuları da var. Kasım’la gene geliriz.
Gizemli güvercin omzuma konuyor. Bir sevinç, öyle büyük sevinç ki!
Kasım, Gülten Dayıoğlu ile kaynaşıyor. Bir ara kahkahaları duyuluyor. Kasım, kendisine soruyor: *Yarın ve sonraki günler ne yapmalıyım? Nasıl yazmalıyım?* *Okumadan yazamazsın*, diyor yazarımız. Önce okumalısın!