Tükendi
Gelince Haber VerEdebiyatın forsası Honoré de Balzac gerçekçiliğin en büyük temsilcisidir. Yaratmış olduğu ve toplumun bir aynası olan ‘İnsanlık Komedyası’ ismini verdiği evreninde bizlere iki binden fazla sevilen, nefret edilen karakter, binlerce toplum tablosu bırakabilmeyi başarmış, insanı olduğu gibi göstermiş bir dâhidir. ‘İnsanlık Komedyası’ hem aklın ışığını hem de fantastiğin karanlığını yansıtan bir eserdir.
Balzac’ın fantastik temalı bir eser yazması, karakterinin ya da arka plan olarak aldığı Paris sakinlerinin dışarısında bir şeyler dile getirmesine olanak vermez. Kitapta başından geçen olaylara tanık olduğumuz Castanier her hareketiyle bir veznedardır; Madam de la Garde elinden geleni ardına koymayan, dönemin hülyalı aşk esintilerini, duygudan yoksun hayatında tüm kuvvetiyle yaşamak isteyen biridir; Léon, ordunun Napoléon sonrası dağınık durumunu yansıtan bir askerdir. Bu karakterler dönem ve şehir ile aynı düzlemdedirler. Balzac eserini bu yapı üzerine kurmuştur.
Fikirleri yaymanın en iyi yolunun yazı olduğuna inanan Balzac, düşüncelerinin okuyucuların zihnine ulaşması için de bu eserinde tarih boyunca çok sevilen bir temayı fantastik bir anlatımla oluşturmayı seçmiştir: Şeytan ve insan.
Balzac’ın şeytanı, veznedarı ele geçirdikten sonra tam bir Parisli kimliğine bürünür ve para için yaşar. Güçten gözü döner ama bir süre bu yüce gücün ona sadece pişmanlık getirdiğinin, her şeye kadir olma yetisinin tatminsizliğinin farkına varır.
Balzac bu seçimiyle okuyucuya asıl şeytanın kendisi olduğunu gösterir. Şeytan’ın ‘insanın düşmanı’ olmasını doğaüstü olaylara ya da anlamsız büyülere bağlamaz. Sadece ve sadece gerçeğe bağlar. Şeytan’ın aldığı biçimin, her insan için farklı olduğunun ve su misali bulunduğu kabın şeklini alan hırsın ve tutkunun insan yüreğinde ve zihninde hastalık yaymasının altını çizer.