Fransa'da geleneksel kanun anlayışı felsefi köklerini Rousseau'nun genel irade öğretisinde bulmaktadır. 1789 Bildirisinde genel iradenin ifadesi olarak tanımlanmış ve ardından gelen anayasalarda da kanun ile genel irade arasındaki bu ilişki devam ettirilmiştir. "Kâdir-i mutlak" bir yetki olarak, uzunca bir süre, ne konu ne de içerik yönünden sınırlamaya tabi tutulmuştur. Literatüre "kanunun genelliği" olarak yerleşen bu ilke, 1958 Anayasası ile radikal bir değişime tabi tutulmuştur. İçerik yönünden sınırsız kanundan âdeta "paylaşımlı kanun" anlayışına geçilmiştir. Öğretide "yürütmenin özerk kararnameleri" olarak nitelendirilen, Fabre'nin betimlemesiyle "kanuna paralel" ya da "kanuna ortak" yeni bir düzenleyici işlem türü ihdas edilmiştir. Pozitif pencereden bakıldığında bir "hukuksal devrim" olarak görülen bu yeni "normatif iktidar dağılımı" uygulamada metamorfoz geçirmiştir. İşte bu çalışma, "yarım kalan bir anayasal devrimin hazin öyküsü"nü ele almaktadır. Çalışma, içerik itibarıyla Fransız anayasa düzenine ilişkindir. Ancak yapılan açıklamalar, 2017 Anayasa Değişiklikleriyle hukuk sistemimize giren Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin statüsüne dair tartışma ve yorumlara da karşılaştırmalı hukuk perspektifinden katkı sunacak niteliktedir.