Tükendi
Gelince Haber Ver*.. Asıl bildiğimiz harem kısmının yanı başında, büyükçe, bakımlı bir bahçe ve içinde mutena ağaçlar vardı. Boğaziçi’nin bütün evleri bahçeli olmalıyken böyleleri o kadar azdır ki su kenarlarına yakışan çiçekleri burada görmek gözlere adeta yeni bir haz verirdi.. Böylece gözler bütün yalıyı, kenarındaki bahçeyi, arka taraftaki bahçe setlerini, bu harem kısmının öte yanındaki nispeten küçük selamlığı ve onun yanında, yine deniz kenarında, bir tek odadan ibaret, bir kameriyeyi andıran, bir yavru, bir çocuk gibi masum ve sevimli görünen selamlık köşkünü hep birden kavradığı zaman, daha içeri girmeden evvel, insan bu münzevi sükûtun ve şiirin hazzını anlardı…*
Osmanlı mimarisi, özellikle Lale Devri ve sonrası hakkındaki tarih yazınında -tartışmalı da olsa- *Batılılaşma/Modernleşme dönemi* olarak anılan dönemde farklı bir doğrultuda gelişme gösterdi. Yeni yorumlar aranan, hızla değişen kültürel ve toplumsal yapının her alana yansıdığı bu dönemin mimari eserleriyle ilgili bu kitap, 19. yüzyıl boyunca İstanbul bahçelerinde inşa edilen bahçe köşklerinden örneklerle, dönemin kültürel yaklaşımına ışık tutmak amacıyla yayımlandı.
Kitap, Türklerin bahçe kültürüne ana hatlarıyla değinirken Selçuklu ve Osmanlı’nın bahçe anlayışındaki gelişim ve bahçelerin genel niteliklerini de ortaya koyuyor; arşivlerden bulunan metin, fotoğraf ve mimari çizimlerin yanı sıra, planlar, cephe çizimleri, minyatürler ve duvar resimleri gibi görsel belgelerle dönemin bahçe köşklerini örnekliyor. 19. yüzyılda Avrupa’da tasarlanmış bahçe ve bahçe köşklerinden örnekler sunması da İstanbul’dakilerle karşılaştırma olanağı sağlıyor.