Tükendi
Gelince Haber VerGenç bir anne baba, bir grup sokak çocuğu, Nasrettin Hoca ve bilgisayar cambazı digi eşeği, yusufçuk, iyiler, kötüler. Bir tarafta ucu belli olmayan zenginlik, diğer tarafta içinden tın tın ses çıkan boş bir para kavanozuyla dibe vurulmuş bir fakirlik. Yokluğun da varlığın da satın alamayacağı, çare olmadığı müthiş çözümler, hadiseler... Kısaca kahkaha ve gözyaşının birbirine kardeş olduğu bir süreç...
Sokaklar zordu. Sonunda evine gireceğini bilen insanlar için değil ama ailesi ve evi olrnayanlara zordu. Sokak çocuklarına çok zordu. Kurtulmaları için bir mucize gerekliydi. Mucizeler, inananların başına gelirdi. Evet, her şey ilahi planın bir parçasıydı sanki. Her duvara tosladıklarında, tam orada bir kapı açılıyordu. Planın devamına güvenip, içeri girdiklerinde ise türlü güzel sürprizle karşılaşmak mümkündü. Hayat ne müthiş bir şeydi! "Ben şimdi başkası mı olacağım?" "Hayır! Ne olursa olsun, kim otursan ol, kendin olmaya devam edeceksin." "ihtiyar. derdi ki, bu durumda olan herkes ikinci bir şansı hak edermiş." O zaman kimdi bu doğa üstü yaratıklar, daha çok merak etmeye başladı. "Bilmiyorum, dedim ya beni buraya kadar getiren güç, onu da düşünür herhalde"
Eşek o an yeni bir şey öğrendi. `Dik yokuşları çıkmak kadar inmek de zordu.` Içinde her şey olan bir dünyaydı bu. Ama her şey. Ondan yaşanasıydı ya...