Çağdaş kelâm tarihi araştırmaları genellikle tevil anlayışının Ehl-i sünnet düşüncesine İbn Fûrek ya da Cüveynî gibi Eş‘arî bilginlerce dahil edildiğini yazar. Halbuki tefsire dair eserine Te’vîlâtü’l-Kur’ân adını veren İmam Mâtürîdî, nasların aklî, bütüncül ve sistemli yorumu diyebileceğimiz tevil yöntemini Eş‘arî kelâmcılardan çok önce benimsemiş ve bu yöntemi itikadî âyetlerin yorumunda büyük bir başarıyla uygulamıştır.
Ebû Hanîfe’den itibaren başlayan, aklın söylemi ile vahyin söylemini ortak bir vasatta buluşturma çabası İmam Mâtürîdî ile birlikte sistematik ve entelektüel bir tavır halini alır. Bu akılcı tavır ya da yöntem kendisinin talebelerince de geliştirilerek sürdürülmüştür.
Bununla birlikte aynı çevrede Mâtürîdî’nin kurduğu tevil anlayışından geri dönüş diyebileceğimiz daha nakilci ve muhafazakâr eğilimlere de rastlanmaktadır.
Elinizdeki eser, klasik dönem Mâtürîdiyye düşüncesinin vahye bakışına ve yorum teorisine ışık tutmayı hedeflemektedir. Mâtürîdîliğin tevil anlayışının dayandığı temel ilkelerin belirlenmeye çalışıldığı kitapta, dinî yorumun Ebû Hanîfe’den Ebü’l-Berekât en-Nesefî’ye kadar olan süreçteki (II-VII/VIII-XII. yüzyıllar) gelişimi çeşitli örnekleriyle birlikte etraflıca ele alınmaktadır