Tükendi
Gelince Haber VerKanun-ı Esasi, Osmanlı-Türk anayasal gelişmeleri bakımından metin anlamında ilk anayasamız olarak önemli bir yere sahiptir. Daha önce birçok farklı noktadan incelenen bu anayasanın, egemenlik anlayışı bakımından açıkça izahı yapılmamıştır. Bu fikirden hareketle öncelikle batıda ve Osmanlı`daki egemenlik anlayışları incelenmiş ve hukuki bir zemine oturtulmuş, daha sonra Kanun-ı Esasi`de egemenliğe ilişkin hükümler tek tek incelenerek hangi konsepte uyduğu ortaya çıkarılmıştır. Yararlanılan anayasa hukukuna ilişkin çalışmalarda Kanun-ı Esasi genel-geçer bir ifade ile batıda kendisinden önce çıkarılan, özellikle meclis yolu ile kralın egemenliğinin oldukça sınırlandığı liberal anayasa türü olan 1831 Belçika Anayasası`na benzetilmiş ve egemen yetkileri meclisle paylaşmadığı için eleştirilmiştir. Oysa batıdaki anayasacılık hareketleri, iktidarın sınırlandırıldığı tek bir yönde ilerlememiştir. Kralın iktidarının meşrulaştırıldığı 1851 Prusya Anayasası ve 1848 Sardunya Anayasası incelendiğinde, Kanun-ı Esasi`nin ilk halinin meclisi neden ön plana çıkarmadığını göstermiştir. Sonuç olarak Kanun-ı Esası, padişahın egemenliğini koruduğu, meclisin sembolik bir vazife üstlendiği muhafazakar anayasalara bir örnektir.