Tükendi
Gelince Haber VerBozkırın Kutlu Destanı
Ergenekon...
Onca Türk Destanı içinde kutlu bir destan!
Belki de en kutlusu... Türk`ün yok olmanın eşiğinde iken kurtuluşuna,Ve küllerinden doğuşuna adanmış en muazzam anlatı. Bizlere asla pes etmemeyi salık veren, Acun üzerinde kalan son Türk`ün neler yapabileceğini çağların ötesinden haykıran bir mesaj...
Ergenekon...
Bu kitapla yeniden hayat buluyor.
Kimi sayfalarında pusatlar cenk meydanlarında tenleri yırtıyor...Kimi sayfalarında bozkırda hayat bulmuş aşklar ve hüzünler tüm saflığıyla bizleri selamlıyor.Kıyan, Nüküz, Akça, Akmaral... Ve Ulu Demirci... Ve Kutlu Kurt... Ve de Börte Çine...
Onlara yakıştırdığımız şu sözlerle sesleniyorlar bize: `Ayakta kalan son Türk gün gelir Acun`u dize getirir. Ayakta kalan son Türk demirden dağları eritir. Ve ayakta kalan son Türk alacağı öcü unutmaz, vakti geldiğinde alır...`
Ergenekon...
Sizin özünüz budur! Sizin destanınız budur!
Kölelikten Fatihliğe Gemileri Yakan Kahraman
Tarık Bin Ziyad
Tarık...
On beş yaşında, kabilesinden koparılmış Berberi bir köleydi! Yirmi beş yaşında kahraman bir savaşçı... Otuz altı yaşında İspanya`nın Fatihi... Kararlılığın ve azmin vücut bulmuş haliydi o!
Endülüs bir masaldı! Endülüs gelecekti... Endülüs Tarık`ın sevdasıydı...
Karşıya geçince, gemileri yaktı!
Gemileri yaktım dedi. Artık geri dönüş yok! ...ve inancını tekrarladı:
Allah bizimle! Biz yalnız O`na inanır, O`ndan medet umarız.
Geri dönmediler! Orayı aldılar! Orada kaldılar!
Bugün bile hâlâ oradalar! TARIK sayesinde...
Baş koyduğu yoldan dönmeyi düşünmeyenlere Gemileri yaktım! dedirtecek kadar insanlığın benliğine işlemiş efsanevi kahramana bir övgüdür bu eser!
Bize düşen; onu tanımak, anlamak ve yaşamak...
Türklerin
İlk Kadın Hükümdarı
Tomris
Saka Türklerinin Kadın hükümdarı Tomris, biraz sonra atlarını ölüme sürecek olan savaşçılarının önünde durdu ve yürekleri titreten bir sesle gürledi.
Geriye yalnızca bizler kaldık. Birçoğu kadınlardan, ama erkeği kadar yiğit kadınlardan oluşan bir halk ve ordu...
Karşımızdakiler acunun en vahşi, en acımasız ve en kalabalık ordusu. Ancak biliyorum ki gök kubbenin altındaki hiçbir ordu, şu dolunayın altında ateş saçan gözlerinizden daha cesur değil. Ve yine biliyorum ki yeryüzündeki hiçbir ordu, yurdu ve halkı için çarpan ulu yüreklerinizden daha büyük değil...
Günümü aydınlatan güneş, gecemi aydınlatan ay ve atalarımın ruhları üzerine and olsun ki atımın çiğnediği bu toprak kanımla kızıla boyansa da kimsenin, hele ki o hain Perslerin esareti altına girmeyeceğim...
Hanlarının ardından Saka Türk savaşçılarının hepsi aynı coşkuyla gürledi. And olsun.
Gök kubbenin her zerresi kahraman kadınların tiz çığlıklarıyla dolmuştu artık.
Arkalarına bir kez olsun bakmadan sürdüler atlarını savaş meydanına.
Önde Tomris Han, ardında savaşçıları...
Yeryüzü daha önce, ölüme böylesine arzulu at koşturan bir millete tanıklık etmemişti...
Tarih, Milattan Önce 15 Aralık 528`i gösterdiğinde Asya Bozkırları akıl almaz bir savaşa tanıklık ediyordu. Bir tarafta, 9000`i kadın olmak üzere 13.000 kişilik Saka Türk Ordusu. Diğer tarafta ise Pers İmparatoru Büyük Kirus`un kumandasında, 100.000`in üzerinde askeri ile Pers Ordusu.
Başlarında, Türklerin İlk Kadın Hükümdarı Tomris Han`ın bulunduğu Saka Türkleri için bu savaş, tam anlamıyla bir varlık-yokluk mücadelesiydi ve bu mücadelede tek bir silahları vardı.
Göktürk Efsanesi
Tong Yabgu
Şaman, kayıtsız bakışlarını Tardu`ya çevirdi. O bir uğursuz Kağanım, dedi. Onun yeryüzünde nefes aldığı her gün yeni acılar boy gösterecek. O bir uğursuz... Ama bizler için değil. Hayır! O düşmanları için acun üzerine doğmuş en büyük felaketlerden biri olacak. Önünde diz vuranlar sancağının gölgesinde huzur bulurken, karşısında pusat sallayanların üzerine bir lanet gibi çökecek. Ona düşmanlık edecek olanın yazgısını görüyor ve üzülüyorum. Ona karşı durdukları günü hiç yaşamamış olmayı dileyecekler ve Tanrı`ya, onun eliyle gönderdiği gazaba bir son vermesi için her gün dua edecekler. Ama bunların hiçbiri işe yaramayacak. O, pençesine düşene asla merhamet göstermeyecek...
Ben Tong Yabgu Kağan! Tanrı`nın isteğiyle atalarımdan hakkım olan Altın Örgün`e oturdum. Buyruğumu doğuda Demirkapı`ya, batıda Hazar`a, güneyde Kaşmir`e, Kunduz`a, Soğd ve Pers krallarına dinletir oldum. Çerilerim şunu iyi bilsin! Mademki ben gökteki Tanrı`yı yeryüzünde temsil etmekle görevli kılındım, öyleyse irademe karşı gelen Tanrı`ya karşı gelmiş demektir.
Düşmanları onu pek çok isimle anardı; Kuzeyin Efendisi... Kralların Kağanı... Aşina Soylu Kaplan... 12 yıllık kağanlığında Batı Göktürk altın çağlarını yaşadı. Her bölümünde heyecanın dozu biraz daha yükselen bu romanda, Tong Yabgu Kağan`ın sıra dışı hayatını soluksuz okuyacaksınız!